Attila İlhan'ı hâlâ hazmedemediler!

Attila İlhan’ı anmak için onun adıyla kurulan kültür merkezinde çeşitli faaliyetler yapılıyor. 20 Ekim günü de düşünce adamı Attila İlhan’ı anlatmaya çalışacağız.
Attila İlhan, ömrünün son 10 yılını “dip dalgası” dediğimiz, kendisinin de benimsediği hareketin sözcülüğünü üstlenmiş ve bunda da çok başarılı olmuştu. Son bir yılı içinde, “Bir Millet Uyanıyor” sloganı ile hem hareketi daha da büyütmüş hem de bu çerçevede Bilgi Yayınevi’nde bir kitap dizisi başlatmıştı.

* * *

Attila İlhan için bu tutum yeni bir yönelim değildi. Fakat 12 Eylül öncesinin ideolojik körlüğü içinde kimse onu yeterince değerlendirmiyor, solda Sovyet ipoteğine bağlı kadrolar onun sol-sağ ayırt etmeyen sağduyulu yaklaşımına bir anlam veremiyordu. Sağın düşünce hayatında ise 1990’lı yıllara kadar Attila İlhan’dan bahis bile yoktu.
İlhan, bu çemberi, şiirleriyle ve senaryolarıyla kırdığı için medyada sadece bu yönü ile tanıtılıyordu. Buna rağmen önce TRT’de, sonra Kanaltürk’teki programında tarihin içinden günün mesajını çıkarıyor, diğer kanallarda da önemli tartışma programlarında fikirlerini geniş kitlelere anlatmaya başlıyordu.
Tabii bu durum, ABD ve AB çizgisine konuşlanıp emperyalizme teslim olarak kendilerini artık liberal olarak tanımlayan eski solcuların hiç hoşuna gitmiyor ama seslerini de çıkaramıyorlardı.
Çünkü Attila İlhan, hepsinin ciğerini biliyordu.

* * * 


Şimdi ölümünün üzerinden iki yıl geçtikten sonra, “Öteki Atilla İlhan” başlığı altında Hasan Bülent Kahraman’ın, “Cumhuriyet’teki yazılarında ortaya koyduğu siyasal düşüncelere hiç katılmıyordum” diyerek önceki dönemleri için “Türkiyeli olmayan bir Türk yazar ve düşünür” portresi çizmeye çalışması fikir adamına yakışmaz, çünkü doğru değildir, zorlamadır! Liberal sol edebiyatçıların Attila İlhan’ı Kemalist tavrı sebebi ile görmezlikten geldiğini öne sürmesi ise doğrudur. Kahraman, insanların Attila İlhan’ı “sadece muhayyel bir Kemalizm ve ne olduğu belirsiz ‘dip dalgası hareketi’ gibi evrenler içinden tanıdığı” gibi bir ifade kullanarak da meşrebini sergiliyor; kendi sorunudur!
O dip dalgası olmasa, bugün Türkiye diye bir ülke kalmazdı!
Atatürk’ü en iyi anlayanlardan biri de Attila İlhan’dır.
Attila İlhan, ben bildim bileli; ki delikanlılık çağlarımdan itibaren başlarsak bu süre en az 30 yıldır; hep Atatürk çizgisindeydi. Sultangaliyev’i de çok önemserdi.
Cumhuriyet’ten önce yazdığı gazetelerde de çizgisi aynıydı. Fakat Atatürk çizgisinde olmak, solu kesmiyordu; onlar Marks, Lenin, Stalin veya Mao istiyor, İlhan bu ihtiyaca cevap vermiyordu. 12 Eylül’den sonra Amerikan ideolojisinin izinde giden aynı çevrelerin bir bölümü, elbette onu yok sayacaktı!
Şair Attila İlhan da elbette çok değerlidir, fakat sadece bu yönüyle değerlendirmek ona haksızlık olur.

* * *


Liberalleşen sol edebiyat çevrelerinin Attila İlhan’ı neden görmezlikten geldiğini kendisine sormuştum. Cevabı şöyleydi:
“Şimdi bu öyle bir şey ki, çünkü ben bir şey istemiyorum. Çünkü ben televizyon programına çıktım, orada ‘Boğazlar’a muhtariyet verelim ‘fikrini ortaya atan iş adamımızın Sevr’i savunduğunu söyledim. Beni ayakta tutan okurdur. Türk okuru bana sahip çıkmıştır. Yaptıklarım, yazdıklarım kendi aleyhime. Şimdi geçenlerde birine söyledim. Dedim ki ’Ulan sen bir hainsin ama Mustafa Kemal olmasaydı sen hain bile olamazdın. Onun sayesinde hainsin.’”
Aslında söyleyecek çok söz var ama şimdilik bu kadar yeter.
Kadıköy Müftüsü’nün açıklaması
“Bu hutbeyi Ermeniler mi hazırladı?”  başlıklı yazımdan dolayı Kadıköy Müftüsü Avni Şahin bir açıklama gönderdi. Şahin, açıklamada Kadıköy Müftülüğü’ne bağlı camilerde veya Fenerbahçe camiinde okunan Ramazan Bayramı ve Cuma hutbelerinde “Bizim nesillerimiz , hiçbir sorumluluğumuz olmayan Ermeni soykırımı iddiasından dolayı sorumlu tutulamaz” ifadesinin “kesinlikle” kullanılmadığını bildirdi.
Şahin, “İstanbul’da okunan bütün hutbeler İl Müftülüğünde  oluşturulan bir komisyon tarafından hazırlanmakta ve bunlar İstanbul Müftülüğü’nün İnternet adresinde düzenli olarak yayınlanmaktadır. 12.10.2007 günü okunan Cuma hutbesi ’Ramazan’da Kazandıklarımızı Koruyalım’, Bayram hutbesi ise ‘Ramazan Bayramı’adını taşımaktadır. Dolayısıyla gerekli düzeltmenin yapılmasını saygılarımla rica eder ve bu vesileyle Ramazan Bayramınızı da kutlarım” dedi.
Cami imamı Ahmet Konuk da bir yanlış anlamanın söz konusu olabileceğini, kendilerinin de milli konularda hassas olduklarını belirtti. Konuyu bize İbrahim Metin bildirmişti. Hatta camide küçük bir konuşma da yaptığını belirtmişti. Durumu okurlarımın bilgisine sunuyorum.

Yazarın Diğer Yazıları