Ankara'daki "Gül bahçesinden", Washington'daki "Gül bahçesine" !

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 8 Ocak’ta Washington’da ABD Başkanı George W. Bush’la buluşacak... Daha doğrusu  “karşılaşacak” !... Gül-Bush  “karşılaşması” mutadı veçhile, Beyaz Saray’da  “Oval Ofis” te olacak. Eğer, mevsim müsait olsaydı ,  “karşılaşma”  ofisin hemen yanındaki  “Rose Garden” de (Gül Bahçesinde) olabilirdi! Eskiden  “Çankaya”  şimdi ise,  “Gül-hane” olan,  “906 Rakımlı Tepe” de bir  “Gül Bahçesi”  vardı. Hayrünnisa Hanımefendi kaldırmadıysa!  “Gül”  adıyla, bu kelime oyunu, bazı gazetelere manşet olurdu: “Ankara’daki ’Gül Bahçesi’nden, Washingon’daki ’Gül Bahçesi’ne” diye! Ama gerçekte  “bu gezi” , külliyen yanlış; “zaman ve de zemin”  müsait değil. Gezi, eğer seyahat seven Abdullah Gül için  “turistik”  bir gezi olacaksa, “mevsim”  de yanlış.

Vatan’da Güngör Mengi,  “Bürokrasimizin Cumhurbaşkanı Gül’ü bu ziyaretten vazgeçmeye ikna etmesi gerekirdi... Dışişleri Bakanlığı kaliteli bir turizm şirketi gibi planlama yapmalı ikisini iki ay ara ile aynı başkente göndermemelidir!”  diyor!


“Evet efendimciler”
Ben Dışişleri Bakanlığını ve dürüst profesyonelleri biraz tanıdığım için, onların bu sırada, fakat bugünkü dünya ve Orta Doğu koşullarında,  somut neticeleri olmayacak ve fakat devlet onurumuzu gene zedeleyecek bu geziye karşı olduklarından ve bunu, devlet terbiyeleri elverdiği kadar, Cumhurbaşkanına ihsas ettiklerinden eminim! Ne var ki; sağlam gelenekleri olan Bakanlıkta dahi eyyamcılar  “evet efendimciler”  var... Ve anlaşılıyor ki, AKP’nin çok bilmiş amatör dış politika danışmanları,  ağır basmışlar! Başkan Bush aynı gün Orta Doğu gezisine çıkacağı için  “araya sıkışan”  Gül’ün randevusu, alışılmış protokolu zorlamış, ama ATA uçağının mutat yolcularından Çandar’ın bile dediği gibi,  “Günler torbaya mı girdi” ? “Hadi, hızlı yiyin, sofradan kalkın; daha yola çıkacağız”  gibisinden bir izlenim yaratacak görüşmenin ne gereği olabilir?
 “Karşılaşmanın zeminine” gelince; görüşme kısa, öğle yemeği ise hızlı yani  “fast food” . McDonald Hamburger, Burgerking, Kentucky Fried Chicken ve CocaCola!
Böylesine bir ayaküstü karşılaşmada Türk-Amerikan ilişkileri gibi salkım saçak girift ilişkiler nasıl ve ne kadar görüşülebilir ki, Erdoğan’ın, önceki Oval Ofis karşılaşmalarında ne hayati kararlar alındı...
Abdullah Gül’ün Washington gezisinin başarısını, mevcut Amerikan yönetimine  “ipotekli”  olmaktan çıkartması, kendisinin, Türkiye’nin ve Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğinin selametine olacak denilebilir. Ne var ki gerçekte,  “Sınır ötesi operasyon”  konusunda  “istihbarat paylaşımı” , Kuzey Irak semalarının lütfen açılmasından ve PKK’nın ortak terörist ilan edilmesinden ve karşılıklı tebrikattan başka, ne konuşulabilecek? Büyük ihtimal; Bush’un Gül’e  “başarınızı, şansınızı, fazla zorlamayın, operasyonlarda fazla güç kullanmayın. Daha ileriye gitmeyin” diye tavsiyelerde bulunması, daha olası... Bir de Gül’ün, eski meslektaşı Condoleezza Rice’ın desteğiyle, Bush’un ve yönetiminin gözüne girmesi  “iyiler defterine”  geçmesi, hatta Bush’un Abdullah Gül’e “süper devlet meşruiyet belgesi” vermesi de düşünülebilir. Ya fiiliyatta?
 “Aşkta, işte ve politikada” zamanlama çok önemlidir. Zaman yanlış. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde büyük ihtimalle Bush ve şürekâsı kaybedecekler...

Serdar Turgut doğru yazmış:  “Acaba ABD Başkanı’nı Türkiye’ye davet yoluna neden gidilmez ki? Madem ABD Başkanı İsrail dâhil Orta Doğu turuna çıkacak, fırsat varken neden Türkiye’yi de gezi programına almaz da Cumhurbaşkanı, Başbakan’dan iki ay sonra tekrar Washington’a uçup Bush’u ziyaret etmek zorunda kalır?”

Herhalde Gül, mesela Nihat Erim gibi, Beyaz Saray’da  “Gül Bahçesinde” kırmızı halı üstünde ve ihtiram kıtasıyla karşılanmayacak! 

Ama Gül “bundan istiskal çıkar”  diyecek mi yoksa Ömer Seyfettin’in  “Pembe İncili Kaftan”  öyküsünde olduğu gibi, tepki gösterecek ve  “Amerikan şahına” , haddini bildirecek mi? 
Hatırlatalım; T.C.’nin Birinci Cumhurbaşkanı Atatürk, hiç bir devlet Başkanının -mesela Suudi Kralı gibilerin- ayağına, huzuruna gitmedi, onlar ayağına geldiler! Onuncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de,  “kendisini, Washington’a davet ettirmeye çalışmadı!”
Gene Mengi’nin dediği gibi;  “politikacılar, kolay devlet adamı olamıyorlar” ....

Yazarın Diğer Yazıları