Bir de kadrolaşsanız ne olacaktı acaba

Zamanında TRT'yle ilgili öyle çok yazı yazdım ki, -bu mesleği yapan kişiler olarak "yoruldum" demeye hakkımız yok belki ama- yıldım, aynı şeyleri tekrarlayıp durmaktan sıkıldım.

Gelin görün ki, yine dün pek çok mecrada tartışılan, "kuruma ait kanallardan birinde, Genel Müdür'ün kayınbiraderi , bacanağı, kayın biraderinin eşiyle birlikte aile boyu kadrolaştığı" haberi ve konunun muhataplarının da bunu gururla(!) doğrulayarak bir de üzerine dalga geçer gibi "en adil personel alan kurum" olduklarını iddia etmeleri üzerine nasıl yazmayayım!

Aynı kanalın bir başka yöneticisi de AKP'li bir milletvekilinin eşi iyi mi!

Bu "kadrolaşma" değilse, kadrolaşma nasıl oluyor acaba?

***

TRT, bütçesinin önemli bir bölümünü vergiler yoluyla bizim rızkımızdan sağlayan bir kamu kurumu. Büyük patron biziz yani. Ve fakat ben ömrümde patronunu bu kadar takmayan çalışanlar topluluğu görmedim!

Oy verdiğimiz partiyi göster diyoruz; duymuyor!

Okuduğumuz gazeteyi göster diyoruz; tınmıyor!

Oysa 2954 sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kanununun 5. maddesine göre TRT diğer bütün ilke ve misyonları bir yana "TARAFSIZ" olmak zorunda!

***

İroni mi diyelim; "Devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak yahut Devleti ve Devlet otoritesini ortadan kaldırmak veya dil, ırk, din ve mezhep ayrımı yaratmak yahut sair herhangi bir yoldan bu kavramlara ve görüşlere dayanan bir Devlet düzeni kurmak amacı güden rejim ve ideolojilerin propogandasına yer vermemek" zorunda ama kendi idaresi -neredeyse- bir zümrenin elinde!

Aynı kanuna göre TRT, "karamsarlık, umutsuzluk gibi olumsuz duygular uyandırmamak" zorunda ama devletin tepesinden, kurumlarına dalga dalga yayılan bu "ya bendensin ya ne halin varsa gör" zihniyeti, bu saflaşma hali hiç olmadığım kadar karamsar, umutsuz hissetmeme yol açıyor mesela!

TRT, "tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet olmamak" zorunda; bu kadrolaşmayla nasıl olacak?

 

"Talat Bulut dosyası kadın bir hakime verilmeli" mi?

Hayır, verilmemeli.

Ne bu dosya, ne de mağdurunun kadın olduğu başka bir dosya, herhangi bir hakime "sırf kadın olduğu için" verilmemeli!

Themis'in gözünü açmak demektir bu.

Kadının mağdur olduğu davaya kadın hakim istemekle;

Sol görüşlü birinin mağdur olduğu davaya sol görüşlü hakim istemek…

Ülkücünün mağdur olduğu davaya ülkücü hakim istemek…

Muhafazakarın mağdur olduğu davaya başörtülü veya ne bileyim hacı hakim istemek…

Alevinin mağdur olduğu davaya Alevi hakim istemek…

(Liste uzatılabilir)

Arasında hiçbir fark yoktur.

"Kadın hakim" talebi "empati"ye dayalı ise o kürsüde oturan "erkek hakim" de eğer azıcık vicdanı varsa pekala mağdurun yerine eşini veya kızını koyarak da empati yapabilir…

Ama "adalet"in temel sağlayıcısı "empati" midir?

Bize "mağdurla kimliktaş" değil;

Tersine, cinsiyet, din, ırk, etnik köken, ideoloji ve bunun gibi bütün kimliklerinden soyunmuş, karşısındakinin cinsiyeti, dini, ideolojisi, aidiyeti ne olursa olsun "hak" ve "adalet" rotasından çıkmayan, bunu da "yasaları" ve "vicdanı" pusula ederek yapan, karar verirken akıbetini belirlediği kişinin cinsiyetini ve dahi diğer kimlik unsurlarını "görmeyen" hakimler lazım.

Kaldı ki, "kadınlık" her zaman bir dayanışma, anlama, anlayış zemini de oluşturmayabilir… Bir bağımsız mahkeme kararını bu kadar "öznel" ayaklar üzerine inşa edeceksek, misal bir gece önce kocasının kendisini genç bir kızla aldattığını öğrenen kadın hakim de pekala "kadın kuyruk sallamasa" kafasıyla yaklaşabilir mevzuya!

Bütün bu saydığım sebeplerden dolayı; bırakın Themis'in gözleri bağlı kalsın bence!

 

SORU-YORUM

Türkiye Cumhuriyeti Savunma Bakanı ile MİT Müsteşarı'nın Rusya'da yaptıkları görüşmelerin içeriğinden çok, yahut en az onun kadar, Rusya'ya gittikleri "özel uçak"ta kendi aralarında ne konuştuklarını merak eden kaç işiyiz? MİT Müsteşarı, "Neden 15 Temmuz günü verdiğimiz istihbaratı değerlendirmediniz"? diye sormuş mudur mesela dönemin Genel Kurmay Başkanı'na?

 

Terk edemezler

Ecomist,  ABD'yle yaptırım krizi merkezli ekonomik gelişmeleri değerlendiren analizinde "Türkiye terk edilemeyecek kadar önemli bir ülke" yazmış; eksik olmuş. "Türkiye, Türklere terk edilemeyecek kadar önemli bir ülke" daha dürüst bir yorum olurmuş!

Yazarın Diğer Yazıları