Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Bölücülerin oyununa gelmemek!

Terör örgütünün temel amacı Türk ile Kürt’ü birbirine düşürmektir. Kanlı örgüt Türk ve Kürt’ün bir arada yaşama şansı olmadığını emperyal güçlere  göstermek istemektedir. Böylece birbirine düşmüş, birbirinin gırtlağına sarılmış ve bir arada yaşama şansı kalmamış bir toplumda ezilenlerin haklarını savunduğu gibi sözde geçerli bir gerçeği küresel güçlere göstermeye çalışmaktadır. PKK bu nedenle Türkiye’yi bir arada tutan ortak değerlere saldırmaktadır. Ortak paydaya, tarihe ve bütünlüğe vurgu yapan bütün olguları bu yüzden PKK hedef yapmıştır. Benzer ve ortak yanları değersiz gösterip, farklılıkları abartarak halkı ayrıştırmayı temel strateji olarak belirlemiştir. Makro farklılıkları ideoloji/propaganda, mikro farklılıkları da operasyonel gerekçeler için kullanmaktadır.
Örgüt, “Türk/Kürt”, “Alevi/Sünni”, “Müslim/Gayrimüslim”,  “Doğulu/batılı”, “Sağcı/solcu”, şu kentli bu kentli vb.. farklılıkları büyük maharetle kullanmaktadır. Toplumu ayrıştırarak birbirine düşürmek için olmayacak türden karışıklıklar yaratmaya çalışıyor. Bu bağlamda hedefi 12 Eylül öncesinde kitlesel katliamların yaşandığı, Sivas/Çorum/Maraş/Malatya olaylarının benzerlerini çıkartmaktır. Bunun için akla gelen ve gelmeyen her türlü kışkırtmada bulunmaktadır.
Terör örgütünün Türk insanını sürüklemek istediği bataklık iyi görülmeli, kışkırtmalara ve provokasyonlara gelinmemelidir. Türkiye’deki katillik ve caniliğin bir etnisite, bölge, din, mezhep ve ideoloji sorunu değil, bir bölücülük sorunu olduğunun farkına varılmalıdır. Bunu yapanlar da kandırılmış, yönlendirilmiş ve aldatılmış cahil ve hasta ruhlu terör örgütü mensuplarıdır.
PKK’yı protesto ederken bu oyuna gelmemeye dikkat edilmelidir. Hiç kimse potansiyel suçlu olarak görülmemelidir. Kürt yurttaşlarımız, ezici bir çoğunlukla Türk milletine ve İslam dinine bağlıdır. Katillik, zalimlik, canilik ve Allahsızlığı bayrak edinen bir örgütün peşine, din ve namus sahibi insanların takılmayacağı bilinmelidir. PKK, Türk milletinin birlik ve bütünlüğüne karşı kurulmuş bir komplodur. Bu komplonun silahlı boyutu askerin işidir. Toplumsal boyutu da soğukkanlı, itidalli ve sağduyulu davranmakla halkın işidir. Silahsız bölücülük yapanları da yasal ve meşru zeminde etkisizleştirecek devletin yasal organlarıdır.
Yine unutulmamalıdır ki, terörden Türk milletinin bütün unsurları zarar görmektedir. Terör, sonuçta ülkenin ve milletin birliğine, bütünlüğüne ve varlığına yöneliktir. Yani hem Türk’e hem Kürt’e hem Alevi’ye hem de Sünni’ye yönelik bir terör söz konusudur. Oyuna gelinmemelidir. Herkes protestosunu, milli tepkisini vakur bir biçimde ortaya koymalıdır.
PKK’yı dağda yenmek işin en kolay yanıdır. Bunu her seferinde kahraman Türk ordusu yapıyor. Sorun, PKK’nın bazı insani değerlerin arkasına sığınarak, kentlerde gerçekleştirdiği provokasyonlara gelmemektir. Bir kez daha vurgulayalım ki, terör örgütü Türk toplumunu şu veya bu mezhep, bölge ya da etnik kategoriyi kullanarak ayrıştırma, karışıklık çıkartma ve birbirine düşürmekle sonuç almaya çalışıyor. Terörist örgüt, Türk ve Kürt’ün, doğulu ve batılının, Alevi ve Sünni’nin bir arada yaşayamaz olduğunu sağlam olgularla kanıtlamaya çalışıyor. Emperyalizm, Yugoslavya’da Boşnak/Sırp çelişkisini, Irak’ta ise Sünni/Şii çelişkisini kullanarak bunu başardı. Her iki tarihsiz ve talihsiz devletin halkı, bu oyuna gelmiştir. Aynı şey Türkiye için tezgâha konulmuş durumdadır. Türkiye’nin farkı; Türk milletinin, tarihi bir millet olması, bütünsel özellikler arz etmesi ve güçlü geleneklere sahip olmasıdır.
PKK, kentlerdeki bütün eylemlerini bu yüzden bir ve bütün olan toplumsal dokuyu parçalamak için kullanıyor. Terörist örgütün bu oyununa gelmemek; Türk milletinin tarihten, geleneklerden ve inançlarından getirdiği birlik, beraberlik, bütünlük ve kardeşlik bağlarını daha da güçlendirmek gerekir. Dün Irak’ta barış içinde bir arada yaşayan Şii ve Sünnilerin, bugün birbirinin soyunu kurutmak için birbirlerinin boğazına kimin adına nasıl sarıldığını iyi görmek gerekir.
O bakımdan Türk milletini meydana getiren bütün fertlerin etnisite, mezhep, meşrep, inanç, ideoloji ve değer farklılığı gözetmeden birbirine daha sıkı sarılmasında hayati çıkarları vardır. En doğrusu bu konuda Akif’i dinlemektir: “Değil mi cephemizin sinesinde iman bir/ Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir/Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz/Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!”

Yazarın Diğer Yazıları