"Olamaz" dediklerimiz birer birer "olurken"!

“Türkiye, Atatürk’ü Allah’a borçlusun, geri kalan her şeyi de Atatürk’e.” -Bir Belçikalı yazar-
“Bölünmeye, böldürülmeye”  çok müsait, bir ülke ve milletiz... Orta Asya’da Çinliler, Türklere karşı Çin Seddi’ni inşa etmişler ama Türkleri, içlerinden bölmüşler!

Türklük, çeşitli “damarlarına” rağmen kolay parçalanamayacak bir mermer -Türkiye de, gene değişik renklere rağmen- kolay yok edilemeyecek, bir “ebrudur” diyecek yerde,  “Türkiye mozaiktir” -yani parçaları kolayca kopabilir- diye bölünmeye müsait olduğumuzu, peşinen biz kabul etmişiz.
Başbakan Erdoğan, AKP İktidarının daha düne kadar, Türkiye’nin, Türklüğün asli unsurlarından olan Atatürk Cumhuriyetinin destekçisi 25 milyon Aleviyi, “azınlık” telakki etti. Onların haklı taleplerini görmezden geldi, hatta onların konuşma taleplerini geri çevirdi... Cemevlerinin ibadethane olmasına, karşı çıktı... İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken, Karacaahmet’teki Cemevinin yıktırılmasına, o karar verdi!

Ama şimdi sanki hidayete ermiş. Alevilerce mübarek Muharrem ayında, Alevi bir AKP milletvekilini, Reha Çamuroğlu’nu kullanarak Alevileri iftara davet etti ve “Canlarım gelin bir olalım” diye konuştu. Aslında bu sözler, ağzından dökülüyor. “Aleviler”  ne zamandan beri, Onun “Canı” oldular? “Politikadan” dolayı ve hemen dünden beri. Alevi oyları için! Ama bir şey daha var; “Alevileri de bölmek  için!

Gerçi bu yemeğe, 267 Alevi-Bektaşi derneğinden, ancak 6’sı icabet etmiş, fakat maalesef, herhalde onlar da bazı  “iş-aş” sadakaları uğruna! Ancak, Aleviler bakımından da acı olan bir şey var; Aleviler acaba neden 267 derneğe bölünmüşler? Bu bile, onları bölmek ve kullanmak isteyenlere, zemin ve imkân verir. 

Irak’taki Türkmen kardeşlerimiz için de öyle değil mi? Onlar da “Sünni ve Şii” diye bölününce, bundan Kürtler ve Araplar yararlanıyor, “Kıbrıs Türkleri” de “Türkiye yanlıları ve AB’ciler” diye ayrılınca Rumlar yararlanıyor! 

Kürt bölücülere göre Aleviler azınlık, Kürtler de neredeyse Türklerle “çoğunluk” olmakta adeta baş başa yarışmaktalar! Bu durumlar dışarıdan da Türklüğü bölmeye azmetmiş olanların ekmeklerine, yağ sürüyor... Şimdi Almanya’da, Avrupa’da yaşayan Alevi kardeşlerimizi de kendi amaçları için tahrik edecekler ve kullanacaklar!

Tarihi bir gerçek var. Aleviler  Orta Asya’dan getirdikleri gelenekleriyle Türk Müslümanlar... Hem de yanlış bir anlayış da var; Alevilik, “şia” değil! Buna karşılık Osmanlı’da İslam Arap etkisi altında bir İslamiyet;  “Sünni-Alevi” nifakına yol açmış! 


Restorasyon mu?
Bu konuyu başka bir tehlikeye bağlayacağım: AKP İktidarının aklında bir yenileme, sözde “ılımlı”, aslında Arap İslamı ve Osmanlıya dönüş planı var!
Başkent Ankara yerine, İstanbul’u tekrar “payitaht”  yapmak projesi uygulanmakta. Ve Başbakanın “Bu konuda kararımızı verdik, yerini bile belledik. Kimseye soracak değiliz”  diye meydan okurcasına Merkez Bankası’nı ve devlet bankalarını İstanbul’a taşımak kararı -kararlığı- bu restorasyonun adımlarından biri!
 “Kimseye sorulmayacak” bu konu, aslında  “para basmak” gibi “bağımsız devlet”  olmanın unsurlarından biri!
 Uygulamada, bu hızlı iletişim devrinde, hiç bir pratik faydası, anlamı yok... Büyük zararları ve maliyeti, insani sorunları olacak. Bu bankaların çalışanları derlenip, toplanıp nasıl ve ne pahasına İstanbul’a göçecekler ve İstanbul gibi, trafiği kilitlenmiş bir şehirde, nasıl işlerine gidip  gelecekler. Bu pek kolay olamayacağına göre, Merkez Bankası’nda ve diğer bankalarda AKP’ye yakın kadrolar yerleşecek ve Başbakanın  “yeri bile ayrıldı” dediğine göre arazi vs.. spekülasyonları olacak, olmakta! Hem hiçbir ülkenin, “Merkez Bankası”  başkentlerinin dışında değil. Mesela ABD’de, ticaretin merkezi New York’ta değil. 
O zaman akla bu “eylemin” arkasında, başka tasavvurlar olduğu geliyor... “Sembolizm” önemli; asıl maksat  “Dersaadet”  ama hangi “saadet” kapısı ve yeniden Bab-ı Alî, hangi Bab-ı Ali...
Erdoğan, Dolmabahçe Sarayını makam tuttu. Cumhurbaşkanı Gül de herhalde işine gelince Mustafa Kemal’i taklit ettiğine göre, Çankaya’yı da Dolmabahçe’ye taşır! Ve Atatürk ANITKABİR’de kalır!

Olamazlar
Olmaz-olamaz demeyin. Bütün olamaz dediklerimiz, medya çanak tutar ve muhalefet de bu oyunu, AKP kadar iyi, güçlü oynamazken bütün “olamazlar” yavaş yavaş, hatta hızlı hızlı olmakta! Milyonlarca insan “Türkiye laiktir-laik kalacak” diye yürüdü, Anıtkabiri tavaf etiler neticede ne oldu... AKP oyları yüzde 47’den yüzde 50’lere çıktı! 

“Dağlar çetin ve yüksek olabilir ama onları aşmak için muhakkak bir yol bulunur” derler... Şimdi de bize, O yolu gösterecek insanlar gerek!

Yazarın Diğer Yazıları