Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Rüşvet ya da bahşiş!

“Benim memurum işini bilir”  sözünü Turgut Özal söylemiştir. Bu söz söylendiği günden bugüne kadar da eleştirilmiştir. Basının yazdıklarına bakılırsa benzer bir söylemin altına Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Özak yeni bir imza atmış olmaktadır.

Tapu müdürlüklerinde “rüşvetin yaygın olduğu” eleştirileri üzerine Tapu Genel Müdürü’nün “rüşvet almıyoruz, vatandaş ev almanın mutluluğu ile üç-beş kuruş bahşiş bırakıyor” türünden bir savunma yapılmış. Bunun üzerine Bakan Faruk Özak da “bahşişle rüşveti karıştırmayın” diyerek bu açıklamaya katıldığını göstermiştir.

Bahşiş ve rüşvet, özü itibariyle aynı şey olduğundan, karışma ihtimali yoktur. Birisinin miktarı göreceli olarak küçük, diğerininki ise büyüktür. Bahşiş ne zaman rüşvete; rüşvet ne zaman bahşişe dönüşür? Bunun ayırt edilmesinin herhalde tek bir yolu vardır: O da rüşvet ortaya çıkarıldığında, rüşveti alanın “efendim ben bunu rüşvet olarak değil, bahşiş olarak almıştım” diyerek kendisini savunmasında görülür. Böylece rüşvet bir anda bahşişe dönüşmüş olur. Ortaya çıkmayan her rüşvet, yok hükmündedir. Malum deyişle “rüşvetin belgesi” olmaz.
 Ahlaki yönden çürümüşlüğün ölçüsü olarak kabul edilen “rüşvet” kavramına masumiyet ya da makulluk kazandırmaya yönelik söz ve tutumlardan kaçınmak gerekir. Elbette Sayın Bakanın “rüşveti” makul göstermek gibi bir amacı yoktur ve olamaz. Sorumlu mevkilerde bulunanların sosyal ahlakı zayıflatma ihtimali olan hususlarda konuşurken sözlerinin anlamlarının ötesine geçmemesine çok dikkat etmeleri gerekir. Bu söylemler, “şunun şurasında aldığımız da nedir ki?” duygusu içinde olan bir takım insanların yaptıkları ahlak ve utanç verici tutumlarını meşrulaştırabilir. Buna izin vermemek gerekir. Kaldı ki, Yeni Ceza Kanunu haklı bir işini gördürmek için para veren vatandaşın ’suçsuz’, adı ’bahşiş’ dahi olsa alan memurun ’suçlu’ olduğunu hükme bağlamıştır.

Konu yukarıdaki boyutu ile gündemi meşgul ederken, basının hem genel müdürün hem de Bakan’ın sözlerinin önemli bir kısmını atlayarak yansıttığı ortaya çıktı. Bu tavır da en az rüşvet kadar ahlak dışıdır.

Yapılan açıklamada “Rüşvete veya memurun menfaat temin etmesine müsamaha gösterildiği anlamına gelen hiç bir ifade bulunmadığına” işaret edilerek, aksine ’Her ne adı altında olursa olsun, memurun iş sahiplerinden menfaat kabul etmesine karşı olunduğunun’ifade edildiği açıktır.
Bakan Faruk Özak’ın da kendisine yöneltilen soru üzerine, ’Hukuki ve ahlaki olmayan her şeyin karşısındayız. Sayıları az da olsa devlet dairelerinde bu tür olumsuzluklar olmaktadır. Bunları abartmamak ve genellememek lazımdır. Bununla ilgili her türlü önlem alınmaktadır’sözlerine devamla, devlet memurlarının dışındaki kesimi kast ederek, ’rüşvet ve bahşişi karıştırmayalım’şeklinde demeci olmuştur.

Yapılan açıklamada: “Bu husus, basın tarafından çarpıtılarak manşet haline getirilmektedir. Kamu görevlileri, gördükleri hizmet karşılığında maaş alırlar. Bunun dışındaki hiç bir hususu makul gösterecek, herhangi bir tutum söz konusu olmamıştır” denmektedir.

Uluslararası Saydamlık Örgütü’nün Yolsuzluk Algılama Endeksi’nde Türkiye’nin adı 64. sırada kayıtlıdır. Her kesin ve her kesimin bu durumdan rahatsızlık duyması gerekir. Rüşvet ve bahşiş tartışmaları ancak Türkiye’nin bu olumsuz imajını iyileştirmeye değil kötüleştirmeye neden olur.
Rüşvet, yolsuzluk, irtikâp ve torpil Türkiye’nin başındaki en büyük belalardandır. “Türban”, “beyaz çarşaf”, “çete” vb.. derken ahlaki çürümüşlüğü birileri gözden saklamaktadır. Toplumu bir ur gibi sarmış olan rüşvet gibi ahlaksız tavırları makul gösterir nitelikteki söz ve eylemleri hiç kimse etmemelidir.

Aksi takdirde kurumsallaşmış, bürokratikleşmiş, siyasileşmiş ve örgütlenmiş rüşvet belasıyla hiç kimse mücadele edemez! Birileri de  “rüşvetle gerçekten mücadele etmek isteyen iktidar var mı?”  diye bir soru sorabilir! O da üzerinde durulması gereken bir başka konudur!

Yazarın Diğer Yazıları