Vekil kocasına tepki

AKP Milletvekili Özlem Türköne’nin siyaset bilimci eşi Prof. Mümtazer Türköne, “Diyarbakır’ın adı Amed olabilir’sözleriyle siyasilerin şimşeklerini üzerine çekti

AKP İstanbul Milletvekili Özlem Türköne’nin eşi, siyaset bilimci Zaman gazetesi yazarı Prof. Dr. Mümtazer Türköne’nin, “PKK’nın kalemi kırıldı, tasfiyede herkes hemfikir. Siyasi çözüm evresine girdik. Anadilde dilekçe, referandumla bir kentin adını değiştirme hakkı verilebilir. Diyarbakır’ın adı Amed olabilir” sözleri, muhalefetteki CHP ve MHP milletvekillerinin yanı sıra iktidardaki AKP milletvekillerinin de tepkisini çekti.
Türköne’nin dünkü Sabah gazetesinde yayımlanan röportajının ardından bazı milletvekilleri şunları söyledi:
* Sadık Yakut (AKP Kayseri): Türkiye bu konulara girdiği zaman sonu gelmez. Vilayetlerin isimleri cumhuriyetin kuruluş döneminde kondu. Temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi için gerekenleri yapalım. Kimseye bir fayda getirmeyecek konularla uğraşmamızın insanımızın kaderi olmaması lazım.
* Vahit Erdem (AKP Kırıkkale): Tarihten beri bir ismi var. Ne ise odur. İsim değiştirerek neyi halledeceğiz onu anlamadım. Mesele PKK meselesini çözmekse daha derin düşünmek lazım. İsim değişikliğiyle bir yere varılacağını sanmıyorum.
* Mustafa Özyürek (CHP Genel Başkan Yardımcısı): Ülkücülüğü kalmadı, artık AKP’li bir siyaset bilimci. Henüz siyasi çözüm evresine girilmedi. Ortada devam eden operasyon var, teröristlerle mücadele var. Bu mücadelenin başarıya ulaştığına dair veriler yok. Konunun af benzeri noktasına geldiğini düşünmek yanıltıcıdır. Bu PKK’yı cesaretlendirir. Güneydoğu’nun sorunu illerinin adını değiştirmek değil, ekonomik olarak kalkındırılmasıdır. Fantezi bir yaklaşım.
* Onur Öymen (CHP Genel Başkan Yardımcısı): Yadırgıyoruz. Terör tamamen tasfiye edilmeden af anlamına gelecek girişimleri doğru bulmuyoruz. İspanya’da Franco dönemi sonrasında olduğu gibi bir yaklaşım. Terörün tamamen tasfiyesinden önce bunlar düşünülemez. Kürt asıllı vatandaşlarımızın sorunlarının başında işsizlik gelmektir. Bu İspanya’da da yaşandı. Bask bölgesinde siyasi özerk haklar verildi. Sonra teröristler terörden vazgeçmediler, siyasi temsilcileri de gidip Zapatero’dan bağımsızlık için referandum yapılmasını istedi.
* Mehmet Şandır (MHP Grup Başkanvekili): Ülkücü geçmişi olabilir ama Türköne’nin ülkücü olma iddiası artık bulunmamaktadır. AKP’li milletvekilinin eşi olması hasebiyle onlara sözcülük yapıyor. Teklifi PKK’nın Türkiye’yi bölme projesiyle aynıdır. AKP’nin eve dönüş projesine sözcülük yapıyorsa, bu PKK’ya sözcülük yapmaktır. PKK’nın emelleriyle örtüşen açıklama. PKK silah yoluyla, bunlar siyaset yoluyla yapıyor.
* Oktay Vural (MHP Grup Başkanvekili): İkinci cumhuriyet safsatası. İmralı’daki caninin demokratik cumhuriyet söylemiyle eşdeğer noktaya gelmişler. Paranoyak yaklaşım. Siyasal çözüm dedikleri Türk milletinin bölünmesi ayrıştırılmasıdır.
Silahlı örgütün istedikleri, silahsız bir takım adamlar istiyor diye kabullenilemez. PKK ile aynı noktada buluşuyorlar. AKP’nin sözcülüğüne soyunan Türköne, Meclis’teki eşiyle birlikte Diyarbakır’ın adının Amed olması için yasal teklif versin.
Milliyet

Prof. Türköne  sivri fikirleriyle tartışma başlattı.



*****


Ülkenin de adını değiştirelim!

AKP’ye yakınlığıyla bilinen ve hatta eşi de AKP Milletvekili olan Prof. Dr. Mümtazer Türköne tarihe geçecek sözler etmiş... Demiş ki:
 “1994 Avrupa Azınlık Dilleri Şartı Çerçeve Sözleşmesi’nde Türkiye’nin hâlâ imzalamadığı bazı haklar var. Anadilde dilekçe verme, ana dilde ifade verme hakkı, bölge halkının referandum yapıp bir kentin adını değiştirmesi gibi. Bunların yapılmasında bir sakınca yok. Diyarbakır’ın adı Amed olabilir.”
Ardından eklemiş:
 “PKK’nın kalemi kırıldı, tasfiyede herkes hemfikir.”
Doğru...
Aydınlarımız böyle düşündüğü sürece, PKK gibi örgütlere gerek de yok zaten!
Baksanıza; terörist örgütün “Kürdistan’ın Başkenti” olarak gördüğü ve “Amed” diye isimlendirdiği Diyarbakır’ın adını değiştirmeye dünden razı Mümtazer Bey...
Hazır referandum yapmışken; “Türkiye Cumhuriyeti” nin ismini de “Türkiye Ilımlı İslam Cumhuriyeti” olarak değiştirelim mi Sayın Hocam?
Yetmez...
Bir referandumla hilafet ilan edip, devletin başkentini İstanbul’a taşıyalım!
Bir referandumla Topkapı Sarayı’nı Başbakanlık
binası yapalım...
Bir referandumla hâkimlerin yerine kadıları oturtalım...
Bir referandumla Arap harflerine dönelim...
Bir referandumla sizin gibi düşünmeyenlerin sürgün, hatta idam edilmesini sağlayalım!
* * *
Kısacası; fırsat bu fırsat, sadece Kürt milliyetçilerini değil, din devleti özlemiyle yanıp tutuşanları da memnun edelim hocam!
Referandumlarla 84 yıllık Cumhuriyet’in tüm izlerini silelim...
Nasıl olsa “çoğunluğun” sizin gibi düşündüğünden eminsiniz ya artık; referandum en iyisi bu yüzden!
Bir referandum da “iktidar yanlısı prof’lara en yüksek devlet memuru maaşı verilmesini sağlamak için” yapalım mı?
Emeğiniz boşa gitmesin... Kıyamam!
* Mustafa Mutlu / Vatan


*****


İlk 11’den 4’ü huzura çıktı


Cengiz Çandar geçtiğimiz günlerde yazdığı esprili yazıda 2. Cumhuriyet’in ilk 11’ini şöyle sıralamıştı: “Kalede Mehmet Barlas, geri dörtlü M.Ali Birand, Cengiz Çandar, Murat Belge, Mehmet Altan. Orta saha Eser Karakaş, Etyen Mahçupyan, Ali Bayramoğlu, Hasan Cemal. İleri ikili Şahin Alpay ve Orhan Pamuk.” Bu ’takım’dan Hasan Cemal, Mehmet Altan, Ali Bayramoğlu ve Cengiz Çandar, Cumhurbaşkanı Gül ile yemek yedi. 
* Tülaş Şubatlı / Vatan


*****


Huber Köşkü’nde pastırmalı yumurta


Cumhurbaşkanı Gül bayramın 3. günü İstanbul Huber Köşkü’nde yine kendine yakın  ya da eleştiride cimri gazetecileri ağırladı. Hayrünnisa Gül’ün de ev sahipliği yaptığı ’brunch’a Cengiz Çandar, Mehmet Barlas, Nazlı Ilıcak, Ali Bayramoğlu, Gülay Göktürk, ve Mustafa Karaalioğlu katıldı. Mönüde Kayseri’den özel olarak getirtilen pastırma da vardı.
Cumhurbaşkanı Gül’ün Çankaya Köşkü’nde başlattığı davetleri geleneksel hale geldi. Gül’ün daha önce Dışişleri Konutu’nda buluştuğu gazeteciler arasında Salih Memecan, Ergun Babahan, Hasan Cemal, Mehmet Altan, Emre Aköz ve eşleri yer aldı. Gül’ün gazetecilerle ikinci buluşması Kurban Bayramı’nın 3’üncü günü İstanbul’da gerçekleşti. Referans gazetesi yazarı Cengiz Çandar, Posta yazarı Mehmet Barlas, Sabah yazarı Nazlı Ilıcak, Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve yazarı Mustafa Karaalioğlu, Bugün yazarı Gülay Göktürk ve eşleri Huber Köşkü’ndeki kahvaltıda Gül çiftinin konuğu oldu. Özel Kalem Müdürü’nün gazetecileri telefonla aradığı ve daveti ” dostların buluşması “ olarak tarif ettiği öğrenildi. Önceki buluşmadaki gibi, bu kez de davete katılan gazetecilerin Gül’e ve hükümete yakın görüşleri olan gazetecilerden seçildiği dikkat çekti.
Huber Köşkü’nde Boğaz manzarasına karşı hazırlanmış kahvaltı masasında saat 11’de biraraya gelindi. Konuklarıyla yakından ilgilenen Hayrunnisa Gül’ün bir gün önce Kayseri’den özel olarak getirttiği pastırma ve sucuk da kahvaltının özel ikramları arasında yer aldı. Yaklaşık 2,5 saat süren kahvaltıda sohbetin konusunun ” politik gündem “ olmadığı öğrenildi.

*****


El Tüzmen...

AKP iktidarı döneminde demokrat hiçbir ülkede yaşanmayan rezaletler yaşanıyor... AKP’yi demokrat gösterme iddiasındaki sözümona aydınlar ve gazeteciler bu rezaletleri görmezden geliyor... Örneğin AKP Sabah gazetesi Başyazarı Erdal Şafak’ın yazılarını uygun bulmadığı için oradan alınmasını istemişti. Şafak iç sayfaya alındı, Mehmet Barlas başyazar yapıldı. Bu olay TMSF’nin gazeteye el koymasından önceydi. TMSF’nin el koymasından sonra da benzer atamalar yaşandı. Örneğin, Genel Yayın Müdürü’ne bile haber verilmeden Ankara Temsilcisi Aslı Aydıntaşbaş görevden alındı. Gazeteye iktidar yanlısı yazarlar atandı.
Bunlar hiç demokrasiye aykırı sayılmadı!
TMSF’nin son marifetlerinden biri de yazar Aydın Ayaydın’ı görevden almak oldu.
Ayaydın gümrük yolsuzlukları ve akaryakıt kaçakçılığı ile ilgili yazılar yazıyordu
İddialara göre Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen’in isteği üzerine yazarlık görevine son verildi.
Mesele noktalandı mı? Hayır...
Aydın Ayaydın Sabah gazetesinde yaşadıklarını bir kitapta topladı... “El Tüzmen” adlı kitap çok yakında piyasaya çıkıyor... Sayfalar arasında gümrüklerde yaşanan olaylar, “Dahilde İşleme Rejimi” ile zengin edilen firmalar, petrol naklinde terör örgütüne sağlanan avantajlar vs anlatılıyor... İlginç bir kitap olacak...
* Melih Aşık / Milliyet

Yazarın Diğer Yazıları