TRT, Deli'yi seçti

TRT, Deli’yi seçti
53. Eurovision Şarkı Yarışması’nda Türkiye’yi, Mor ve Ötesi Grubu “Deli” adlı şarkıyla temsil edecek. Seçici kurulun, 3 beste arasından belirlediği eser, dün akşam TRT İstanbul Tepebaşı Stüdyoları’nda Genel Müdür İbrahim Şahin tarafından açıklandı. Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da 20-24 Mayıs tarihlerinde yapılacak Eurovision Şarkı Yarışması’nda Türkiye’yi temsil edecek olan Mor ve Ötesi, basın toplantısının ardından şarkıyı hem playback hem de canlı olarak yorumladı. Grup ayrıca stüdyodaki seyircilere küçük bir konser verdi. Mor ve Ötesi solisti Harun Tekin, “Şarkının Türkçe olması ile iyi veriler elde edeceğimizi düşünüyoruz” dedi.    
* Hürriyet

+++++

Gaza gelmemek için
Tayyar’a gitmiş!..
Avukat Mehmet Ener, Sincan Cezaevi’nde sanık Osman Yıldırım’la ne konuştuğunu anlattı: “ Görüşme bittikten sonra kafam biraz karışıktı. Bana ettiği “Harcanıyoruz” lafı ilginçti. Görüşme sonra bu konuları araştıran Gazeteci Şamil Tayyar’a gittim. Görüşmeyi özetle aktardım. Ne yapabileceğimiz konuştuk. 
* Taraf

+++++

‘Yargı üç kuruşluk opera değildir’
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın gazetelere, gazetecilere kızıp, esip gürlemesi, inanın bizi hiç etkilemedi. “Niye?” derseniz, alıştık da ondan... 1954’ten beri Demirel dışında, Ecevit dahil, gazetecilere kızmayan, gürlemeyen, bir başbakan görmedik, hatta siyasetçi de diyebiliriz. Düşünün, 1950’de iktidara gelinceye kadar “Gazeteciler yatak odalarımıza bile girebilirler!” diyen Demokrat Partililer döneminde Ankara cezaevinin bir bölümü “Hilton” adıyla gazetecilere ayrılmıştı, başta rahmetli arkadaşımız Metin Toker ve diğerlerinin ruhları şad olsun, yaşayanların da kulakları çınlasın...
***
SİYASETÇİLER “basın” dan olduğu kadar, yargıdan da, mahkeme kararlarından da, şikâyetçilerdir, sevmezler. “Anayasa’yı bir kere de biz delsek ne olur?” diyen Özal, bunun önemli simgesidir, ama onun bir özelliği vardı, kızsa bile kızdığını Tayyip Erdoğan gibi belli etmezdi. Siyasetçilerin, basın ve yargıdan sonra iltifatlarını(!) fırsat buldukça esirgemedikleri diğer kurum üniversitelerdir, bilim adamlarıdır. Özal kadar, simge sayılacak bir sözün sahibi de rahmetli Menderes’tir. “27 Mayıs” darbesine birkaç gün kala coşup “kara cüppeliler” diye profesörlere duygularını iletmişti!
***
Hoş bir fıkra vardır...
İstifa eden eski başbakan devir teslim töreninde yeni başbakana üç zarf vermiş:
 “Başın sıkışınca bunları tek tek aç, oku!”  Bir süre sonra, başbakanın bir numaralı zarfı açması gerekmiş:
 “Enkaz devraldık diye, bizi kötüle!”
Başbakan bir süre gidenleri kötülemekle vakit geçirmiş, bakmış olmuyor, iki numaralı zarfı açmış: “Etrafını, çevreni kötüle, beceriksiz herifler de!”
Bir süre de böyle gitmiş, başı daha çok sıkışınca üç numaralı zarfı açmış:
 “Sen de üç zarf hazırla!”
(x) Güncel Hukuk dergisi, Şubat 2008.
* Hasan Pulur / Milliyet

+++++

Paraya uçtu
Sevgili dostlarım ve de düşmanlarım, başlıktan da anladınız: Akşam Gazetesi’nden ayrılıyorum. Bu, son yazım.
Sanırım üzülenler de sevinenler de olacaktır.
Fakat... Bir süredir bu gazetede azıcık “ayrıkotu” gibi kalmıştım, herkes de bunun farkındaydı.
Düşündüm de, ne kimse bana katlanmak zorunda, ne de ben kimseye yük olmak isterim.
Onun için de, tadında bırakmak en iyisi galiba!
Eh canım, para pul meseleleri de var tabii az biraz...
* Engin Ardıç / Akşam

+++++

GÜNÜN MANŞETİ
Hissiyatlı esnaf

Ankara’daki Hacı Bayram esnafı: Açık saçık kadınlar, uzun saçlı, kulağı küpeli gençler, çarsaf, sarık cübbe almaya başladılar. Provokasyon olmasından endişeliyiz.        l Vakit

+++++

GÜNÜN SORUSU
İlköğretim sekizinci sınıf öğrencisi Gizem Şimşek, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’a “türban” tartışmalarıyla ilgili bir mektup göndermiş...
Büyüyünce “darbeci mi” olacak yoksa?

+++++

GÜNÜN FOTOĞRAFI

Birleşik Arap Emirlikleri Ekonomi Bakanı Sheikna Lubna Bint Khaled Al Qasimi ve Kemal Unakıtan yakın işbirliği için zaman ayarı yapıyor: ... Evet, komutumla aynı anda başlatıyooooruuuuz....

+++++

Toptan’cı yaklaşım...
Halk Osmanlı’dan beri laikliği benimşemiş, endişeler rahatsız...
Köksal Toptan/ TMM Başkanı

+++++


Dünyada eşimiz menendimiz yok...
İki gün önce bizim gazetede Lefkoşa muhabirimiz Reşat Akar ’ın bir haberi çıktı...
Kaç yıldan beri kanlı bıçaklı olduğumuz Kıbrıs Rum yönetiminin başındaki Tasos Papadopulos ne demişti?..
Özetle vurgularsak:
- AB ile ortaklık bir yana, demişti, imtiyazlı ortaklık için bile bizim onayımız gereklidir...
Halimize bakın!..
Avrupa yazgımız Rum’un iki dudağının arasında...
***
Ya Yunan?..
Ege Denizi’nin havasında, yüzeyinde, derinliğinde Yunanistan’la çatışma üzerine anlaşmazlık sürüyor. Diyoruz ki:
- Ayağını denk al!..
Alır mı?..
***
Ya Ermenistan?..
Komşumuz Ermenistan, Azerbaycan topraklarını işgal etmiş...
Dağlık Karabağ’a el koymuş...
Biz de Ermenistan sınırını kapatmışız...
Ermenistan “aç” diyor...
Biz de yanıtlıyoruz...
- İşgali kaldır...
Aramız bozuk...
***
Peki, bu kadar mı?..
Dış dünyada Ermeni diyasporası diye bir gerçek var...
Rum-Yunan ve Ermeni diyasporaları maşallah Türkleri pek seviyorlar...
Ermeniler Avrupa’da ve Amerika’da oturup kalkıp gündeme 1915 olaylarını getiriyorlar...
Diyorlar ki:
 “- 1915 olayları soykırımdır...”
Parlamentolar birbiri ardından Ermenilerin savlarını kararlara bağlıyorlar.
Türkiye dünyada kuşatılıyor...
***
İsviçre çok uygar bir ülke değil mi?..
Yeme de yanında yat!..
İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek İsviçre’de, “Ermeni soykırımı yoktur” dediği için cezaya çarptırıldı...
Bizim basınımızda, üniversitelerimizde Ermeni soykırımı davasını savunanlara diyecek bir şey yoktur... Peki, yaklaşık yüz yıl önce yaşanmış bir tarihsel olay, nasıl oluyor da güncelleşip siyasallaşıyor?..
Türklere muhabbetten mi?..
***
Kıbrıs, Ege, Rum, Yunan, Ermenistan’dan sonra gelelim Türkiye’yi dört yandan kuşatmada Kuzey Irak sınırının işlevine...
Güneydoğu sınırımızda komşumuz Amerika...
Amerika, komşumuz olur olmaz, önce teröristleri izlemek için Kuzey Irak’ta bulunan askerimizin kafasına çuval geçirdi...
Sonra terörist PKK’yi himaye edip üstümüze saldı...
Daha sonra dağdaki terör mağaralarını havadan bombalamamıza izin verdi...
Bir sevindik bir sevindik ki sormayın... Ama kara harekâtı yasak...
Kuzey Irak Amerika’nın elinde... Ya Türkiye?..
Türkiye de ABD’nin elinde...
***
Dünya haritasına bakıyorum, bizimki gibi bir ülke arıyorum...
Yok...
Hem dört yandan kuşatılmış..
Hem kuşatanlarca diyasporalarda hedefe dönüştürülmüş..
Hem “stratejik müttefiki” tarafından kafakola alınmış..
Hem iç rejiminde anayasal laikliği dinciler tarafından kim vurduya getirilen..
Hem ne yapacağını şaşırmış..
Bu ülkenin işi gücü, çatışması..
İç politikasında ve Meclis’inde uğraştığı ne?..
Türban...
Peki, sonumuz mu geldi bizim?.. 
* İlhan Selçuk / Cumhuriyet

+++++

Başbakan asit atılan kızları da aradı mı?
Dün özellikle yazmadım. Çünkü inanmak istemedim. O kalleş, alçak, vahşi eyleme hedef olan kızların sözlerinin gerçek çıkmaması dileğiyle bir günlük susma hakkımı kullandım!
Ama dinci gazeteler ne kadar yalanlamaya çalışırsa çalışsın, haberin doğruluğu kesinleşti. Üstelik mağdure sayısı ikiden beşe yükseldi!
Tarsus’taki “öğrenci kızlara ve memur kadınlara asitli saldırı” olayından söz ediyorum...
Önce etek giymiş iki kız öğrencinin bacaklarına yolda yürürken şırınga ile asit püskürttü sapıklar! Sonra da pantolonlu kadınlara saldırdılar.
Baş örtülü oldukları için haksızlığa uğradıklarını düşünen tüm kızlarımıza telefon eden Başbakan Erdoğan ve eşi Emine Hanım, acaba bu iğrenç saldırıyı nasıl değerlendiriyorlar?
En son bir ödül törenine baş örtüsüyle katıldığı için sahneden indirilen lise öğrencisi Tevhide Kütük’ü arayarak üzüntülerini ileten Başbakan ve eşi, asit dehşeti konusunda ne düşünüyorlar?
 “Ben de baş örtülü olduğum için sıkıntılar yaşadım” diyerek türbanlı kıza destek çıkan Emine Hanım, asitli saldırının kurbanlarının acısını da anlayabiliyor mu acaba?
Ve daha önemlisi; Tarsuslu kız öğrencilere, genç kadınlara da telefon ettiler mi baş başa vererek?
Bu kızların bacaklarında ömür boyu kalacak o izler, Tevhide’nin manevi yarasından daha önemsiz olmadığına göre onları da teselli edip, gönüllerini aldılar mı?
Bu tür olayların bir daha tekrarlanmayacağına, suçluların mutlaka yakalanacağına ve cezalandırılacağına söz verdiler mi?
Yoksa onların “haksızlığa uğrayan” kadınlarımızı, kızlarımızı aramaları için, mağdurelerin ille de “türban takması” mı gerekiyor?
***
Umarım yanılırım ve umarım Bay ve Bayan Erdoğan, bu yazının gazetede yayınlanacağı saate kadar çoktan aramış olur asitli saldırı kurbanlarını...
Yoksa...
Batsın bu dünya!
* Mustafa Mutlu / Vatan

Yazarın Diğer Yazıları