Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Terörle gerçek mücadele!

Terör örgütü PKK, elebaşısının İmralı’ya tıkılmasının ardından Türkiye’nin gözlerinin içine baka baka Irak’ın kuzeyine yerleşti. Türkiyeli yetkililer o zaman bütün dikkatlerini, teröristlerin Suriye’den çıkmasına yoğunlaştırmıştı. Gelişmeler göstermiştir ki, Türkiye hiçbir zaman terörü bütünsel bir konsept olarak ele almamış ve örgütüne manevra alanını sıfırlayacak tedbirleri hiç düşünmemiştir. Nedendir bilinmez ama, Türkiye’nin varlığına kast eden bu örgütün, yalnız dışarıda değil, yurdun içinde konuşlanmasına birileri fena halde göz yummaktadır. Türkiye’de konuyla ilgili yetkililerin, muhtemelen terör örgütünü yumuşak yöntemlerle etkisizleştirmek gibi safça bir düşünceyle bunu yaptığı düşünülebilir. Sonraları “eve dönüş”, “infaz”, “itirafçılık” vb.. adlar altında terör örgütüne yönelik olarak çıkarılan af yasalarının amacı da buydu.
Türkiye’de iktidarın -sözde- terörle mücadele konseptini derhal değiştirmesi gerekmektedir. Türkiye’nin teröristleri etkisiz kılarak, terörden kurtulma imkânına sahip olmadığını, mücadelenin teröristlerle yapılan zeminden, terörle yapılan zemine kaydırılması gerektiğini, teröristle yapılan mücadele yöntemiyle kalıcı bir sonuç elde etmenin mümkün olmadığını, terörü marjinalleştirmenin yolunun terörle mücadele etmekten geçtiğini herkes hesaplamalıdır. Terörle mücadelenin bir hükümet değil, devlet politikası olduğunu da artık herkes anlamalıdır.
Bunun için de terörün Türkiye’de aldığı mesafeyi ve boyutu gözler önüne sermek gerekir. Çok açıktır ki, terörün Türkiye’de siyasi, ekonomik, eğitim, kültürel, etnik, medyatik, mezhepsel, demografik, sanatsal, pedagojik, mafyatik, bürokratik ve narkotik boyutu vardır. Bunlardan bir kısmı teröristi yönlendiriyor, eğitiyor, teçhiz ediyor, koruyor, umut, moral ve güven veriyor. Bir kısmı da şartları terörize ederek, onlara katkı sağlıyor. Teröre siyasi destek vermekten, teröristin kanlı eylemlerini demokrasi ve insan hakları temeline indirgeyerek, meşru ve masum göstermeye kadar uzanan bir çok tavır, Türkiye’de terörü beslemektedir. Bu kapsamın içine, terörist eylemler sonrasında kafa karıştırıcı açıklama yapan, bir takım siyasiler ve bazı medya kuruluşlarının, açıktan gerçekleri terörize ederek, katkı sağlamaları da vardır. Hatta bazı siyasi parti ve mahalli idareler, terör örgütünün askere alma şubeleri gibi hizmet veriyor.
Türkiye’de terör bu merkezler tarafından kurumsallaştırılmaktadır. Kurumsal teröre karşı mücadelenin de, kurumsal bazda yürütülmesi gerekir. Kurumsal teröre karşı palyatif ve perakendeci bir mücadeleyle sonuç almak, mümkün değildir. Daha açık konuşalım; Türkiye’de terör medyalaşmış, mafyalaşmış, siyasileşmiş (DTP’li belediye başkanlarının ve milletvekillerinin konuşmalarını hatırlayın), şirketleşmiş (Yalnızca Barzani’nin Türkiye’deki şirketlerini düşünün), dinselleşmiş (İmam, Kürdistan şehitlerine diyerek cinayet işleyen teröriste dua ettiriyor) ve ticarileşmiştir. Bunları görmek gerekir. Bilmek gerekir ki, teröriste güven sağlamak, umut ve moral vermek silah vermekten daha tehlikelidir. Türkiye bu ortamı süratle değiştirmek zorundadır. Terörü övmek, teröristi korumak ya da teröristi savunmak siyasilerin ve mahalli yöneticilerin görevleri arasında olmadığı, ilgililere ciddi bir biçimde hatırlatılmalıdır. Yasa tanımaz bir takım siyasiler ve mahalli yöneticiler, yasa çerçevesine çekilmelidir. Bir kimse ya teröristten ve bölücüden ya da barıştan ve yasadan yana olur! Bunun üçüncü bir yolu yoktur. Herkese muamele, tercihine göre yapılmalıdır! İngiltere, İspanya ve ABD bu işi böyle yapıyor. Terörle gerçek anlamda mücadele edecekseniz siz de öyle yapmak zorundasınız.
Asıl problem; askerî hareketlerle dağdaki teröristin etkisiz kılınması değildir. Bu yapılmalıdır ve yapılacaktır. Ancak esas tehlikeli olan Kandil değildir, Kandil’in deposuna yakıt sağlayanlardır. Dağla değil, dağa giden yolların kapatılmasına öncelik veren bir mücadeleyle terör ancak ezilebilir.

Yazarın Diğer Yazıları