Türk-ABD ilişkileri bozulmaz

Türkiye üzerine bir dizi açıklama yapılıyor. Nedense hepsi aleyhte olan bu açıklamaları, yapanlar, bizden kendileri ile birlikte terörle mücadele etmemizi isteyen dostlarımız. Açıklamayı yapanların büyük bir bölümü, bir dönem koca Sovyetler Birliğine karşı kendileri ile aralarına bizi tampon koyan  dost ve müttefiklerimiz.
Tezkere kabul edildi. Tezkere ile birlikte birilerinin etekleri de tutuştu. Ne olacak yani, gerçekçi olmak lazım. Tezkere sonunda Kandil’deki PKK terör örgütü liderleri katilleri yakalama şansımız var mı. Yok canım. Zaten biz oraya gidene kadar, Barzani ve Talabani kardeşleri, PKK’lıları güvenli yerlere ulaştıracaklardır.
Beni Türkiye’nin dışarıdaki düşmanları değil, içeridekileri korkutuyor. Yıllarca bu Kürt ayaklanmasını insan hakları, dil özgürlüğü palavraları ile besleyenler, Ermeniler, Hrantlar, Öcalanlar korkutuyor. O insan hakları maskesini kullanarak Türkiye’yi yıpratanlar, şimdi terör örgütü kontenjanından Mecliste.
Türk-ABD ilişkileri bozulur diye bir grup uzman değerlendirme yapıyor. Yok canım kıymık bile kopmaz. Neden mi? Bizim askerlerin tepesine torba geçirildiğinde biz ilişkilerimizi bozduk mu, yutkunduk, sinemize çektik, aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen hâlâ adamlar bu olay için özür bile dilemediler.  Ama biz hâlâ onların peşinde acaba bir emirleri var mı diye dolanıp duruyoruz.
Gerçekçi olmak lazım. Türk-Amerikan ilişkilerinin bozulmasını istemiyorum. Her ne kadar sevmesek de, bugün dünyada tek olan süper gücü, bölgesinde ve dünyada dostu olmayan Türkiye’nin akıllı olarak kullanması lazım. Ama uluslararası ilişkilerde hep yazıyorum, karşılıklı çıkarlar gerekli. Ancak ne yalan söyleyeyim elinde bu kadar koz olup da bu kozları adam gibi kullanamayan ender ülkelerden biri Türkiye.
Irak için bir hayat yoluyuz ama bu yolu kullanamayan bir ülkeyiz. Neden, basirestsiz ve kendi çıkarlarını düşünen bir grup tarafından yönetiliyoruz. Onların derdi ülke çıkarları değil kendi yarınlarını garanti altına almak. Kürtlerin elektriğini, suyunu sen ver hem de Türkiye’de kendi vatandaşına sattığından daha ucuz. İnşaatını sen yap, akaryatını sen rafinelerinde hazırla, tüm gıda maddeleri senden gitsin. Ama sen baldırı çıplak bir teröristi alama. Diyeceksiniz ki ne var para kazanıyoruz. İyi de neyin pahasına kimin kanına karşılık.
Şehit düşen yavrulara bakıyorum. Yoksul fakir fukara. Kapısı, penceresi olmayan evlerde oturuyorlar, yaşıyorlar. Birilerinin bir gecede eğlence için harcadığı para ile bir yıl yaşıyorlar. Şimdilerde, o umursamaz, eller havada dans eden herkes, vicdanlarını topladıkları bağışlarla temizlemeye, yıkamaya çalışıyor. Olsun hiç olmazsa çocuklarının kursaklarından et veya başka yiyecekler geçer.
Tayyip Bey herşeye rağmen Bush ile görüşeceğim diyor ve alınan randevuyu iptal etmeyeceğini söyleyerek yeniden Washington’a gelecekmiş. Peki gelecek de bu kez hangi olayı çözümleyecek? Bush’a  “başka çarem yoktu büyük baskı altında kaldım da çıkardım”  mı diyecek yoksa  “bakmayın siz bu tasarıya, ben oraya bir şey yapmam amaç korkutmak” mı diye dostuna fısıldayacak.
Yunan milli maçındaki mağlubiyetin ardından ise birileri, hâlâ yüzü kızarmadan yüzbinleri bulan maaşlarını gönül rahatlığı ile alabilecekler, anlamak mümkün değil.  Bu hafta sonu ABD’ye tavır koyduğu söylenen AKP hükümetinden bir bakan da Washington’a geliyor. Bu bakan, biliyorsunuz para işlerine bakan üç pasaportlu bir bakan. Onun gelişi mali açıdan çok önemli. İşte bir Yunanistan mağlubiyeti ardından can sıkıntısı ile kaleme alınmış bir yazı. Ne diyeyim Allah sizlere de, bize de sabırlar versin.

Yazarın Diğer Yazıları