Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit <br>YUSUF

Hüseyin Macit
YUSUF

Birleşmiş Milletler'in 186 sayılı saplantısı...

1959-60 Zürih ve Londra anlaşmaları neticesinde Kıbrıs Türkleri ve Rumlarının eşit ortaklığına dayanarak kurulan Kıbrıs Cumhuriyet’ini Makarios ilk günden itibaren içine sindirememişti. Makarios kurulan Cumhuriyetin nihai hedefleri olan Enosis’e ulaşmada bir vasıta olduğunu açıklamıştı.

Makarios, Enosis hedefine ulaşmak üzere önce silahlandı, Rum Milli Muhafız Ordusunu güçlendirdi. Kendisi gibi fanatik EOKA’cı ve Enosisçi olan Yorgacis ve Papadopulos’u Kıbrıs Türkünü yok edecek, ada üzerinden silecek bir plan yapmakla görevlendirdi. Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının 13 maddesini Kıbrıs Türkünün haklarını elinden alacak şekilde değiştirmeye kalktı. Bunu da beceremeyince Akritas Planı’nı 21 Aralık 1963’te uygulamaya koydu. Adanın her tarafında Rum milisler, silahsız ve korumasız sivil Kıbrıs Türklerine saldırdılar. Bir çok kardeşimiz hunharca katledildi. Bir çoğumuz göçe zorlandık. Evini barkını terk etmek zorunda kalan Kıbrıs Türkleri adanın yüzde 3’ü gibi küçük bir bölgede insanlık dışı şartlarda yıllarca yaşamaya mahkum edildi. Makarios’un bu soykırım girişimi Garantör Anavatan Türkiye’nin devreye girmesi ile önlenebildi. Çarpışmalar 1964’ün Ocak ayında da devam etti. Ateşkesin sağlanması ve barışın yeniden tesisi için Londra’da toplanan Konferans başarısızlıkla sonuçlandı.

Makarios’un saldırıları devam ederken konu bu defa BM gündemine geldi. Bu arada Makarios, Kıbrıs Türkleri’nin temsilcilerini Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinden dışladı. Devlet dairelerinde çalışan Türk memurları kovdu. Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bir Rum Cumhuriyetine dönüştürdü. Ortaklık devleti artık yıkılmıştı...

Nihayetinde 4 Mart 1964’te BM Güvenlik Konseyinden çıkan kararla adaya BM Barış Gücü’nün gönderilmesi kararı alındı. Ama en önemlisi 186 sayılı kararda Makarios’un Kıbrıs Türkünün haklarını gasp ederek, Kıbrıs Türkünü dışlayarak kurduğu yeni hükümet, Kıbrıs’ın yasal hükümeti olarak kabul edildi. BM, EOKA’cı katillerden oluşan bu hükümete şiddet ve kan dökülmesini önleme ile sükun ve barışı yeniden tesis etme görevi verdi! Uluslararası Anlaşmalar, Kıbrıs Cumhuriyetinin Kuruluş, Garanti ve İttifak Anlaşması ve Kıbrıs Anayasası ihlal ediliyordu.
KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş 4 Mart 1964 gününü, uluslararası hukukun, adaletin, insani değerlerin bir çırpıda çöpe atıldığı o talihsiz ve kara günü anılarında şöyle anlatır:
’Güvenlik Konseyi nihayet 4 Mart 1964 kararını çıkardı. Kararda yine ’Kıbrıs Hükümeti’ ve cemaatler ayırımı var. Nihat Erim burada.(New York’ta).

Amerikalılar ve İngilizler ’Hükümet’tabirinin tefsirini yapacak olan biziz; bu tabir tabiatıyla ’meşru hükümettir’demişler. Ankara’dan da İnönü ’insanlar ölüyor, siz kelimeler üzerinde tartışıyorsunuz; esas olan saldırıları durduracak kuvvetlerin derhal Kıbrıs’a çıkmasını sağlamaktır’şeklinde mesajlar göndermiş.

... Karar beni yıkmıştı.
Toplantı salonundan ağlayarak çıktım. Makarios Hükümet olduğunun beratını almış olacak. Bu iş artık bitmez...’

KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’ın da söylediği gibi bu iş bitmedi ve bütün dünya BM Güvenlik Konseyi’nin 186 sayılı kararını baz alarak, Rum Cumhuriyetine dönüştürülen Kıbrıs Cumhuriyeti’ni adanın tek meşru idaresi olarak tanımaya devam ettiği sürece de maalesef sonuçlanmayacak. Kıbrıs Türkleri olarak eşit ortaklığa dayanarak ve inanarak kurduğumuz Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklarımız 186 sayılı kararla elimizden alınmıştır. 43 yıldır Kıbrıs sorununa çözüm bulma arayışlarında BM zemin olarak bu kararı kullanmaktadır. Bu yanlış zemine oturtulan tüm gayretler, çözümü engellemektedir. Rum tarafına Kıbrıs’ın tek meşru idaresi olmadığı gerçeği artık söylenmelidir.

BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un BM Barış Gücü’nün Kıbrıs’taki görev süresini uzatmak üzere yayınladığı son rapor da dahil olmak üzere, bundan önce alınan tüm BM kararlarında ve raporlarında 186 sayılı karara klişeleşmiş bir şekilde bağlı kalınmaktadır. BM son raporunda da 1964’deki tarihi hatasını tekrarlamakta ve pekiştirmektedir. Adadaki gerçeklere dayanmadan 43 yıldır haksız yere alınmış bu rezil karara hâlâ daha ısrarla bağlı kalmaya çalışan BM’ye ne kadar güvenebiliriz? BM zemininde Kıbrıs sorununun adil ve kalıcı bir çözümle sonuçlanacağına ne kadar inanabiliriz?

Yazarın Diğer Yazıları