Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU

Sadi SOMUNCUOĞLU

"Kelle" koparan mayınlar

“Topuk koparan mayın”  olur da,  “kelle” koparanı olmaz mı? Hem de alâsından olur. Yalnız arada bazı farklar var. Biri İtalyan, diğeri ABD mamulü. Biri şiddetle, diğeri uyutarak, biri sıcak, diğeri psikolojik savaşta iş görür. Bu mayını biraz tanıyalım.
Günümüzde psikolojik harekatın gücünü herkes bilir de, korunma ve karşılık vermeye gelince ya susar, ya seyreder. Bazıları ise ezelden gönüllüdür, kellesini uzatır. Çünkü, “kelle koparan” mayınlar tül gibi yumuşak ve sofistiktir. Damardan, yetmezse, gözden, burundan, duygudan, mideden, beyinden, her yerden girer. Bazen bir sözcük, bazen birkaç cümle ile  “kelle” yi götürür. Hasılı bu mayınların tahrip gücü çok yüksek. Birkaç örnek verelim:
 “Barış-demokrasi-özgürlük”  mayını. Bunlar kutsal  değerler. Sahip çıkana sempatiyle bakılır. Hem de, bunları kullanan kim, amacı, gelmişi-geçmişi nedir, ağızlarına yakışıyor mu, sormak bile akla  gelmez. Bir sorulabilse, “kelle”  kurtulacak. Ama ne mümkün!.
Peki, bu terimleri en çok kimler kullanıyor? Başta PKK-DTP, yandaşları, Barzani, Irak’a  “demokrasi”  ve  “özgürlük”  getiren emperyalistler değil mi? Hem de neredeyse, 24 saat ve her ağızlarını açışta. Adeta onlar için oksijen. İyi de neden? Canım, açıktan vatanınızı böleceğiz, egemenliğinize ortak olacağız diyecek halleri yok ya. Psikolojik savaştalar, işin kuralı her şey ambalajlanacak. En geçerlisi de, “Barış, Demokrasi, Özgürlük”  ambalajı. Buna bakıp, ne güzelmiş kabul dediniz mi, “kelle”  gider. Çünkü, ambalajın içinde PKK’nın şartları var. Vatan da bölünür, bin yıllık Türk egemenliği de sona erer.    

* * *

“DTP, Türkiye için bir şans. Kendini kapattırmak istiyor, tuzağa düşmeyelim.” mayını. Biz de PKK için şans sanıyorduk. İyi de bu şans bizimse, niçin bize tuzak kuruyor? Peki kapatılmasın da; suç işleme imtiyazı olsun, anayasayı, kamu düzenini çiğnesin, devlet otoritesini eritsin, öyle mi? Sahi, bölücülükte PKK ile aynı değil mi?

* * * 

 “ABD bölücü terörü yok etmek ister, ama fazla imkanı yok” mayını. Bunun delili de, teröristbaşının bize teslim edilmesiymiş. İyi de niye teslim edildi ve ne oldu? Her yıl yığınla insanı idam eden ABD, niçin bebek katilinin idam edilmemesini şart koştu? Bakalım:
1- Öcalan, emperyalistlerin sözünü dinlemediği için teslim edildi. Ama idam edilmemeliydi, çünkü, örgüt çok zayıflar, hatta liderlik kavgalarıyla bölünüp dağılabilirdi. Halbuki, PKK’ya daima ihtiyaç olacaktı, elde tutulmalıydı. ABD’nin, bölücülüğe  “siyasal”  çözüm demesi bundandı.  
2- Irak’ın kuzeyinde, 1991 Körfez Savaşı’yla başlayan kukla devlet, artık boy veriyordu. Baş rol oyuncuları Talabani-Barzani ikilisi, önü açılıp bölgeye ve dünyaya tanıtılmalıydı. Elbette bunun için Öcalan’ın geri plana çekilmesi, etnik hareketin lideri görünümünden uzaklaştırılması gerekiyordu. Şimdilik misyonunu tamamlayan terörün beklemeye alınıp, bölücülüğün siyasallaştırılması ve uluslararası zemine taşınması zamanı da gelmişti. 
Unutmayalım ki terör örgütü, ABD’nin önemli bir maşasıdır. Nitekim o PKK,  Başbakan Erdoğan’ı, ABD’de pazarlık masasına oturtmadı mı?                                                            

* * *


“Irak’ın kuzeyi ’bataklık’, aman tuzağa düşmeyelim” mayını. Bu uyarıyı yapanlar kim? Barzani-Talabani-ABD-AB-DTP-PKK, küresel liberaller, 2. Cumhuriyetçiler, siyasal İslamcılar vb. Ne de çok dostumuz varmış!.
Bu bataklığın biri Irak’ın  kuzeyinde Kandil ve civarında, diğeri güneyinde Bağdat ve civarında. Yani biri bizim, diğeri işgalci ABD’nin. Peki bize o bataklığı hazırlayanlar kim? Bizi  “çok seven, o dostlarımız”.(!)
 “Irak’a 23 defa girdik, terör bitti mi de şimdi bitecek.”  mayını. Sanki böyle bir iddia varmış gibi, hep bu tekrarlanıyor. Sınır ötesi harekât terörle mücadelenin bir parçasıdır, her defasında örgüte ağır darbe vurulmuştur. Şimdi de buna çok ihtiyaç var dendiği halde.
ABD mamulü “kelle koparan mayınlar” ın gücü çok yüksek. Seyredersek, değil bataklığı kurutmak, neredeyse sivrisineklere bile gücümüz yetmeyecek. Birilerinin,  “Dağlarda terörist kovalamaktan vazgeçip, masaya oturup anlaşalım”  demesine az kaldı. 
Bilmem anlatabildik mi? 

Yazarın Diğer Yazıları