Amerika ile gönül bağları

Türkiye’de sıkı bir kampanyadır gidiyor. İslamcı kalemlerle, kalemlerini AB’ye kiralayan yazarçizer takımı, pür telaş Amerika’yı Türk kamuoyuna şirin gösterme kampanyasına girdi. E aldıkları paraları, davetleri hak etmek zorundalar. Hani Amerikalı yetkililer sürekli şikâyet ediyordu ya Türk halkı bizi sevmiyor diye. İşte akılları sıra, Türk askerinin kafasına torba geçirerek yarattıkları düşmanlığı böylece kiraladıkları kalemler ve siyasetçileri kullanarak silecekler.
Bu konu, Türk Amerikan ilişkilerinde hareketlilik gösteren tek nokta değil tabii. Yani aramızdaki sorun Amerikalılara yönelik gönül bağlarımız dışında da ne yazık ki çok faal. Şu sıralar, iyilik meleği rolünün yanı sıra, ABD’nin Kürt planı da yürürlükte. Zaten her ikisi yan yana işleme konuldu. Aylardır yazıp çiziyoruz, bu planın şifreleri yavaş yavaş ve zemin yoklayarak ortaya çıkıyor diye. Gelişmeler bizi yalancı çıkarmadı. 
Mesela, DTP’liler PKK konusunda yaptıkları açıklamalarda cesareti nereden alıyorlar sanıyorsunuz? Düşünün DTP’nin kurulmasından tutun da bu partinin bölgede hayata geçmesine kadar Amerikalı konsoloslar ve diplomatlar faal değil miydi. Diyarbakır’ı mesken tutan, Türkiye’de başka yoksulluk çeken bölge yokmuş, Türk köylüsünün sorunları sanki Güneydoğudakilerden daha azmış gibi davranan, onlar değil miydi?
Aynı, adamları Turgut Özal’ın bir zamanlar söylediği gibi; Türk halkına aykırı gelen uygulama ve bazı yaptıkları için rahmetli “alışırlar, alışırlar” demişti. Doğru alıştık. Şimdi de başkaları bizi katillerin, eşkıyanın, yönetmesine alıştırmaya çalışıyor. Hırsızların, cumhuriyet düşmanlarının bizleri yönetmesine alıştırdıkları gibi.
Amerika’nın kuklası Barzani ile Talabani’nin tanınması konusu da bu planın bir parçası. Ahmet Necdet Sezer’e kabul ettiremedikleri Talabani’yi Çankaya’ya çağırdıkları gibi. Hatta onun ayağına da gönderebilirler, aynı Suudlu kralın ayağına gönderdikleri gibi.
Kürt dernekleri Brüksel’de gösteri yapıyor, Avrupa Parlamentosu Kürtleri muhatap alsın diye. Tabii Tayyip Bey ve avanesi onları muhatap alacaklar. Zaten almak istediklerini de daha önce açıklamadı mı hükümet yetkilileri. Halkın tepkisi olmasaydı, şehit cenazeleri bu kadar artmasaydı şu göstermelik operasyonlara izin verirler miydi sanıyorsunuz.
Onlar bu operasyonların bu kadar başarılı olmasını beklemiyorlardı. Türk askerinin kafasına çuval geçirilince sandılar ki böyle bir operasyonda asker gene başarısız olacak ve çuval olayıyla itibarını zedeledikleri Türk askerinin halk önündeki kredisini tamamen yok edecekler. Olmadı işte o konuda da yanıldılar. 
Başbakan diyor ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı gizli anlaşmalar yapacak kadar şerefsiz değildir. Haklı, öyle de olması lazım. Ama bunu kanıtlamak için öncelikle 5 Kasım tarihinde ABD Başkanı Bush ile yaptığı baş başa görüşmenin tutanaklarını, zabıtlarını açıklamak zorundadır. Şu ana kadar bu tutanaklar, ABD başkentindeki temsilcilerine bile bilgi olarak ulaştırılmamış durumda.
Ne garip değil mi, Cumhurbaşkanının ABD başkentindeki temsilcisinin, patronunun ABD ziyaretinden haberi yok. Eğer Washington’daki temsilciliğinizi kullanmak istemiyorsanız, bu kadar adama maaş vermeye, bu koca binayı ayakta tutmaya ne ihtiyacınız var, yazık değil mi verdiğimiz vergilere?
Peki, yetkisi ve etkisi daraltılmış bu makamın ABD başkentinde ne aradığını siz de merak etmiyor musunuz? Ben artık merak etmiyorum, herhalde bir onay konusu kalmıştı onu yapacaktır diyorum. Yâ da parti içindeki rekabette, ABD beni senden daha çok seviyor muhabbeti hâkim. Bunların her ikisi de Türkiye’nin hayrına değil.

Yazarın Diğer Yazıları