Yabancı bankalara bu izin verilmemeli

Halk Bankası “bu halkın” elde kalan “son malı”... Hepimizin malı, lütfen “ses vermeme” yardım edin... Malınız gidiyor...
Hangi izin? Başlığı yeniden atayım; yabancı bankalar hisselerinin tamamını toplamış dahi olsalar “borsadan çekilemezler” yani “kottan çıkamazlar.”
Nedenlerine gelince...
Sevgili dostlar, son günlerde tamamı yabancılar tarafından sahiplenilen bankaların, “borsadan çekilmek üzere adım attığını” ve başındaki yöneticilerin “borsadan çıkabilmeli-yiz” yönünde açıklamalar
yaptığını görüyoruz.
Konuya teknik olarak fazla girerek sizi sıkmadan sadece bir detayı, kamuoyu oluşması amacıyla, aktarmak istiyorum. Bankacılık sektörünün yabancılaşmasının ülke ekonomileri için ne gibi sonuçlar doğurabileceğini daha önceki yazılarda tartışmıştık. Bu çe-kincelerimin tamamını koruduğumu da belirterek ana fikri hemen arz edeyim; tamamı yabancı bir bankanın “denetim” ve “gözetim” açısından “borsada işlem görmeye” devam etmesi “ülke menfaatleri açısından” önemli bir ayrıntıdır... Tamamı yabancı bankaların “borsadan ayrılmak” veya teknik tabiriyle “kottan çıkmak” için gösterdikleri çabaya bakarsanız; sözlerimin daha anlamlı hale geldiğini anlayacaksınız...
Sevgili dostlar, bu noktada bana “daha açık konuş” derseniz; Finansbank ve Denizbank’ın yeni sahipleri “aldıkları bankaları” borsa dışına çıkarıp “en azından borsada olmanın gerektirdiği denetim olmadan” çalışmak istiyorlar. Kendilerine göre haklı olabilirler ama kısa vadede “bankacılık sektörünün yabancılaşmasının küreselleşen dünyada ne gibi net sonuçlar doğurabileceği” görülmeden; “Türk bankacılık sektöründe” daha fazla “serbest hareket etme” imkânı tanınması, kesinlikle ve kesinlikle “doğru” olmayacaktır.
Sonuç 1: Kottan çıkmak isteyen tamamı yabancı bankalara şimdilik bu izinler kesinlikle verilmemeli...
Bu noktada konu ile organik alakası açısından HALK BANKASI örneğine geçmek istiyorum.
Diğer gazetelerde daha önceki yazılarımda özellikle yabancı kurumlar “Halk Bankası 6 milyar dolar eder” açıklamasını yaptıklarında her zaman şu fikri savundum; en az 12 milyar dolar eder. Bu rakamı da o gün işlem gören Akbank ve İş Bankası’nın piyasa değerleri ortalamasından hesaplamış ve formülü de aktarmıştım. Geldiğimiz noktada bu rakama eriştik ve 10-12 milyar dolar arasında işlem gören bir Halk Bankası var. Şimdi yabancıların hedefi belli. Halka arz sonrası kalan kısmı “blok olarak satın almak” ve “daha az hisseyle bankayı kontrol etmek...”
Blok satılması kesin olarak “yanlış” olmakla birlikte bugün diyorum ki; aynı formül yani “Akbank ve İş Bankası’nın” piyasa değerleri ortalaması mantığı hâlâ geçerli. Bu bankayı “blok olarak alacaksanız” bugünkü değeri en az 20-22 milyar dolar. Bu rakamın altında yapılacak her satış “bu ülkenin malını” yabancıya “kıyak çekmektir”.
Sonuç 2: Halk Bankası diğer bankalar gibi değerlendirilemez. Bu bankanın içinde Türk ekonomisinin ’DNA’sı var ve bu banka hepimizin. Bugüne kadar birçok bankamız satıldı ama hiçbiri diğerine üstünlük sağlayabilecek bir gelişme göstermedi. Bu açıdan bakınca Halk Bankası’nı alanın sağlayacağı üstünlük ve ülke ekonomisinin kodlarını ele geçirmesi gibi detaylar bankamızı ’çok daha değerli’ hale getiriyor. Sizlerden tek bir ricam var; destek olun, malımıza sahip çıkalım. Hem bizim olan bizim kalsın hem de ’banka amacına uygun
işlemeye ve küçük esnafın kalbi olmaya’ devam etsin. Hükümet ille de satacağım derse de en azından “değerine” gitsin...
Son söz: Halk Bankası “bu halkın” elde kalan “son malı”... Hepimizin malı, lütfen “ses vermeme” yardım edin... Malınız gidiyor...
* Yiğit BULUT / VATAN


DEVELERİN GÖZÜ AYDIN

Deve kesen müdür izinli
THY Genel Müdürü Temel Kotil, eski THY Uçak Bakım Başkanı Şükrü Can’ın “apronda deve kestirmesi” olayına ilişkin soruyu yanıtlarken şunları söyledi: “Bununla ilgili bir soruşturma yaptık. İlgili kişi görevinden alındı ve şu anda ücretsiz izinli olarak bir görev yapmıyor. Bir önceki görevi Londra’da teknik müdürlük göreviydi. O geçiş döneminde Türkiye’de bulunuyordu. Yoksa sonradan verilen bir görev değildir. İlgili kişiyle pratik olarak bir ilgimiz kalmadığı için bu konuyu kapatmış durumdayız.”
* Hürriyet


Mehmet Şimşek: “Ne bileyim kağıtta ne yazdığını, gidin bulun”
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, İngiliz vatandaşlığı konusunu soran Aydınlık muhabirine garip cevaplar verdi. İşte o diyalog:
AYDINLIK- Gazetelerde İngiliz vatandaşlığından ayrılacağınız yazıldı, ayrılacak mısınız?
MEHMET ŞİMŞEK- Bu önyargılı yaklaşım. Şimdi şöyle: Ortada hukuk dışı bir olay sözkonusu değildir. Nasıl Belçika’da, Avrupa’nın değişik ülkelerinde bizim milletvekillerimiz, bakanlarımız, belediye başkanlarımız varsa ve biz bunu devlet olarak, hükümet olarak demiyorum bakın, devlet olarak teşvik ediyorsak, bu da onun gibidir. Hiçbir hukuk dışı olay
sözkonusu değildir.
Ben memleketime hizmet etmek için kariyerimi, işimi bırakmış gelmişim, rahatımı bozmuşum, bu da memleketin bedeli demek ki, sizin gibi önyargılı sorular...
AYDINLIK- Kraliçe’ye bağlılık yemini ettiniz mi?
 ŞİMŞEK-  Öyle değil bir sayfalık bir kağıt imzalıyorsunuz o kadar.
AYDINLIK- Kağıtta ne yazıyor?
ŞİMŞEK- Ne bileyim, gidin
bulun kağıdı.
AYDINLIK- Efendim biz sizden duyalım ne yazdığını...
ŞİMŞEK- Gidin bulun, o zaman okursunuz ne yazdığını.
AYDINLIK- Okumadan mı imzaladınız?
ŞİMŞEK- Burada buna vereceğim cevaplar
bu kadar. Siz ne yazdığını öğrenmek istiyorsanız gider bulursunuz.
AYDINLIK- Biz sizden öğrenmek istiyoruz efendim...
ŞİMŞEK- Gidin bulun ne yazıyorsa. İnternetten, şurdan burdan.
Gazetelerde yayınlandı.  
Aydınlık


AB çok şakacı

AB Komisyonu’nun son ilerleme raporu açıklandı. Raporla birlikte bizden istenen ev ödevleri de sayıldı döküldü... TSK konuşmasın... Kıbrıs’ta limanları açın... 301. maddeyi değiştirin... Heybeliada’daki ruhban okulu açılsın... Fener Rum Patriği’nin “ekümenik” sıfatını kullanmasına izin verin, vs. Adamlar, ağzımızla kuş tutsak bizi AB üyeliğine almayacaklarını her fırsatta açıklıyor. En umutlu konuşanları 2050’ye tarih veriyor. Ama verdikleri yüklü ev ödevlerini hemen yerine getirmemizi istiyorlar. Hem de bol bol azarlayıp tehdit ederek...
Bizim böyyüklerimiz bir kez olsun ağızlarını açıp bu adamlara, “40-50 yıl sonrasına tarih veriyorsunuz ama yarın üye yapacakmış gibi sıkıştırıyorsunuz, bu ne iş” diye sormuyor?
“Biz ödevlerimizi eksiksiz yaparsak ne olacak, siz de sözlerinizi yerine getirecek misiniz, tam üyelik takvimi işleyecek mi?” diye soranımız da yok...
Zaten karşı taraf niyetini saklamıyor. Sarkozy ya da Merkel bizim için “imtiyazlı ortaklık” düşündüklerini her fırsatta söylüyor... Tam üyelik falan yok. Karşı taraf verdiği sözleri tutma-yacak ama biz sonuna kadar tutacağız. Ev ödevlerimizi yaptığımız gibi istenenleri de vereceğiz.. En hararetle istedikleri, hatta yanıp tutuştukları ise malum: Kıbrıs...
Kıbrıs’ı Rumların kontrolüne ve dolayısıyla kendi denetimlerine alsalar 40 gün 40 gece bayram yapacaklar... 
* Melih Aşık / Milliyet


Kürdistan’ı Türkiye’ye kurdurtmak
BAŞLANGIÇTA şöyle kandırdılar: “Hele Kuzey Irak’ta bir Kürdistan kurulsun... Sonra Türkiye ile birleşir, siz de büyümüş olursunuz...”
İçeride de Kürtleri devletten soğutmak için ne lazımsa yaptılar.
Kürdüm demek yasak, Kürtçe konuşmak yasak, üst veya alt Kürt kimliğinden bahsetmek yasak.
ASALA’nın faaliyetlerine son verdirdiler, yerine PKK’yı çıkarttılar. Terör bahane... Uyuşturucu/Beyaz ticareti doların on milyarlarıyla... Silah ve cephane kaçakçılığı yine doların
milyarları ile...
İsrail, Kürdistan kurulması için 50 yıldan beri çalışıyor. Burada Müslüman görünen Kürt Yahudileri şimdi orada koyu Yahudi...
ABD ve İsrail, bütün güçlerine rağmen Kürdistan’ı kuramazlar.
Bunun için mutlaka Türkiye’nin yardımına ihtiyaçları var.
Türkiye bu işi doğrudan yapmaz, o halde dolaylı şekilde yapacaktır, yaptırılacaktır.
PKK’nın gölgesinde şimdiye kadar yüz milyarlarca dolar kara para elde edildi. Bunların yüzde 49’u terör masraflarına, yüzde 51’i rantçıların cebine girdi.
ABD ve İsrail, kesinlikle PKK’yı bitirmezler.
Onu bitirirlerse başka isimde bir terör teşkilatı getirirler yerine.
Örtülü ödenekten milyarlarca dolar akıtıldı...
(Konuyu biraz açar mısın?.. Hayır açamam, ben canımı sokakta bulmadım!..)
Amerika casus uydularla, pilotsuz uçaklarla PKK teröristlerini bize bildirecekmiş, biz de onları vuracakmışız...
Kah kah kah...
Güneyimizde Kürdistan kurulmuyor, ikinci bir İsrail kuruluyor...
Kürdistan mürdistan derken güne-yimizde, Irak tarafında birileri dolar milyarderi oldu.
Sınırın kuzeyinde de yine dolar milyarderleri türedi. Bunların hepsi Kürt mü? Hayır, çoğu Yahudidir. İçlerinde Türkler de vardır.
* Mehmet Şevket Eygi  / Milli Gazete

Türkiye’de Sermaye Dincileşiyor...
Sabah yine yazıişlerinden telefon ettiler, haber verdiler:
- Yarım sayfa reklam var...
Aman, reklam olsun da, biz yazıyı kısa tutalım...
Rahmetli Şinasi Nahit Berker ’Ulus’gazetesinde kısa fıkracıydı; ikide bir yinelerdi:
“- Bu memleket uzun laftan battı...”
Yine de köşesinde sayfanın dibini bulan yazar arkadaşlarımı doğrusu kıskanıyorum...

*

Peki, uzun lafın kısası nedir?..
Haber vereyim: Ilımlı İslamcı AKP iktidarı, tarikat ve cemaat örgütleriyle belediyeleri, Meclis’i, hükümeti, devlet başkanlığını ele geçirdi, öğretim birliği sizlere ömür...
Ama, AKP durmuyor;
sermayeyi devlet eliyle
dincileştiriyor...
Dinci işadamı mısın?..
Yaşadın!..
Her türlü devlet desteği arkandadır; dünyaya geliş hüner değildir, yüksel ki yerin bu yer değildir...  Ya laik işadamı?..
Bugün yarın tümünün defteri dürülecek...

*


Derler ki:
- Sermayenin dini imanı olmaz, sermayenin dini imanı paradır...
Söyleyenler halt etmişler...
Suudiler’den Kuveyt sermayesine dek dinci Amerikanofil kapitalistler ortalıkta fink atıyorlar...
Şimdi sıra Türkiye’ye geldi...
Bizim model değişik...
Devlet gücüyle dinci sermaye sınıfı da palazlandı mı, laik Atatürk Cumhuriyeti’ne demokratik görüntü sahtekârlığı altında fatiha okunacak...

*

Bu yolda çok alamet belirdi...
Türkiye’de işadamı, iş için devlet turnikesinden geçmek zorundadır, yani siyasal iktidara biat etmek yazgısı girişimcinin alnına yazılıdır...
Hiçbir işadamı bu zorunluluğun dışına çıkamaz...
Amerikanofil dinci iktidar, elindeki gücü biliyor...




Devlet, dinci iktidarın eline geçti.
Amerikanofil İslamcı iktidarın eline geçmeyen devlet kurumlarının -ordu dahil- az bir süresi kaldı...
Bugün yarın laik Türkiye pek demokratik biçimde ve de Amerikan güdümünde sizlere ömür...

*


Yarım sayfalık fıkra köşemizi böylece doldurduk...
Bilmem derdimizi anlatabildik mi?
Yoksa, anlatmak için sayfanın dibini mi bulmalıydık!..
* İlhan Selçuk / Cumhuriyet

Yazarın Diğer Yazıları