Hangi Atatürk?

“Karşı Devrimciler”, zaman ve zemini müsait bulmuşlar ki, artık Mustafa Kemal Atatürk’ü ve düşüncelerini de sorgulamaya başladılar. Bu, aslında hayırlı bir gelişme. Zaman geçtikçe bu zaten olacaktı! Mustafa Kemal, gene de dünyanın diğer büyük liderlerinden daha fazla dayandı! Bakın, ABD’de bir internet sitesinde yapılan “Tanrı Tekrar Kimi Göndersin?” başlıklı ankette Mustafa Kemal Atatürk, büyük farkla en ön sırada!
Bizim aramızdan çıkıp da “Türkiye duvarlarında, neden Atatürk resimleri var, meydanlarda neden O’nun heykelleri var” diyenler anlamamışlar, dünya anlamış... Ve bu, Atatürk’ü aşağılamaya cesaret eden Profesör(!) Yayla’ya ve koruyucularına en iyi cevap! Onlar Atatürk’ün kıymetini bilmiyorlarsa dünya âlem biliyor!


Ve Taha molla!
Milliyetçilikten takkeli liboşluğa dönme, çokbilmiş, her yazısında alıntılar yaptığı, çok kitap okumuş, ancak “bilgiçliğin” gaflete ve hatta “ihanete” faydası olmadığının canlı kanıtı Taha Akyol! Öteden beri, köşesinde Atatürk’ü ve düşüncelerini, kıyısından köşesinden kemirmeye çalışır. Şimdi, bu hikmet kırıntılarını, “Hangi Atatürk?” kitabında toplamış! Şu sırada, Atatürk’ü ve devrimlerini delmeye çalışanlara malzeme olsun diye!


Çelişkili Atatürk!
Akyol’un bir hınk deyicisi, “Cumhuriyet’in kurucusuna, sadece Milli Mücadele’yi başarıya götüren üstün kumandanlık vasıfları dolayısıyla değil, siyasi ufku dolayısıyla da çok şey borçluyuz” diye “gardını” aldıktan sonra, “Gerçek şu, hayatı her manada ’medcezir’le geçmiş bir lider Atatürk. Askerlik mesleğindeki başarısının altında, kurmaylığı strateji sanatı olarak algılamasından kaynaklanan itidalinin yattığı şüphesiz.. Oysa heyecan insanıdır Mustafa Kemal. Kuşağının derinden hissettiği gecikmişlik duygusundan beslenen aciliyet ve telaşın, ruhunun her zerresine hâkim olduğunu görmemek imkânsızdır. Bu sebeple hayatının önemli bir kısmını hayallerini gerçekleştirmek için uygun zemin ve şartları aramakla geçirdi. Gücü ve haddi belirleyen şey şartlardır ona göre. ’Size ölmeyi emrediyorum!’ diyen de ’Yurtta sulh, cihanda sulh’ diyen de odur...

Cumhuriyet’in inşa sürecinde O’nda Batı’da ilgi uyandırmış sosyal bilimcilerin toplum mühendisliği kurgularından da, İslam âlimlerinden de esintiler bulabilirsiniz. Gerek siyaset gerekse kültür konularında karakterinin hâkim çizgisi yanılmaktan korkmamak, yanıldığını gördüğünde geri adım atmakta çekinmemektir...Türk tarihinin yüzük taşı Atatürk, kuşkusuz övücü pırıltılı sözlerle anılmayı hak eden bir lider. Kültür dünyası mersiye ve kasidelerle süslü toplumda sevginin böyle ifade edilmesi tabiidir, ama bilmek gerek ki onlarda yansıyan Atatürk değildir. Dolayısıyla ’Hangi Atatürk’ sorusu bunca çalışma ve esere rağmen hâlâ gündemde” diyor.
Bu dolambaçlı sözlerin ve Taha Mollanın kitabının özeti, maksadı; Akyol hep demek ister ki, Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünceleri, icraatı zamana, zemine göre değişmiştir, çelişkiler yumağıdır ve Mustafa Kemal, muhaliflerini, “Jakobence” , bertaraf etmiştir!
Bu yazılardaki, sanki “bir çok Atatürk -Mustafa Kemal varmış” savına en iyi cevap, Şevket Süreyya Aydemir’in, “Tek Adam” ı Atatürk’ü, “büyük” hatta nev’i kendisine özgü yapan da, çelişki gibi görünenlerden, ortaya çıkan değişmez, muhteşem bir sentezdir...


Teferruat
Akyol, son bir yazısında; İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak’ın Atatürk’ün “Söz konusu olan vatansa, gerisi teferruattır” sözlerine çatıyor. Belli ki, ya bu sözlerdeki derin manayı anlamamış ya da anlamak istemiyor! Ama onun “Hangi Atatürk?” sorusuna en veciz cevap da bu: Bir tek Atatürk, bir tek Türkiye Cumhuriyeti var; gerisi “teferruat” . Akyol ve bezerleri ise mahlûkat!


Akyol’a sorum:
Taha Akyol’a bir sorum var: “1919’lardaki eski Yozgat Müftüsü Hulusi Efendi, sizin öz amcanız mıydı?”
Bu Hoca Efendi; Boğazlıyan Kaymakamı şehit Kemal Beyin, sözde Ermeni soykırımı iddiasından dolayı, 1919’da Nemrut Mustafa Paşa mahkemesi tarafından, idam cezasına çarptırılmasında tanıklık ederek, katkıda bulunan kişi idi.
İnsanlar kendi babalarını, analarını, akrabalarını kendileri seçmezler ve onların yaptıklarından sorumlu tutulamazlar ama ya gurur duyarlar ya da utanırlar! Sayın Akyol; siz, Hulusi Hoca Efendi’den utanıyor musunuz yoksa iftihar mı ediyorsunuz? Bunun cevabı “teferruat” olmaz!

Yazarın Diğer Yazıları