Türk sorununu masaya yatırmak!

Son zamanlarda İngiltere, Almanya ve Fransa basınında  “Türk sorunu”  ifadesi sık kullanılır oldu. Bu ifadeyi, Türkiye-AB ilişkileri açısından kullanıyorlar ama bilinç altlarında ne bulunduğunu da biliyoruz.

2002 yılında Almanya’nın Die Zeit Gazetesi’nde Hans Ulrich Wehler’in yazısının başlığı  “Türk sorunu”  idi. Wehler,  “Türkiye hiçbir zaman AB’ye girmemeli. Avrupa Birliği bir Hıristiyan topluluğudur. 65 milyon Müslüman Türk’e Avrupa’da serbest dolaşım hakkı tanınamaz”  demişti.
İngiltere’de Arapça çıkan al Arab gazetesinin dünkü sayısında ise  “Avrupalı liderler Türk sorununu masaya yatırıyor”  başlıklı yazıda,  “1997 yılının Aralık ayında yapılan Lüksemburg zirvesinde Avrupa kapılarının Türkiye’ye kapanmasının ardından Türkiye, her yıl, Avrupa’nın gündemine yeniden gelir. Türk sorununun yükü, diplomatik hareketi yoran bir krizden çıkıp daha ağır başka bir krizin içine giren Avrupa topluluğunun çalışmaları üzerine yıkılmayı sürdürüyor”  denildi. 

***

Yazıda, Türkiye’ye Avrupa kapılarının 1997 yılında kapatıldığı açıkça belirtiliyor. Ama tam da o tarihten itibaren Türkiye, AB’ye giriş politikasını devlet politikası haline getirdi! Çelişkiye bakınız!
Avrupa için, Türk sorunu, Attila ile başlamıştır. 1071’i, 1453’ü unutmaları mümkün değildir. Tam Türkleri Asya’ya sürecek veya Anadolu’da boğazlayacakken 1920’de yeni bir devlet kurmalarını da hazmetmiş değillerdir.

Aslında, Avrupalıların Türklere bakışını sadece  “Türk sorunu”  kavramı bile anlatmaya yetiyor. Adamlar, Türkleri sorun olarak görüyor.

Hâlâ Avrupa Birliği sevdası güdenler ise Türkiye’yi teslim etmeye çalışan etnik intikam duygusu sahipleridir. Bunlar, Türk adının telaffuz edilmesine bile tahammül edemeyen hasta bir güruhtur!
“Türk sorunu” nun ne olduğunu en açık şekilde bir Alman profesör anlatmıştır.
Atatürk’ün davetiyle 1936’dan 1952’ye kadar İstanbul Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapan Alman asıllı Prof. Neumark ile birkaç öğrencisi Boğaz’da bir geziye çıkarlar. Gençlerden biri Prof. Neumark’a şu soruyu sorar:
- Hocam, Avrupa bizi neden sevmez?
Prof. Neumark şu cevabı verir:
-Çok samimi olarak itiraf edeyim ki, Avrupalı, Türkleri sevmez ve sevmesi de mümkün değildir. Asırlardır kilisenin Türk ve İslam düşmanlığı Hıristiyanların hücrelerine sinmiştir. Sebeplerine gelince:

1- Müslüman olduğunuz için sevmez. Ama faraza laik olmak şöyle dursun, Hıristiyan olsanız da size düşman olarak bakmaya devam eder.

2- Sizler farkında değilsiniz ama, onlar şu gerçeğin farkındadır: Tarihten Türk çıkarılırsa tarih kalmaz. Osmanlı arşivi tam olarak ortaya çıkarsa, bugünkü tarihlerin yeniden yazılması gerekir.

3- Avrupa’nın pazarı idiniz. Şimdi Avrupa’yı pazar yapmaya başladınız.

4- En az 400 yıl Avrupa’da sırtımızda ve ensemizde at koşturdunuz.

5- Selçuklular Anadolu’yu, Osmanlılar ise Orta Avrupa ve Balkanlar’ı Haçlı ordularına mezar ettiler.
6- Sizi silah ile yenemeyenler, sizleri kendilerine benzeterek hakimiyet sağladılar.

7- Selçuklu ve bilhassa Osmanlı, İslamiyet uğruna her şeyini feda etmeseydi, İslamiyet bugün belki sadece Hicaz’da varlığını devam ettirirdi. Kaldı ki Vehabiliği kuranlar da İngiliz Dominyon Bakanlığı’nın adamlarıdır. Batı her yerde İslamiyeti, sapık inançlara kanalize etti ama Osmanlı, Asr-ı Saadet anlayışını devam ettirdi.

8- Kilise size kin kusmaktadır. Sebeplerini anlattım.

9- Ben Türkiye’ye geldiğimde 2 üniversiteniz vardı, şimdi 19 üniversiteniz var. (Şimdi neredeyse her ilde bir üniversite var.)

10- Siz, gerçek kimliğinize döndüğünüz an, Avrupa’nın refahı ve medeniyeti yıkılır.

11 -Yine siz, Avrupa’nın tarihi düşmanısınız ve daima düşman olarak kalacaksınız. 

***

İşte Avrupa, bu sebeplerle Türkiye’yi içine almak istemiyor ama, varlığını Türk varlığına değil, Avrupa varlığına armağan edenler, Türk halkına masallar anlatmaya devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları