Koşulsuz ittifak!

Son günlerde ne olmuştur ne bitmiştir de Amerika Birleşik Devletleri birden bire Kuzey Irak politikasını böyle değiştirmiştir?

2007 yılının son aylarında ABD’nin Kuzey Irak politikasında önemli bir tavır değişikliği oldu. ABD terör örgütüne destek vermekten vazgeçerek Türkiye ile istihbarat işbirliğine başladı!
Bu önemli değişiklik Başbakan Erdoğan’ın ABD’ye yaptığı ziyaret sonrasında gerçekleşince akıllara ister istemez bir takım sorular geldi.
ABD’nin bu politika değişikliğini “Ne karşılığında” yaptığı merak konusu oldu!
Bu merak önce Başbakan Erdoğan’ı kızdırdı ve “Bir şeyler verme” karşılığında anlaşmayı şerefsizlik olarak tanımladı!
Ardından Türkiye’nin dış politikasının oluşturulmasında büyük katkıları olduğunu bildiğimiz insanlar aynı lafları telaffuz etmeye başladılar!
Hepsi ağız birliği etmişcesine “Koşulsuz ittifak” tan söz
ediyorlardı!
Koca profesörler, anlı şanlı köşe yazarları açıklamalarında Amerika ile bu dış politika değişikliği konusunda asla bir pazarlık yapılmadığını savunmaya başladılar!
“Bir şeyler verilmiştir ki, böyle bir istihbarat desteği sağlanmıştır” şeklindeki yorumları bir ezber olarak ilan ettiler ve bu ezberin bozulması gerektiğini söylemeye başladılar!
Dahası 24 yıldır süren terör olayının artık sonuna gelindiğini bile iddia etmeye başladılar!
Tamam, biz ezberlerimizi bozalım ama ezber bozuyoruz derken de yalan yanlış şeyleri ezberlemeyelim!
Onların sözlerinden yola çıkarsak bizim de bu işbirliğine koşulsuz ittifak dememiz gerekir!
İttifak yani herhangi bir konuda anlaşma, fikir birliğine varma!
Bu iddiayı öne süren ve savunan dostlarımıza sormak istiyoruz:
Son günlerde ne olmuştur, ne bitmiştir de Amerika birden bire Kuzey Irak politikasını böyle değiştirmiştir?
Hangi saikle Türkiye ile istihbarat işbirliğine gidip terör örgütüne ait kampların birer birer bombalanmasını sağlamıştır?
Mesela Amerika’nın kafası kendisi ile yeterince işbirliğine gitmeyen Barzani’ye bozulmuş olabilir mi?
Ya da bambaşka bir sebeple mi Türkiye’den hiçbir şey istemeden(!), hiçbir karşılık beklemeden(!) böyle işbirliğine gitmiştir?
Amerika ile nasıl bir anlaşma yapıldığı konusunda açıklama yapmak için bugün çok erken olabilir!
Böyle bir açıklamanın her şeyi berbat edeceğinden endişe duyuluyor da olabilir!
Ama şartlar ne olursa olsun, kendilerine güvenmek istediğimiz, inanmak istediğimiz kişilerin olayı “koşulsuz ittifak” olarak tanımlamaya çalışmalarını ikna edici olarak bulamıyoruz.
Zira global dünyada hiçbir şeyin karşılıksız olmayacağını öğreneli çok oluyor! “Karşılıksız yardım ve koşulsuz ittifak” gibi güzel hasletler büyük hayranlık duydukları global dünyaya has özellikler değil ki bu iddiaları ortaya atan dostlarımız inandırıcı olsunlar!
* Zeki Ceyhan / Milli Gazete


*****

GÜNÜN SÖZÜ

ABD’nin dikkatini çekmek vakit alıyor
*  Abdullah Gül (Cumhurbaşkanı)


*****



Önemli detay
ABD’nin iliştirilmiş basın ile ilişkisi İsmail Küçükkaya’nın köşesine şöyle yansıdı:

*  *  *

Diyarbakır’da yaşanan olaydan sadece bir saat sonra Ankara’da bazı gazete yöneticilerine ABD Büyükelçiliği’nden şöyle bir cep telefonu mesajı gönderildi: “ABD BÜYÜKELÇİLİĞİ DİYARBAKIR’DAKİ PATLAMAYI KINAR. Diyarbakır’da bugün meydana gelen patlama, terörizmin yarattığı manasız trajedinin korkunç bir örneğidir. Bu acımasız eylemden zarar görenlerin ailelerine ve arkadaşlarına kalpten gelen en derin hislerimizi sunuyoruz ve her çeşit terörizme karşı mücadelede Türkiye’nin yanında olma kararlılığımızı tekrar ifade ediyoruz.”
Bir büyükelçiliğin terör olaylarını kınamasından daha doğal bir şey olamaz. Ancak olayın en sıcak anında, cep telefonlarına mesaj gönderme ihtiyacının duyulmasını önemli bir detay olarak görüyorum
* İsmail Küçükkaya / Akşam


*****


Mahrem kutu açılıyor
Şu andaki ABD Büyükelçisi Ross Wilson , görevine başladığı günlerde ilk demecini Aralık 2005’te gazeteci Yasemin Çongar ’a vermiş ve demişti ki:
“PKK konusunda Türk hükümetiyle kapsamlı bir ortak yaklaşım geliştirdiğimizi biliyorsunuz. Bunun henüz kamuoyuna açıklamadığımız bazı yönleri de var. PKK politikamızın başarısının ölçütü, öncelikle şiddetin azalması, sonra da tümden durması olacaktır. Kafamızdaki yeni planları hayata geçirmek Ankara’daki önceliklerimden biri.”
Ne rastlantı ki, Recep Tayyip Erdoğan da Kasım 2007 başında Bush ile görüşmesinden sonra Kızılcahamam’da AKP’lilere şöyle sesleniyordu:
“İlgili kurumlarımızla çalışarak, terörü ortadan kaldırmak için siyasi, askeri, diplomatik bütün araçları devreye sokuyoruz. Hepsini zamanı ve zeminine göre etkili biçimde kullanıyoruz. Örgütün nasıl tecrit edildiğini görüyorsunuz. Bazı konularda açık konuşmuyorsak, stratejik olarak muğlak kalmaları gerektiği içindir. Bizi, mahrem tutulması gereken konuları kamuoyu önünde tartışmaya zorlayanlar terörün ekmeğine yağ sürüyor.”
Mahrem kutu, yakında açıklanacak anayasa olmasın sakın?
Türkiye’yi önce örtülü, ardından açıkça birbirine pamuk ipliği ya da dinle bağlı federasyona götüren anayasa...
*  Işık Kansu / Cumhuriyet


*****

GÜNÜN TESPİTİ

Piranha cemaatı
Taha Kıvanç aynaya bakıp şöyle dedi:
Türk basınında köşeleri tutmuş piranhalar var...

*****

Bir başarı öyküsü:

Yüzde 100 sapma 
Çok değil bir ay kadar önce iktidar sözcüleri meclis kürsüsünden bütçeyi savunurken olağanüstü ekonomik başarılardan söz ettiler. Tayyip Bey zaten hemen her gün ekonominin ne kadar iyi olduğunu anlatıyor.
Ama 2007 enflasyon rakamına bakınca ortaya bir gariplik çıktı. Onca olağanüstü başarı hikâyesi dinledikten sonra enflasyonun yüzde 8.9 olduğu anlaşıldı.
Tabii çok uzun yıllar yüzde 60-70 hatta 100 enflasyonlara alışık olunca yüzde 8.9 sanki çok küçükmüş gibi geliyor insana.
Oysa iktidar bu yılın enflasyon hedefini yüzde 4 olarak açıklamıştı geçen yılın başında. Yıl sonu gerçekleşen ise yüzde 8.9. Bu durumda olağanüstü ekonomik başarı hikâyeleri anlatan iktidarın enflasyon sapmasının yüzde 100’ün bile üzerinde olduğunu görüyoruz.
Bu hesaba göre demek ki geçen yıl başında yüzde 50 enflasyon hedefi yapılmış olsaydı, yıl sonu enflasyon yüzde 110 gibi olacaktı. Bu örneği sapmanın büyüklüğünü bir de rakamsal olarak göstermek için yazdım.
2008’in hedefini henüz bilmiyoruz. Ama hani maçta “dakka bir gol bir” denir ya, onun gibi daha yılın ilk günlerinde elektriğe yüzde 20 doğalgaza da yüzde 15 zam yapıldı bile. Bunun yansımasının enflasyona yapacağı etkiyi önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Geçen yılın sonlarında “2008 ekonomik olarak sıkıntılı geçebilir” demiştim. Belli ki öyle olacak. Bakalım yıl boyunca “ekonomik mucize” olarak neler anlatılacak?
* Can Ataklı / Vatan

Yazarın Diğer Yazıları