Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU

Sadi SOMUNCUOĞLU

2008 "AB reform yılı"ymış!.. Aldatılan kim?

Cumhurbaşkanı Gül,  “2008 AB reform yılı olacak”, Başbakan ise,  “AB üyeliğinden başka bir yol olamaz”  iddiasında. Dışişleri Bakanı Babacan geri kalır mı? O da, “2007 kayıp bir yıl oldu. Ama şimdi yeni bir Cumhurbaşkanı, Parlamento ve Hükümet var. Yeni bir reform dalgası ile devam etmek için alt yapımız hazır. Son beş aydır kolları sıvadık. 2008 AB yılı olacak. Şaşıracaksınız” diyor.
Bu açıklamalar bir olayı hatırlattı. Şöyle: Sevdiğimiz bir milliyetçi konferans veriyor. Dinleyenlerden sıkı sosyalist olanı, çok sevip saydığımız bir başka milliyetçiye,  “Bu sizi mi, bizi mi aldatıyor”  diye sormuş. O da, bakmış ne dese olmayacak,  “ikisi de değil”  cevabını vermiş.
Üçlümüz için, tarafın biri AB olmasa biz de soracağız. Ama ne mümkün,  “AB’yi mi...” diye soramayız. Asırların sömürgecilerini aldatmak kim, bizimkiler kim?  “Keskin sirke”  dedikse, o kadar da değil. Kaldı ki, AB uğruna  “reform”  masalıyla neler yapılmadı? Neticede, mukaddeslerimizi tartışa tartışa, bizi bir eden değerleri ayrıştıra ayrıştıra, toplumu da, devlet kurumlarını da bölüp sokağa dökmedik mi?
Onun için en iyisi biz, bizim üçlüyü anlamaya çalışalım. Acaba 2008, nasıl AB reform yılı olacak? Önce durumumuza bakalım. 3 Ekim 2005’de düğün-bayram yaptığımız, anlı-şanlı  “müzakere”  süreci, yıl 2008 oldu bir türlü sürmüyor, tıkandı. Sebebi gayet açık; Türkiye  “reform”  yapmıyormuş da ondan  “askıda” imiş!..
Yapılmayan o  “reformlar”  ne? En okkalılarını hatırlayalım:
- 29 Temmuz 2005’de imzaladığımız Kıbrıs ek protokolünün uygulanması. Yani Kıbrıs’a veda, Akdeniz’in bize kapanması.
- Patrikhane’nin “ekümen” olduğunun resmen tanınması. Yani İstanbul’da bir ’Ortodoks yönetim/devlet’in kurulması.
- TCK 301’i değiştirip, ’Türklüğe’hakaretin serbest bırakılması. Yani, “Ermeni soykırım” iftirasının suç sayılmaması.
- Lozan’a aykırı olarak Vakıflar Kanunu çıkartılması. Yani; cemaat vakıflarının sınırsız mal edinmesi, geçmişte kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri taşınmazların iadesi, sınırsız şekilde yurt içinde ve dışında örgütlenip, diledikleri kadar maddi yardım alması, bunları diledikleri kişi kurum ve partiye aktarması, misyonerliğin kurumsallaşması, Sorosların legalleşmesi.
- PKK sorununa siyasi çözüm bulunması. Yani teröristlere af, çok kimlikli, çok dilli devlet düzenine geçilmesi, buna göre bir anayasa yapılması. (Tezgahtaki “sivil” Anayasa gibi.)
- Ermenistan’la diyalog kurulması. Yani sınırın açılması, soykırım iftirası, toprak talebinin ve Karabağ işgalinin kabulü için adım atılması.
- Ege’de Yunan isteklerine evet denilmesi. Yani Yunan egemenliğinin 12 mile çıkarılması, Ege’nin Yunan denizi haline getirilip bize kapanması.
- Irak’ın kuzeyindeki kukla yönetimin tanınması. Yani; sınırdaş hiçbir ülke kabul etmediği için yaşaması mümkün olmayan, bölgenin çıbanbaşının dünyaya açılan nefes borusu olunması, Türkmenlerin unutulması.
Listeyi burada kesip soralım; 2008’in AB  “reform” yılı olması için, bunların yapılması gerekmiyor mu? Kesinlikle evet. AB raporları ortada. İyi de, bizimkiler bunları yapabilir mi? Hiç zannetmiyoruz. Hem güçleri yetmez, hem de artık bizzat kendileri,  “bunları yapamayız,”  diyorlar. Bugüne kadar böyle konuştular, ama neticede  “yaptılar”  denebilir. Doğru da, artık Türk Milleti neyin ne olduğunu anladı. Onun için  “güçleri yetmez”  diyoruz.
Peki oyun neyin nesi? 17 Aralık 2004 zirve kararı ve 3 Ekim 2005 Müzakere Çerçeve Belgesiyle, Türkiye’nin üye yapılmayacağı kesin olarak ortaya kondu. Buna rağmen AB yaygarası sürdü. Sonunda Almanya-Fransa ikilisi, kör ve sağırların anlayacağı kesinlikte tavrını aldı da, AB masalı bitebildi.
Bitti de mesajların kökü kurumadı. Çünkü bizimkiler hâlâ AB diyerek, içeride çevirecekleri işlere desteğe, AB de  “ne koparırsam kâr” a oynuyor.
“Reform” la aldatılan kim, şimdi anlaşıldı mı?

* * *

Alman vahşetinin yakarak katlettiği 9 Türk’ün cenaze törenine katılmayıp, mitingde konuşan Başbakan Erdoğan’a Alman basınının bile, “Böyle acılı günde bari sesini kıs. Siyasi çıkar hesabını bırak” mealindeki yazıları içimizi yaktı. Ne diyelim, Allah ıslah etsin!.

Yazarın Diğer Yazıları