Tartışma kültürü

Eksik olmasınlar, televizyoncularımız kadın programlarından vakit bulabilirlerse ara sıra tartışma programlarına da yer veriyorlar, bizler de seyretmeye çalışıyoruz. Gerçekten seyretmeye çalışıyoruz, çünkü tartışma programı değil mübarek, sinir harbi. Belli yaştan sonra bu tip gerilimlere tahammül edebilmek çok zor.
Bir konu niye tartışılır? Öncelikle bu soruya cevap aranması gerekir. Mezkûr soruya doğru cevap verebilmek için de her halde “tartışma” nın ne olduğunu iyi bilmek lazım.
Şemseddin  Sami, “Kâmûs-ı Türkî” de “tartışma” yı: “Bahs ve münazaa üzerine bir şeyi birlikte tartmak, tartarak hall-i münazaa etmek” diye açıklar. Dikkat edilirse burada “tartma” ile “tartışma” arasında bir ilgi kuruluyor. Yani tartışmanın bir bakıma tartmak olduğu vurgulanıyor. Öyle ise, her hangi bir şeyi tartışmak demek, onun mahiyetini yahut gerçek değerini öğrenmek için tartmak demektir.
Aslında cemiyet hayatına tartı hâkimdir. Çarşıda-pazarda yaptığımız alış verişler hep tartı esasına göre yapılır. Alacağımız şeylerin birçoğu ya daha önceden tartılmış, standart hale getirilmiştir ya da istediğimiz miktara göre satıcılar tarafından tartılarak bize verilir. Söz gelimi pazara çıkmışız, 5 kg elma alacağız, poşete bir miktar elma koyarız, satıcı tartar. Fazlaysa çıkarır, eksikse, ilave eder. Böylece satıcıyla bir bakıma  “tartışmış” oluruz. Ama ne birbirimize hakaret ederiz, ne de tarttığımız/tartıştığımız şey eksik oldu, fazla oldu diye inatlaşırız.
Peki, her hangi bir meseleyi -mesela baş örtüsü konusunu- tartarken/tartışırken niye bir noktada uzlaşamıyoruz?
Maalesef bizde tartışma çok yanlış algılanıyor. Tartışma denildi mi halkımızın da aydınlarımızın da aklına, karşısındakinin sırtını yere getirme, baskın çıkma, yumruğunu masaya vurarak muhatabını susturma geliyor. Doğrusu, televizyonlarda gördüğümüz tartışmalar da böyle bir atmosfer içinde geçiyor. Tozun dumana karıştığı bir ortamda “hakikat” in bacadan çıkıp gideceği için de gayet tabii, doğruya bir türlü ulaşılamıyor.
İnsanlar bütün ön yargılarını bir kenara iterek sırf doğruların ortaya çıkması için bir araya gelip tartışabilseler muhakkak görüş birliğine varacaklardır. Çünkü hakikat “bir” dir. Belki ona (hakikat) ulaşma yolları farklı olabilir. Ben şahsen, tartışmacılar iyi niyetle meseleye yaklaşırlarsa ihtilafın sadece “araç” ta olduğunu, “amaç” konusunda hemfikir olduklarını göreceklerdir diye düşünüyorum.
Kısacası; Namık Kemal’in dediği gibi, hakikat şimşeği fikirlerin çarpışmasından doğar. Diğer bir ifade ile doğrulara ulaşmanın yolu tartışmadan geçer. Ama tek şartla: İyi niyetli olmak. Gayemiz üzüm yemek değil de bağcıyı dövmekse kavga kaçınılmaz olur..

Yazarın Diğer Yazıları