Kıbrıs AB üyesi mi?

1960’da kurulmuş olan Ortaklık Cumhuriyeti, bize göre, 1963’de Rumlar tarafından Enosis için yerle bir edilmiştir. 1963’den 1974’e kadar Türk tarafının uğraşı bu ortaklığı yeniden fakat daha da sağlamlaştırarak ihya etmek için olmuştur. Ancak suçlu ve eli kanlı Rum ortağın “meşru hükümet” olarak kabul görmesi, bu uğraşımızın sonuçsuz kalmasına neden olmuştur. Akritas Planının ifşaatı, ada sathında Türklere yapılan zulüm, Yunanistan’ın darbesi ve Türk Barış Harekâtı suçlu Rum ortağın “meşru Kıbrıs Hükümeti” olmadığı ve olamayacağı gerçeğini kabul ettirmeye yetmemiştir. Cenevre Konferansı’nda üç Garantörün yapmış olduğu “Kıbrıs’ta iki otonom idare vardır” tespiti ve bu yönde alınan karar da bu vahim yanlışı değiştirmemiştir. Bunlara rağmen Türkiye ve Kıbrıs Türkleri, Rum idaresinin “meşru Kıbrıs Hükümeti” olduğunu hiçbir zaman kabul etmemiştir. Kıbrıs bir bütünken bile Türkiye’nin de üye olmadığı bir kuruluşa üye olamaz kuralı 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuran uluslar arası Anlaşmalarla tescil edilmiştir. Bu kural “1960 Kıbrıs Antlaşmalarının temelini teşkil eden Türk - Yunan dengesinin kaçınılmaz bir gereğidir. Türkiye ile Yunanistan’ın Garantörlüğü, Enosis ve Taksimin yasaklanması da bu dengenin korunmasını sağlamaktadır. Kısacası, 1960 Kıbrıs Antlaşmaları Türkiye ile Yunanistan arasında var olan Lozan Antlaşması’na uygun bir şekilde yapılmıştı. Lozan’da İngilizlere bırakılmış olan Kıbrıs, İngiliz adadan çıkınca, Yunanistan’a bırakılamazdı. Taksim formülü de bu dengeyi koruyan bir anlayışı yansıtmaktaydı. Zürih ve Londra anlaşmaları da Lozan Dengesini koruyarak kaleme alınmıştı.
Rum-Yunan ikilisi yüz yıllık “megoli idea” sevdasından vazgeçmedikleri içindir ki, Enosis için başlattıkları saldırılar nedeniyle NATO müttefiki Türkiye’nin kararlı tutumu ile karşılaşınca 1960 Ortaklık Cumhuriyeti’ne razı olmuş göründüler. Sonunda 1963’den bu yana bu anlaşmalardan kurtularak yasaklanmış olan Enosise, sıçrayabilmek için gereğini yaptılar. Hâlâ bu yoldadırlar.
Silâh zoru ile 1960 Antlaşmalarının kurmuş olduğu iç dengeyi bozdular ve eşit haklarla donatılmış olan Türk ortağa azınlık hakları önerdiler. ANCAK esas konu dış dengeyi (Türk-Yunan dengesini- Lozan dengesini) bozmaktı. Bunu, yıllarca “Garanti Anlaşması’nın geçersizliğini savunmakla” elde etmeğe çalıştılar. Başaramadılar. “Kıbrıs Hükümeti” olarak  AB üyeliğine müracaatı bu dengeyi bozmak ve böylelikle Garanti Anlaşmasından da kurtularak Enosisin yolunu açmak için yaptılar. Kıbrıs’ın sadece Rum ortağını temsil ettikleri halde AB’nin, Yunanistan’ın şantajına yenik düşerek, “Kıbrıs’ı üye yapmış olması” 1960’da yapılan Uluslararası Antlaşmalara ters düşen,  kabul edilmez bir tecavüzdür. Ve Türk tarafı Annan Planına kadar bu tezi savunmuştur. TBMM’de de kayda geçmiş olan milli davamız “Rum tarafının Kıbrıs’ı temsil edemeyeceği ve meşru hükümet olmadığı” esasına dayanmaktadır. “Kıbrıs’ta iki eşit egemen HALK-iki Demokrasi ve iki DEVLET vardır; Türkiye’nin Uluslararası Antlaşmalardan kaynaklanan hakları devam etmektedir” olgusu, Rumların neden oldukları yeni şartlarda, 1960’daki iç ve dış dengelerin vurgulanmasından başka bir şey değildir.

Hâl böyle iken Annan Planı “Türkiye henüz AB üyesi değilken ve ne zaman üye olacağı da bilinmezken, yıllardır ikiye bölünmüş bir Kıbrıs’ı birleştiriyor ve AB üyesi yapıyor”. Yani, 1960 Antlaşmaları ile Türkiye’ye ve Kıbrıs Türklerine verilmiş olan en temel bir hakkı ortadan kaldırıyor.
Annan Planı’na evet diyen halkımız bu ayrıntının farkında olamazdı çünkü Türk Hükümeti de kendisine “evet deyiniz, hayır derseniz başınıza gelecek olana razı olunuz” diyordu. 
Şimdi bizden istenen Türkiye AB üyesi olmadan Rum tarafı ile anlaşarak-ayrı egemenlik, ayrı bağımsızlık istemeksizin— Türkiye’nin üye olmadığı fakat Kıbrıs Rumları ile Yunanistan’ın at oynattıkları bir AB’ye girmemizdir. Yani AB’ye gireceğiz diye Rum’un, Enosis’in yolunu açmak için delmiş olduğu Garanti Anlaşmasını ortadan kaldırmalarına ve Türk-Yunan dengesinin de lehlerine bozulmasına katkıda bulunmamız istenmektedir. Uzlaşmanın bedeli teslim olmak, Türkiye’den kopmak ve Rum’un insafına kalmaktır-EĞER “KKTC üye olmadan Kıbrıs üye oldu diyemezsiniz” tezine sarılarak “Devletimizi, bağımsızlığımızı, garantileri asla masaya yatırmıyoruz” demeden masaya oturursak!

Yazarın Diğer Yazıları