Sadrazam hamamda

Yıkadık, keseledik. Devletlinin kirden ibaret olduğunu bilemedik. Suç bizde değil... Neyleyelim Kir bitti, Sadrazam elden gitti...

Okur ödev verdi mi, yapacaksın, okurun şakası yoktur, bir küstü mü, zor barışır.
Geçenlerde biri tutturdu, Ümit Yaşar Oğuzcan’ın “Sadrazam” ı sende var mı? diye.
Sanki Beşiktaş’taki Hakan’ın “Yok Yok!” dükkânına girmiş, soruyor.
Hakan Altuğ’dan öğrendik “Yok, yok”, her şey var, “Buluruz!” diyeceksin...
Onun aradığı “Sadrazam” ı buluruz da, sadrazamın hangi halini?
 “Hani sadrazam hamama girer de!”

* * *

Anladık; gittik kitaplığı karıştırdık, bulduk, dedik ya, okurun emrindeyiz:
 “Sen onu bana yazıp göndersene!”
 “Olmaz, okurlar arası eşitliği sağlamamız gerek, şimdi sana göndersek, diğerleri bize de diyecekler...
En iyisi, köşemizde yazalım da herkes okusun!”

* * *


Ve başladık yazmaya:
 “Günlerden bir gün
Hamama gideceği tuttu,
Sadrazam hazretlerinin
Bir yanında birinci veziri
Bir yanında ikinci veziri
Bir yanında üçüncü veziri.
Sonra efendime söyleyeyim
Peşkircibaşı,
Nalıncıbaşı
Sabuncubaşı
Velhasıl tam dört yüz kişilik kafile
Peştamal takıp girdiler hamama
Geçtiler kurnaların başına
Üçer beşer
Sadrazam deseniz
Kuruldu göbek taşına
Yan gelip yattı

* * *


Memleketin en ünlü tellakları
Sardılar dört yanını
Kimi elini kaptı, kimi bacağını
Bir keseleme sürtme faslı başladı.
Tam on iki saat
On iki ünlü tellak
İncitmeden keselediler
Hazretin mübarek vücudunu.
Öylesine kir çıktı ki sormayın
Her biri nah parmağım gibi
Aman efendim bu ne kiri
Demeye kalmadı
Keselerin altında eriyip gitti
Koskoca sadrazam
Bütün maiyet erkânı yerinden
fırladı:
- Nettünuz devletliyü?
Dediler tellaklara.
Tellaklar cevap verdi:
- Biz yıkadık, keseledik
Devletlinin kirden ibaret olduğunu
bilemedik.
Suç bizde değil.
Neyleyelim
Kir bitti
Sadrazam elden gitti.”

* * * 


 “Eeeeee?” demez mi?
Bizim okur da cinstir ha!
Ne eeeeeesi yahu?
 “Kir bitmiş, sadrazam gitmiş!”
 “Eski sadrazamlar da pek dayanıksızmış yahu?”
Üstüne gitmedik, ağzımızdan kötü bir laf çıkacak, okurun kalbi kırılacak!
* Hasan Pulur / Milliyet


*****

Irkçı hayalet iş başında
Irkçı hayalet 1993 yılının 29 Mayıs gecesi Solingen’de ortaya çıkmıştı.
Irkçı dört Alman Türklerin kaldıkları evi kundaklamış Genç ailesinin 3’ü çocuk 5 üyesi yanarak
ölmüşlerdi.
Yine hortladı mı?
O tarihten bu yana her yıl bu insanlık ayıbını lânetlemek ve tekrarını önlemek yolundaki ortak kararlılığı güçlendirmek adına yapılan törenler atılan nutuklar pek işe yaramamış gibi görünüyor.
Önceki gün Ludwigshafen kentinde 9 Türk’ün hayatını kaybettiği yangın, ırkçı melânetin hortladığı şüphesini hemen gündeme getirdi.
Yangının Türk ailelerin yaşadığı apartmanın zemin katında başlaması, itfaiyenin gecikmesi, N24 adlı TV kanalının iki tanığa dayandırdığı “Bir Alman genci, çakmağı ile tutuşturduğu bir nesneyi bir bebek arabasının yanına attı” iddiası kundaklama ihtimalinin ciddi olarak ele alınması gereğini Alman otoritelere de kabul ettirmiş görünüyor.
Dahası var:
Dün Almanya’nın üç kentinde şüpheli yangınlar çıktı. Herne kentindeki olay yine zemin kattan başlaması nedeniyle Ludwigshafen’deki faciaya çok benziyor.
Devlet adamı gibi
Yaşanan feci olay iki ülke iki toplum bakımından çok önemli.
İki tarafın da acil ihtiyacı gerçeğe mutlaka ulaşmaktır. Orada 2,5 milyon Türk yaşıyor. Bu insanlar Almanya’yı ikinci vatan kabul etmiştir. Güven duygularını kaybetmelerinde iki tarafın da menfaati yoktur.
Gurbet duygusu insanları hassas yapar. Şimdi Almanya kolay avlanmaya elverişli bir oy deposu durumundadır.
Başbakan Erdoğan bugün Almanya’ya gidecek. “Hasat” düşünen bir politikacı gibi değil, vatandaşlarına güvence sağlamaktan başka kaygısı olmayan bir devlet adamı gibi hareket etmelidir.
Meselâ bu yangınla ilgili soruşturma ve izleyen yargılama aşamalarında üç kişilik bir TBMM heyetinin gözlemci olarak bulunmasının Alman hükümetine kabul ettirilmesi güven artırıcı, yararlı bir ilerleme olur.
Alman parlamentosunda Türklerle ilgili yasalar oluşurken benzer bir Türk parlamento heyetinin danışmanlık katkısı sağlamasına imkân tanınması da örnek bir işbirliği yaratır.
Başbakan orada siyaset yapmak istiyorsa, Alman halkının önünde ırkçı, yabancı düşmanı, Türk düşmanı partilerin tahriklerinden üreyen utanca dikkat çekmeli, hem siyasetçilere, hem medyaya bu meşum olaylar karşısındaki sorumlulukları için özeleştiri çağrısı yapmalıdır.
Hesap sorarken ölçüyü kaçırmamak çok önemlidir.
Maazallah biri çıkar “Sen önce İstanbul’da havai fişek patlamasında ölen 22 garibanın hesabını ver ondan sonra gel bize hesap sor” diyebilir.
Patavatsız siyasetçiler her yerde var!  
* Güngör Mengi / Vatan

*****

Fetva
Diyelim ki “İslam’da başörtüsü yok...”
Ama buna rağmen bazı kadınlar başlarını örtmekte ısrarlı...
Ne yani?
“Bu dinde yok... Hadi işinize” mi diyeceksiniz...
Peki laik bir devlet, böyle bir yanıt verebilir mi?
Laik devlette referansı din olan izaha yer var mı?
Sözün özü şudur:
Ey “Laik cephe” nin büyük komutanları!
Lütfen fetva vermenin dayanılmaz cazibesinden kendinizi kurtarınız...
Bindiğiniz dalı kesmeyiniz...
* Ahmet Hakan / Hürriyet


*****


Başörtüsü ve küresel kriz
Her işte bir hayır var derler ya, ben buna çok inanıyorum. Şu başörtüsü kargaşası dolayısıyla ekranlara, gazetelere bakın, herkesin elinde Kur’ân! Başörtüsü var mı yok mu; herkes Kur’ân’ı kaynak kabul ediyor ve harıl harıl Kur’ân okuyor. “Onlar sadece Nur ve Ahzab sûrelerini okuyor” demeyin, Kur’ân’ı kaynak alıyorlar, “Kur’ân benim umurumda değil” demiyorlar, suredeki “hımar” ın ne anlama geldiğini çözmeye çalışıyorlar. Kimi, bu başörtüsü anlamına geliyor diyor, kimi gelmez. Gözünü sevdiğim Türkiye!

* * *

ekonomi habercilerinden başka kimsenin umurunda değil, bu uyarılar!
Gözünü sevdiğim Türkiye!
* Afet Ilaz / Milli Gazete


*****


Tek konuşulan şey...
Sadece türban konuşuyoruz. Üstelik bu konuşmalar da herhangi bir karşılıklı ikna etme ya da uzlaşma arayışı üzerine yapılmıyor.
Aynı cümleler binlerce kez tekrarlanıyor.
Oysa, şu anda dünyada çok önemli şeyler oluyor ve bunlarla ilgili hiçbir fikir üretimi ve tartışma yapılmıyor.
Kapıda önemli bir ekonomik kriz var. Bu krizden etkilenmemek mümkün değil, çünkü en yakın ekonomik ilişkilerimiz olan Avrupa ülkeleri etkilenecek. Bu krizle birlikte hem ihracatta hem de sıcak para girişinde sorunlar olacağı “söyleniyor”. Ancak şu anda bu konuda bizi aydınlatacak, alınması gereken önlemlerle ilgili öneriler getirecek olanlar da “türban” la ilgili...

* * *

Yıl sonunda ABD’de Başkanlık seçimi yapılacak. Demokrat Parti’nin adayı büyük olasılıkla çok yakında belirlenmiş olacak. Seçimde Demokrat Parti adayının kazanmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Kazanırsa, ABD’nin Irak politikasında ciddi değişiklik olması ihtimali de yüksek. Bu da Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyor. Çünkü politika değişikliği Amerikan askerlerinin Irak’tan çekilmeye başlamasına varan ihtimalleri içeriyor.
Bu durumda Türkiye’nin hangi politikaları izleyeceğini düşünmesi tartışması gerekenler de türbanla meşgul...

* * *

Türban tartışmalarındaki tıkızlık bütün önemli sorunları, gerçekten önemli sorunları unutturdu. Türban meselesinin bu hale gelmesi belki “birilerinin” işine geliyordur.
* Okay Gönensin  / Vatan


*****


Acil şifalar...
Akşam’daki köşesinde yer alan notu okuyunca rahatsızlığını öğrendik. Öncelikle bir geçmiş olsun diyelim. Ama merak ettik; Engin Bey neresinden rahatsız? Ortalık Sabah’a geçeceği laflarıyla kaynıyor. Rahatsızlığın sebebi “tamamen duygusal” mı acaba?..

Yazarın Diğer Yazıları