Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit <br>YUSUF

Hüseyin Macit
YUSUF

İşte barış yapacağımız, çözümden yana Rum Başkan!!!

17 Şubat Pazar günü Güney Kıbrıs’b4ta yapılan Rum başkanlık seçimlerinin ilk turunda Kasulides yüzde 33.51, Hiristofyas yüzde 33.29 ve sürpriz yaparak seçimi kaybeden Papadopulos yüzde 31.79 oy almışladı. Dün yapılan ikinci tur seçimlerde Kasulides ile Hristofyas arasında başa baş seçim yarışı son ana kadar devam etti. Yazımı yazdığımda seçim sonucu henüz belli değildi. Ya Kasulides kazanacak yada Hristofyas. Bizim için hangisinin kazanacağı fark eder mi?Etmez. Rum Rumdur ve seçilen kim olursa olsun Megali İdea ve Enosis ülkü ve hedeflerinden milim sapmayacaktır.
Birinci tur seçimde Eoka’cı faşist Papadopulos’un sürpriz bir şekilde elenmesi birçok kişiyi çözüm için ümitlendirdi. Ümitlenen kesimlerin Rumu iyi tanımadıkları açıktır. Papadopulos’un gidişi için bir tek zil takıp oynamayan çevreleri hayretle izledim. Utanmasalar 17 Şubat’ı bayram günü ilan edecekler ve her yıl kutlayacaklar. Halbuki ortada ümitlenecek, sevinecek bir durum yoktur. Bu satırları okuduğunuz anda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı belli olacaktır. Ya Kasulides başkandır; ya da Hristofyas. Gelin birinci tur seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından Rum kesiminde başlayan at pazarlıklarını, kurulan menfaat işbirliklerini ve Hristofyas ile Kasulides’in Kıbrıs sorununun çözümü için neler öngördüklerine bir bakalım. Defalarca yazdık, bir kez daha hatırlayalım.
Kıbrıs sorununa çözüm bulma arayışlarında ılımlı lider olarak gösterilen komünist AKEL lideri Dimitris Hristofyas’ın başkanlık yarışına girmezden önce Papadopulos ile koalisyon ortaklığı yaptığını ve bu uyumlu koalisyonun Annan Planı’na ’hayır’ dediğini hatırlamamızda fayda vardır. AKEL’in 1967 yılında aldığı Enosis kararı hâlâ daha geçerlidir. Rum Meclisinde alınmış olan Enosis kararının altında da AKEL milletvekillerinin imzası vardır. Hristofyas seçim kampanyası sırasında ve ondan önce her fırsatta Anavatan Türkiye’ye saldırmaktan geri kalmamıştır. Hristofyas ’iki bölgeli-iki toplumlu federasyonu’ Türk askerinin adadan çıkarılması, sözde işgalin sonlandırılması için bir ara yol olarak gördüklerini defalarca açıklamıştır. Hristofyas, Girne Kalesi’ne Yunan bayrağı dikilmeden ve Yunan tanklarının paletleri Girne sahillerinde yıkanmadan çözüm olmayacağını Rumlara taahhüt etmiştir. Türkiye adadan çekildikten sonra Kıbrıs’lı Türklerin icabına daha kolay bakılacaktır. Hristofyas , Kıbrıs Türklerine yaptığı birçok çağrıda da adanın ’efendileri’ olarak ’dadıya’ihtiyaçları olmadığını, Türkiye’nin adadan çıkarılması için ortak çalışma ve dayanışma içinde olunması gerektiğini anlatmıştır. Hristofyas’ın varmak istediği nokta Papadopulos’tan farklı değildir. Yöntem ve üslupta farklı olmaları,birinin faşist diğerinin ise bana göre emperyalizmin kucağına oturmuş ’eski’bir komünist olması, nihai hedeflerinin aynı olmadığı anlamına gelmemelidir.
Hristofyas Rum Yönetimi başkanlığına seçilmesi halinde ilk yapacağı işin BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’taki Özel Temsilcisi Michael Möller’den, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile iki toplum liderinin görüşmelerinin gerçekleştiği ara bölgede bir görüşme ayarlamasını istemek olacağını açıkladı. Çözümden yana olan ve çözüm için gereken ne varsa yapacağım diyen Hristofyas Talat’ı makamında veya KKTC’de ziyaret edemiyor. İşte çözüm için bel bağlanan ’ılımlı’lider Hristofyas budur.
Merkez sağcı DİSİ’nin desteklediği Avrupa Parlamentosu üyesi Yannakis Kasulides’in Hristofyas’tan kalır yanı yoktur. Kasulides de diğer tüm Rum liderler gibi Enosis’çidir. İkinci turda fanatik milliyetçi Ortodoks kilisesinin desteğini almıştır. Kilisenin Kıbrıs’ı Elenleştirme siyaseti bilinmektedir. Kasulides güneydeki EOKA örgütlerinin de desteğini almıştır. Masum Türkleri hunharca öldürmekten kaçınmayan katil EOKA’cıların ’en iyi Türk ölü Türktür’ sloganları geçerliliğini sürdürmektedir.
İşte Rumların seçecekleri başkan Kasulides veya Hristofyas budur. Al birini vur ötekine. Bunun için kimse fazla umutlanmasın ve gereksiz şekilde de çözüm geliyor diye halkımızı kandırmasın. KKTC’nin tanınmasını istemekten ve iki devlete dayalı adil ve kalıcı bir düzenin adada yerleşmesini öngörmekten başka seçenek olmadığı artık anlaşılmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları