Yaşadıklarım - Unuttuklarım...

Sevgili okuyucularım; yaşlandıkça eski defterleri karıştırıyorum... Özellikle yattığım zaman, eski bazı hatıralar canlanıyor. Ben de şimdi,  “Kılıç’tan Kılıç’a!”  anı kitabımda yazmayı unuttuklarımı, hatırlar oldum.
Müsaadelerinizle bu hafta onları yazacağım.

Amerikalı astronotu kurtardım
Yetmişli yıllarda Türkiye radyolarından sorumluydum. Bir gece Ankara’nın meşhur lokali Süreyya’da yemek yerken, lokalin sahibi Süreyya telaşla geldi:  “Altemur Bey, sizi Amerikan Büyük Elçiliğinden, acele arıyorlar”  dedi ve telefonu bana uzattı. Telefonda bir ses;  “Mr. Kılıç, acele yardımınıza ihtiyacımız var. Kısa dalga yayınlarınız, uzayda bulunan aracın merkezle iletişimini engelliyor. Lütfen bu yayınları hemen keser misiniz” diyordu... Radyo yayınını kesmek, o netameli yıllarda ciddi, mesuliyetli bir iş... Ama ben, adamın hakikaten Amerikan Büyük Elçiliği görevlisi olduğundan emin olduktan sonra, hemen Radyo’ya  “yayını hemen kesin”  talimatını verdim. Astronotla NASA arasında irtibat yeniden sağlanmış, astronot kurtulmuştu. Ama Amerikalılar bana madalya filan vermediler, hatta teşekkür bile etmediler!

İskender’in başı
Sevgili Hasan Pulur, köşesinin isim babası olduğum halde, adımı dalgına çıkarmıştı.
Amerika’da görevliyken, genç bir arkeologumuz Türk müzelerinden çalınma  “İskender’in Başı”  heykelini bulmuş ve müzeyi, bu heykeli Türkiye’ye geri vermeye icbar etmişti. Büstü  “Türk Evi” ndeki büroma getirdi... Şimdi mesele, heykeli Türkiye’ye göndermekti. Ben o sırada tatil için ülkeye dönüyordum. Ankara’dan  “Siz getirin”  diye talimat aldım, ama hemen özür diledim; heykel, benimle aynı uçakla gitse bile, kargoda gidecekti ve kaybolma ihtimali vardı. Dedim ya adım dalgına çıkmış; sicilime ve şimdi de, Hasan’ın köşesine  “İskender’in başını kaybettim” diye malzeme çıkacaktı!   

Plakçılık macerası
Bir de plakçılık maceram var. Yassıada’dan kurtulunca işsiz kaldığımda bir işadamını ikna ettim. Plak şirketi ve  “Long Play” fabrikası kurduk. O sırada, eski  “taş plakların”  sonu gelmiş, önce 45’lik plaklar çıkmış ve daha sonra da, teyplerden ve CD’lerden evvel, 33 devirli, birden fazla parçayı çalan,  “uzunçalar”  plaklar çıkmıştı.
O zamana kadar  “Taş plaklar” Yeşilköy’de  “Sahibinin Sesi”  firmasının fabrikasında kayda alınır, basılırdı.
Biz de  “Melodi Ses ve Plak Endüstrisi”  şirketi ve bir LP (uzunçalar) fabrikası ve kayıt stüdyosu kurduk. Hem Ahmet Ertegün’ün Atlantic Records şirketinin ve İtalyan RCA lisansıyla yabancı plakları basıyorduk. Türkçe parçaların kayıtlarının yapıldığı stüdyoyu, kayıtları  (yaşıyorsa Allah uzun ömür versin, eğer kaybettikse Allah rahmet etsin) çok taraflı, çok yetenekli bir teknik adam -İlhan Arakon-  idare ederdi! İlk plağımız merhum Kâni Karaca’nın okuduğu  “Mevlut”  idi
Zeki Müren’le anlaşma yapmak istedikse de o, başkasına sözlüydü!
Ben ortaklıktan ayrıldıktan sona  “Melodi Ses ve Plak Endüstrisi”  bir süre plak işine devam etti, sonra da kapandı...


BİR FIKRA
Var mı bize yan bakan?!..
Sigara dumanı ile göz gözü görmeyen bir kahvehane; içeriye bir adam girmiş ve basmış narayı  “Var mı bana yan bakan” diye. Herkes sinmiş. Ama ortaya çok iri boylu biri
çıkmış  “Var ulan, ne olacak?”  diye kükremiş... İlk gelen kabadayı, gitmiş ellerini iri adamın boynuna dolamış ve narayı atmış: “Var mı bize
yan bakan” diye!


KARAGÖZ
kolleksiyonundan
8 AĞUSTOS 1931

KARAGÖZ, bir tarafta  “Matbuat”  yani bugünkü Basın- Medya kapısından çıkıp öteki tarafta  “Darülfünuna”  -Üniversiteye- girenlere bakıyor. 

Gazetecilerin âli (yüksek) tahsil görmesi lazım!
KARAGÖZ- Gazeteci Beyler, bu iş ters oldu. Siz oradan (yani Üniversiteden) çıkıp, buraya girecek değildiniz, buradan çıkıp oraya (Matbuata) girecektiniz amma, her ne ise. Haydi bakalım, Allah cümlemize zihin açıklığı versin!

BAŞYAZI :  “20 MİLYON İŞSİZ”
Harpten sonra dünya allak bullak olmuş ve 20 milyon işsiz varmış... Mussolini  “Avrupa Batacak”  diye feryat ediyormuş... Yazının sonu şöyle:  “Bunları işittikten sonra, nasıl bir zamanda yaşadığımızı anlayalım... İçimizde yangına körükle gidenler var... Bir kenara çekilip, yaramızı sarmaya bakalım!”

Yazarın Diğer Yazıları