Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU

Sadi SOMUNCUOĞLU

İçimizdeki bataklık!..

Hep kafaların karışıklığından şikayet ediyoruz. Doğru, kafamız karışık. Ama bu ahvalin tek sebebi eğitim-bilgi yetersizliği veya farklı bilgilere sahip olunması değil. Bunlardan daha önemli  faktörler var. O da, özel çıkar hesapları, etnik şovenizm, siyasi-ideolojik taassup gibi hastalıkların her kutsalımızın önüne geçmesidir. Böyle bir ortamda bölünme, derin güvensizlik, cepheleşme, çatışma, dahası emperyalist mihraklarla işbirliği gibi aşağılayıcı, yıkıcı ve köleleştirici bir anlayış hayatımıza hakim oluyor.
İçine düştüğümüz/düşürüldüğümüz bu bataklık,“farklı düşünmek gücümüzdür” gibi sığ ve anlamsız ezberlerle açıklanamaz. Derinlik ve şümul olmadan, bu zihni kaostan çıkmak da, topluma hizmet etmek de, aydın ülküsü ve sorumluluğunu yerine getirmek de mümkün değil.
Bataklıktan kurtulmanın ilk yolu, müştereklerde buluşmaktır. En geniş ve kabul edilebilir müşterek millettedir. Zira, yaratılışa ve sosyolojiye göre, bireyden insanlığa kadar uzanan zincirin en anlamlı, sağlam ve nitelikle halkası millettir. Öyleyse, her düşünce, her gayret milletin kültürüne, değerlerine dayanmak ve ondan güç almak durumundadır. 
Zihin bulandırıcılar
Bu tespitlerden sonra güncele dönüp, yaşadığımız zihni karışıklığa ve bazı niyetlere somut örnekler verelim.
Mesela Abdullah Gül’ün kadim dostu, kader ve dava arkadaşı Fehmi Koru, askeri operasyonu şöyle değerlendiriyor:
 “Türkiye’yi daha da içine kapatmak ve Irak batağının içine çekmek... Bu iki sebep ile PKK arasında doğrudan bir ilişki kurmak hayli zor. İnsanları dünyadan tecrit olarak kendi içine kapanmış ve sınırları dışına askeri müdahalede bulunmak zorunda kalmış bir ülkede, arkasında ne kadar geniş bir halk desteği bulunursa bulunsun, sivillerin borusu ötmez olur ve askerler ön plana çıkar. Bir süre sonra ’sıkıyönetim’talepleri işitilmeye başlanırsa hiç şaşırmayalım.”
Neymiş? Irak’ın kuzeyi bataklıkmış, birileri bizi oraya çekmek istiyormuş, gidersek içimize kapanır ve sınırları dışına askeri müdahalede bulunan ülke konumuna düşermişiz. Daha vahimi de şuymuş; halk desteği ne kadar olursa olsun, sivillerin (AKP’nin) borusu ötmez, asker ön plana çıkar, bir süre sonra da sıkıyönetim talepleri işitilmeye başlanırmış.. Onun için herhalde,  olağanüstü hal var, ama idaresi yok. 
Böyle düşünen bir Fransız, Alman, Yunan aydın ve yazarı olabilir mi?
Psikolojik harekatta Koru yalnız da değil. PKK, DTP, 2. cumhuriyetçiler, AKP yandaşları, Barzani, Talabani, ABD, AB. Ne cephe ama!
Bunlara soralım, bir tedbiriniz var mı? Yoksa, askerin -bu Yunan askeri değil- öne çıkmasındansa, “Can-kan vermeye devam edelim. Vatanın bölünmesine seyirci kalalım. PKK’ya teslim olalım”  mı? AKP, şehitten ve vatandan daha mı kutsal?

* * *

AKP’ye bakalım. Genel Başkan Yardımcısı, Mir Dengir Fırat özetle demiş ki;   “Biz Türkiye partisiyiz. Edirne’den Diyarbakır’a, Şırnak’tan Hakkari’ye her yerde rahatça dolaşabiliriz. Ama birileri, Diyarbakır ve ötesine gidemez”.
Edirne’de mesele yok da, sayılan diğer iller devletin egemenliğindeki Türk toprağı değil mi? Oralarda başka bir egemen mi var? Birileri dolaşamıyor da, siz nasıl dolaşıyorsunuz? Nasıl bir ilişki içindesiniz? Ortak mısınız? Sözleriniz  bir öğünme mi, itiraf mı? Öğünmeyse niçin ve kim adına?

* * *

Bu arada İngiltere’yle de stratejik ortak oluvermişiz. Ama, Talabani-Barzani buna alınmış. Herhalde,  “Bizim neyimiz eksik”  diye düşündüler. Haksızlar mı?  

* * * 


Son şehitler Türkiye’yi ayağa kaldırdı, milli ruh şahlandı ya, sansürcü demokratlar paniğe kapılıp, “İnfial PKK’nın işine yarar”  deyip, yayınlara yasak getirmeye yeltendi. Halkın teröre karşı şuurlanıp, devlete aktif destek vermesi, neden PKK’nın işine yarıyor acaba? Millet desteği olmadan bölücü terörle mücadelede başarı mümkün mü? Bugüne kadar  “aman ha”  diye halk sindirildi de ne oldu? Bilanço ortada.
Evet terör kadar öncelikli meselemiz, içimizdeki ve zihnimizdeki bataklığın kurutulmasıdır.

Yazarın Diğer Yazıları