Her kafadan bir ses

Kıbrıs meselesinin hallini 44 yıldır aldıkları kararlarla engellemiş olanların içimizdeki uzantıları meselenin halli için, işlerine geldiği şekilde ahkâm kesmektedirler. Meseleye teşhis koymaksızın çare üretenler, reçete yazanlar gittikçe artmaktadır. Bu kargaşadan yararlanacak tek taraf varsa o da Rum tarafıdır. Bu nedenledir ki, her öneriye hayır diyerek  “meşru Kıbrıs Hükümeti” unvanı altında Ada’ya sahip çıkmak isteyen taraf, sonunda yine hayır diyeceği görüşme sürecinin başlaması için acele etmeye başladı. Destekçileri de Şubat ayından hemen sonra tarafları masaya oturtmak için şimdiden kolları sıvamış durumdalar. Bunlara göre Şubat’ta, Rum tarafında yapılacak seçimlerden sonra, seçilecek yeni liderle uzlaşmak mümkün olacaktır. Bu kez, böyle  “güzel, adil, kalıcı”  bir sonuca varılabilmesi için, Rum liderliğinin deyimi ile, Anglo-Amerikalılara ek olarak  “dost”  Fransa,  “dost”  Çin ve  “dost”  Rusya da “çorbaya tuz koyacak”  aşçılar arasında olacaktır.
Bunların bizden beklediklerine bakalım: Bunların tümü eli kanlı, her açıdan suçlu Rum idaresini 44 yıldır  “meşru hükümet” , bizi de “işgal altında, Türkiye’nin bir alt kuruluşunda yaşayan azınlık”  olarak tanımlayan ve öyle kabul eden  “dostlardır” . Kıbrıs’ta 1963’den 1974’e kadar ne olmuş, niçin olmuş, kim ne yapmış umurlarında değildir. Kıbrıs’la ilgili Uluslararası Antlaşmalar varmış ve bu anlaşmalara göre Türkiye’nin Garantörlük hakları varmış veya yokmuş önemli değildir. Maddem ki bu  “büyük devletler” eli kanlı Rum idaresini  “meşru hükümet”  olarak tanımışlardır, bize düşen buna boyun eğmek ve  “hükümet” in istediği şekilde  “işgal askerlerinin adadan çıkması”  ile müzakere yolunun açılmasıdır. Papadopullos böyle istiyor ve Yunanistan ile birlikte  “mesele AB normları çerçevesinde halledilmeli”  diyor. Bizim tarafın istedikleri çeşitli megafonlardan dünyaya duyurulmaktadır. Bunlar arasında 1960’a dönelim diyenler de vardır; Türkiye  karışmasın diyenler de! Allahtan kamu yoklamaları halkımızın büyük bir çoğunlukla Devlet -egemenlik- Türkiye’nin Garantörlüğüne devam demektedir. Ancak bizi masaya davet edenler bu sese kulaklarını tıkamış durumdadırlar. Sesimizi Meclis’te alınacak bir kararla ve bunu destekleyen bir TBMM kararı ile teyit etmezsek Şubat’tan sonra yine Rum’un bir hata yapmasına kalacağız. Aklımızı başımıza alıp Partiler ve kuruluşlar olarak Devletimize sahip çıkalım, aksi takdirde ya toplu mezarlarda, ya da toplu göç yollarında buluşacağız. Unutmayalım Rum-Yunan ikilisi, Girit modelini uygulamaktadır ve onlara yardımcı olan  “dostlar”  da Girit safhasında Osmanlıyı oyuna getiren  “düveli muazzamanın” eş değerdeki karşıtlarıdır. Oyuna gelmeyelim.

Yazarın Diğer Yazıları