Kültür bakanlarımızın kültürsüzlüğü

Bizler ilim adamlarımızın, yöneticilerimizin, politikacılarımızın, sanatkârlarımızın ve yazar-çizerlerimizin değerlendirmelerini yaparken, Türk Milli Kültür’üne verdikleri öneme ve saygıya öncelik tanıyanlardanız. Hele hele,  “Türk Dünyası’nın Kutup Yıldızı” görünümündeki yetmiş milyonluk Cumhuriyetimizin Kültür Bakanlığı görevini üstlenen şahıslarda gördüğümüz  “Milli Kültür eksikliğini”  ve Türk Milliyetçiliğine gösterdikleri saygısızlığı, affedemiyoruz.

“MHP kanla beslenmiş bir kuruluştur.” diyen AKP’li Eğitim Bakanını, bizler Milli Kültürden nasibini almamış biri olarak görürüz. Çünkü MHP, Türk Milliyetçi görüşü siyasi plâtformda temsil eden bir kuruluştur ve Milli Kültür’le beslenir.

Bu haftaki bir gazete havadisinden öğrendiğime göre, CHP’den AKP’ye katılan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Devlet görevlisi olarak gittiği Moskova’da, Büyükelçimizi de yanlışlığına ortak ederek, on bir yıl Rus ajanlığı yapan komünist Nazım Hikmet’in mezarına çiçek bıraktı ve Novo Devici Mezarlığında Müslümanların yatmadığını bilmediği için de dualar etti.  “Ben Sovyetler Birliğinin çocuğuyum.”,  “Beni Stalin yarattı, gözlerimin ışığını Ona borçluyum.”,  “Yalnız kalbim ve kafamla değil geçmişimle de Sovyetler Birliğine bağlıyım.”  diyen ve Büyük Kurtarıcımız M.Kemal Atatürk’ümüze  “Burjuva Kemal”  diyen Türkiye kaçkınına şükran borcunu ödedi ve bizlere de şunları söyledi;  “Nazım Hikmet öleli 44 yıl oldu. Bu 44 yılın bir bölümü soğuk savaş dönemiydi. Ama 1990’dan bu yana 17 yıl içerisinde de sözde Demokratik Sol, Sosyal Demokrat Halkçı Partilerin temsilcileri Kültür Bakanlığında çok uzun süre görevde bulundular. Ama üzüntüyle gördüm ki bu konuyla ilgili yapılmış, resmiyete intikal etmiş girişim yok. Ne Rusya’ya başvuru, ne de aile ile görüşme. Biz somut bir girişim başlatacağız. Nazım Hikmet’in kızı ile bir vesileyle görüşmek istiyorum. Bundan sonra somut bir sonuç elde edene kadar bu konuyla ilgili konuşmayacağım.”  dedi.

Sayın okurlarım, Moskova’ya ben de, 1970’li ve 1990’lı yıllarda iki kere gittim. Ama Milletimin, Devletimin ve Cumhuriyetimin düşmanlarının ne mozelesini ne de mezarlarını gördüm ve görmeyi düşündüm.

Aynı Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Türkiye’mizi ve Türk Milleti’ni soykırım yapmakla ithâm eden Orhan Pamuk’a, danışmanlık teklifinde bile bulunduğunu ifade etmişti.
Bizim son yıllardaki Eğitim Ve Kültür Bakanlarımızın çoğu bizim gözlüğümüzle,  “Miili Kültür’den nasipsiz insanlar” olarak görünüyorlar. Altı yıl önceki Kültür Bakanı İstemihan Talay bir toplantıda “Vatandaşların isteğine uyarak 2002 yılının ’N.Hikmet Sanat Yılı’olarak kutlanacağının arzu edildiğini” bildiriyor. Fikri Sağlar komünist N.Hikmet’in heykelini yaparak, birisini Ankara Hipodromundaki Kültür Parkına, bir tanesini de Şişli Belediyesi’nin şimdiki başkanına hediye etti. Fakat Şişli Belediyesi temel çalışmalarını tamamlayıp, açılış töreni broşürünü de hazırladığı halde, aldığı tehditlere dayanamayıp heykeli İzmir Belediyesine devretti. TBMM Başkanı Bülent Arınç da mezar ziyaretinde bulundu.

Bu konuda bizlere düşen görevi en iyi yapanlardan birisi rahmetli Muzaffer Özdağ, diğeri de 530 sayfalık  “Direnen Son Lenin Heykeli” yazarı Mehmet Gül kardeşimizdir. Özdağ, 1996 yılında aziz Milletimize ve Millet iradesinin şuurlu temsilcilerine açık mektup yazarak herkesi  “Göreve Çağırarak”, uyarmıştır.

Ben bu konuda boş durur muyum. 1951 yılında “Komünist Nazım Hikmetin 185 Himayecisine”  başlıklı broşürümün tanesini 15 kuruşa satarak Türk Milliyetçiler Derneği’nin aylık kirasını ödemiştim. Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları