Biraz da ben konuşsam...

Kafka, günlerden bir gün günlüğüne şöyle yazmıştı: “Kulakların bir öyküyü dinlemek için olgunlaşması, aradan belli bir zamanın geçmesini gerektirir.”  Eğer günümüz Türkiye’sinde yaşasaydı Kafka belki de geri alırdı sözünü. Üstelik şöyle düşünürdü: “Öykünün anlatıldığı kitapları okumadan ahkâm kesen kulaklarla gözler arasında ilişki yoktur.”

Yayınlandığı günden bu yana Büyük Oyun’daki Türk: Enver Altaylı adlı kitabım adeta gündemi değiştirecek bir konuma oturdu. Elbette uzun süren bir çalışmanın ardından bir yazar olarak bunun mutluluğu bana yeter ama bir haftadır kitapla ilgili hep başkaları yazıyor, konuşuyor bense susuyorum. Çünkü yazılmış olan üzerine, yazanın sürekli konuşması, kitabın içeriğini olumsuz etkiliyor günümüzde. Pamuk’un, romanları üzerinde sürekli televizyonlara çıkıp programlara katılması onu satılan ama okunmayan bir yazara dönüştürmedi mi? Medyadan izlediğim kadarıyla, Büyük Oyun’daki Türk üzerinden prim yapmak isteyen bir kaç isim dışında genelde tepkiler olumlu. Ancak dünkü Akşam’da Güler Kömürcü’nün köşesinde dostumuz Prof. Ümit Özdağ’ın söylediklerini okuyunca yanıt vermek zorunlu hale geldi. Özdağ bizi Türkeş’in anısına saygısızlıkla suçluyor. Neymiş efendim Ruzi Nazar’ın rahmetli Türkeş’in 14’ler operasyonunda hayatını kurtarması yalanmış; Türkiye Muz cumhuriyeti değilmiş falan filan... Bir kere bunları zamanında rahmetli Türkeş bana anlatmıştı. Ruzi Nazar versiyonu konusundaysa kaynakları açıklamak zorunda değilim ama şunu vurgulamalıyım ki, kitapta bir kere, Ruzi Nazar’ın CIA ve ABD’yi işin içine karıştırmadan kişisel inisiyatifiyle Türkeş’i kurtardığını yazıyorum. Ayrıca bu olayı Türkeş’in ölüm yıldönümünde o zaman görev yaptığım Otadoğu gazetesinde de yazdım, açıkladım.

Özdağ ve bazıları o zaman neden bu konuların “uzman ve üstadı” olarak tepkilerini göstermediler? Konu Altaylı’yı anlatan kitap olunca böylesine yakışıksız yakıştırmalarda bulunmalarının bir nedeni olsa gerek.

Sayın Özdağ iyi bir balıkçı olabilir ama tuttuğu balıkları biraz da kendi sepetine doldursa daha yararlı olur diye düşünüyorum ve onu kadim dostumuz Servet Kabaklı’nın kalemine havale ediyorum.

MİT’le işbirliği yapan sanatçılar konusuna gelince... Ben kitabımda isim vermedim. Bazıları  “araştırmış”  ve filan, falan der demiş. Bilmem; ben yalnızca yazdıklarımdan sorumluyum. Büyük Oyun’daki Türk’te tek bir cümlede yansıtılan bu olay, bu kadar tartışma ve meraka sebep oluyorsa yapılacak, söylenecek birşey yok!
Büyük Oyun’daki Türk Enver Altaylı ile ilgili yazdıklarım işte bunlar. Takdiri okurlara bırakıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları