Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Milliyetsiz ve cibilliyetsiz hamaset!

Bir halk için özgüvenini kaybetmekten daha büyük bir felaket düşünülemez. Bu anlamda varlığını kendi irade ve azmine dayandırmayan milletler, var olma hakkını kaybederler. Yabancıların yardım ve desteğiyle ayakta kalınabileceğini inanmış olan toplumlar, sosyal ve ahlaki yönden çözülmüş toplumlardır. Bilmek gerekir ki, yabancı yardımlar halkları ihtiyaçlarından kurtarmak, onları güçlü kılmak için değil, aksine bağımlı ve edilgen kılmak için yapılır. Zaruri ihtiyaçlarını karşılamak için dahi başkalarına el avuç açmak ve dilenmek zorunda olduklarına bir halkı inandırmak, o halka yapılmış en büyük ihanettir. Aksine, toplumu üretici ve diri kılmak için kendi geleceğinin kendi gayret, düşünce ve kararına bağlı olduğu inancını vermek gerekir. Bu anlamda; Türk toplumuna kendi alın terini, zihinsel gücünü, cevherini, kimliğini, değerini kullanmasını önermek gerek. Bunun yolu da üretim, yatırım ve kalkınma konusunun bir etnisite ya da inanç konusu olmaktan daha çok, kaynakları akıllı kullanmak ve çalışmak konusu olduğunu halka anlatmaktan geçer. Demokrasi, hukuk, ahlak ya da gelişmenin bireylerin cevheri aslisiyle ilişkili olduğunu ve bunun ithal edilemeyeceğini de kavratmak gerek.
Nesillere dilenmektense terlemenin, melemektense gürlemenin, eğilmektense dikilmenin yolu gösterilmelidir. İnsanların da öncelikle yürümek için kendi ayaklarının, yükselmek için kendi iradesinin, kalkınmak için kendi gayretinin zorunlu olduğu anlatılmalıdır. Onların yüce bir şahsiyete sahip olabilmeleri için sorunların çözülmek, engellerin aşılmak, barajların geçilmek için var olduğu öğretilmelidir. Ancak bu yöntemle özgüveni yüksek ve şahsiyetli nesiller yetiştirilir.
Başkasının ürettiğini tüketen, onların öngördüğünü yapan ve onlara dayanarak var olabileceğini sananlar eksik insanlardır. Kendi tarihini, dinini, kültürünü ve kimliğini yabancıların hoşuna gidecek şekilde yorumlayanlar, gafil değillerse cibilliyetsizdirler. “Biz Adam Olamayız”, “Geçmişimizle Yüzleşmeliyiz” ya da “AB sopası olmadan demokrat olamayız” türünden söylemler, bu tür zihniyetlerin ürünüdür. Hatta bu sefiller, kendi defolarına bakmadan ülkesinin ve milletinin enerjisine, kendi tarihine ve kültürüne dayananları  “milliyetçi hamaset” yapmakla suçlamaktadırlar.
Onlara göre AB, ABD ve Vatikan’ı dikkate almadan muhtaç olduklarınızı kendi imkânlarınızdan üretmeye ya da çıkarmaya çalışırsanız, milliyetçi hamaset yapmış olursunuz! Onlar her şeyin iç içe girdiği bir dünyada, Bağımsız Türkiye demenin hem çağdışı hem de milliyetçi bir hamaset anlamına geldiğini savunurlar. Bir zamanlar Rıza Tevfik “İngiltere’ye karşı çıkmak küstahlıktır!”  dememiş miydi? Aynen günümüzde de ABD ya da AB gibi güçlerin BOP’larına, BİP’lerine karşı çıkmayı milliyetsiz hamasetçiler  “ahmaklık”  olarak nitelendirmektedir. Bu ve benzer türden değerlendirme yapan hamasetçilere göre dünyayla bütünleşmek için egemenlik, bağımsızlık ve milli kimlikten vaz geçilebilir!
Bu hamasetçiler Türklerin tarih, inanç ve kültürünü Türkiye düşmanlarının algıladıkları gibi algılamak gerektiğini savunurlar. Bu bağlamda Ermenilerin iddialarını, Rumların ideallerini, hatta İmralı’daki elebaşının ithamlarını gerekçe yaparak Türkiye’yi ya da TSK’yı eleştirirler. Türk halkına “Sizi kimin yönettiği ile değil; nasıl yönettiğiyle ilgilenin” derler.
Milliyetsiz hamaset sahiplerine göre Türk insanı, kendisine güvenmemeli, tarihiyle de gurur duymamalıdır. Dinine, devletine ve milli kültürüne sahip çıkmamalıdır. Milliyetine ve inançlarına hakaret edilmesini, demokrasinin gereği olarak saymalıdır! Rum, Ermeni ya da bölücü çıkarlarını Türkiye’nin çıkarı olarak kabul etmelidir. Evrenin enayisi olunarak milli değil  “evrensel” olmalıdır. Bu meyanda da şehidi gaziyi bir yana bırakmalı, gırtlak ve mideyle ilgilenilmelidir!
Bu kök ve soy sorunlular ne kadar uğraşırsa uğraşsınlar, köklü milletlerin kültüründen, rüzgârın
 taştan kopardığı kadarını ancak koparabilirler!

Yazarın Diğer Yazıları