Esas ve ruh baki ise...

Karamanlis’in Ankara çıkarmasından sonra Kıbrıs konusunda kafalar daha da karışmış oldu. Yunan ve Rum kanadı Yunanistan’ın “dostluk ve barış” uğruna Kıbrıs konusunda geri adım atılmayacağını anladı. Karamanlis “Kıbrıs’ın yeniden birleşmesinden” söz ederken “Kıbrıs Hükümetinden”de söz etmeyi ihmal etmedi. “Adadaki siyasi sorunun çözümlenmesi yönünde açık ve net siyasetimiz var; Adada artık birleşme olması gerekiyor” diyen Karamanlis gerçekten net konuştu. Birleşmenin formülünü de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde gördüklerini açıkladı. 8 Mart Gambari’nin iki toplumlu federasyon öngören (tarafların ayrı ayrı yorumladığı için kaç zamandır işlevliğini kaybetmiş olan fakat Papadopullos’un üzerinde ısrarla durduğu) mutabakatı da gündemde tuttu.
Rum tarafının ve Yunanistan’ın (son zamanlarda Sn. Gül’ün ) ifadeleri ile ortadan kalkmış olan Annan Planından bahsetmedi. Diğer yandan Karamanlis Papadopullos’tan her halde “Soyer Hükümetinin de iki toplumlu federasyon öngördüğünü ve Cumhurbaşkanı Talat’ın da ayrı egemenlik ve ayrı devletler diye bir şey düşünmediğini” öğrenmiş olmanın rahatlığı içinde olmuştur.
Başbakan Sayın Erdoğan, Karamanlis gibi, çözümü “BM zemininde” gördüğünü vurguladı. Annan Planından bahsetti ve Referanduma sunulmuş olan “paket”in “buradaki geleceği kuşatacak bir adımın da alt yapısını” oluşturduğuna da atıf yaptıktan sonra “ne yazık ki bunu başaramadık ve süreç aynı şekilde devam ediyor” dedi. (Başarmış olsaydık Kıbrıs Türklerinin başına gelecekleri hâlâ değerlendirmediğini anlamış olduk.) Dost Karamanlis Türkiye’nin barışçıl niyetinden hiç şüphe etmesin diye de  “artık Annan Planı devreden çıkmış durumda, ama esası ve ruhu aynen korunabilir” diyerek Rum-Yunan ikilisini iyice rahatlatmış oldu. Niye?
Çünkü BM zemini veya çerçevesi tek halk, tek egemenlik, tek devlet öngörmektedir; bu zeminde veya çerçevede size “KKTC vardır ve var olacaktır”  sözünü söyletmezler. AB üyesi bir Kıbrıs’ın Garantörlere ihtiyacı olmadığını sonuna kadar savunurlar; “askerin çıkmasını kabul etmiştiniz, haydi bir an önce tahliyeye başlayın” derler. Rum Yunan ikilisinin BM çerçevesinden veya zemininden veya kararlarından (bunlar hep ayni anlama gelir) şikâyetleri yoktur. Bu kararlara devamlı surette itiraz eden, çoğunu kabul etmeyen taraf Türk tarafı olmuştur. Eli kanlı Rum idaresi  “meşru hükümet”  yalanını bu zeminde veya çerçevede BM Güvenlik Konseyi kararları sayesinde devam ettirip 1960 Antlaşmalarına ve tüm yaptıklarına rağmen AB üyesi olabilmiştir.
Bu da yetmedi  “Annan Planının esası ve ruhu aynen korunabilir” sözünden Karamanlis’in ne anladığı önemlidir. Annan Planı yok (bu da Rum-Yunan ikilisinin istediği şey); ruhundan ve esasından korkmaları için bir neden yok çünkü ABD, Garantör İngiltere ve AB Kıbrıs’ta EVET oyunun yorumunu yapmıştır ve bu yorum, bizi masaya oturtmak için baskı yapanların konuya  esas yaklaşımlarını yansıtmaktadır: Kıbrıs Türkleri annan planına evet dediklerine göre, bundan böyle ayrı egemenlik veya bağımsızlık talebinde bulunmaktan vazgeçmiş oluyorlar. Ve, Genel Sekreterin yayınlanmamış olan raporunda Türkiye’ye, bundan sonraki görüşmelerde Kıbrıs Türklerini bu çizginin altında tutma görevi de veriliyordu. Sayın Başbakan Erdoğan’ın söylediklerinden, Türk Hükümetinin bu göreve sadık kalacağı anlaşılmaktadır. Böylelikle Sn. Cumhurbaşkanı Gül’ün Kıbrıs’ın gerçekleri: iki eşit egemen halk, iki demokrasi, iki devlet ve Türkiye’nin hakları olarak adlandırılan “milli çizginin” hükümet tarafından benimsenmediği anlaşılıyor. ABD ile diğerlerinin öngördükleri, Rum-Yunan ikilisinin 40 yıllık siyaseti doğrultusunda bir sonuç için acele masaya oturacağız. Seçimlerde AKP’nin dağıttığı broşürlerde Kıbrıs meselesi milli davadır taviz verilmedi (ve herhalde verilemez) mesajı verilmişti. Şimdi, Yunanistan, düşmanlıkla elde edemediğini dostluk adına elde edecek gibi, görünüyor- millet kabul ederse ve Kıbrıs Türkleri devletlerine sahip çıkma erdemini hâlâ gösteremezlerse!

Yazarın Diğer Yazıları