Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Türban artık kördüğüm!

İktidar TBMM’deki sayısal gücüne ve halktan aldığı yüzde 47’lik desteğine güvenerek, ülkedeki muhalefeti, STK’ları, TSK’yı, yüksek yargıyı ve eleştirilerini dikkate almadan (Özelleştirmeler, İhaleler, Vakıflar Yasası, YÖK Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi) toplumu geren bir çok tek yanlı kararın altına imza atmıştır.
İktidar devam eden süreçte aynı şeyi türban konusunda da yapmıştır. Öfkeli ve hırçın bir tavırla türban sorununu gündeme getirmiştir. Bu süreçte bir yandan medya, diğer yandan siyasiler adeta ele ele vererek Türkiye’yi tam anlamıyla bir korku cumhuriyetine çevirdiler. “Laik devlet” elden gidiyor korkusuna kapılanlarla “din elden gidiyor” korkusuna kapılanlar, türban üzerinden Türkiye’yi iki kampa ayırdılar.
Yaşanan tek yanlı dayatmalardan hiçbirisi “üniversitelerde baş örtüsü serbestisi” için Anayasa’nın bazı maddelerinin değiştirilmesi kadar toplumsal kamplaşmaya neden olmamıştır. Baş örtüsü söz konusu olduğunda Türkiye’deki liberal kesimin, ABD kanadı ile AB kanadı bile birbirine düşmüştür. Beş yıldır var güçleriyle kayıtsız şartsız iktidara destek veren liberaller kendi içlerinde bölündüler. Daha da vahimi YÖK Başkanı, rektörler ve öğretim üyeleri bile kendi aralarında türban serbestîsine karşı olanlar ve olmayanlar olmak üzere kamplara ayrıldılar. Ayrışma bütün toplum kesimlerine sıçramış durumdadır. Bütün işaretler ciddi bir kırılmayı göstermektedir.
Yaşanan bu süreçte ortak bir zemin ve anlayışta buluşmak diye, ne iktidarın ne de muhalefetin bir sorunu olmuştur. Türkiye’de demokrasi adı altında çoğunluğun zorbalığı gelenekti, buna şimdilerde bir de azınlığın çoğunluk üzerinde zorbalığı eklenmiş oldu.
Sonuçta “üniversitelerde baş örtüsü serbestisi” getiren Anayasa değişikliği Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı. YÖK Başkanı da buna dayanarak üniversite rektörlerine hitaben ’17. maddede herhangi bir değişiklik beklemeden türbanlı öğrencileri üniversitelere alın’ diye yazı yazdı. Rektörlerin büyük bir kısmı böyle bir uygulamanın şartı olarak 17. maddede yapılacak değişikliği gösterip, beklemek gerektiğini ileri sürerek söz konusu değişikliği uygulamadılar. Böylece bazı üniversiteler türbanlı öğrencileri içeri alırken, diğer bir kısım üniversitelerde yasakçı uygulama devam etti.
CHP üniversitelerde baş örtüsü serbestîsi getiren anayasa değişikliğini, yargıya taşıyacağını işin başında açıklamıştı. İktidar yetkililerinin ifadesine göre yüksek yargı da tartışmalar sırasında bir anlamda “ihsas-ı rey” de bulunarak sözü edilen değişikliğe karşı olduğunu açıklamıştır. Bu durumda sonuç şimdiden belli gibidir.
Şimdi Anayasa Mahkemesi sözü edilen değişiklikleri Anayasa’nın değiştirilemez hükümlerini zayıflatmaya yönelik olarak görüp iptal ettiğinde ne olacaktır, sorusunu soralım? Bu durumda türban meselesi ebediyen içinden çıkılmaz bir kördüğüm haline gelmiş olmayacak mıdır?
AKP iktidarı resmen olacakları bile bile türban konusunu bu biçimiyle gündeme getirmiş olmakla, türbanın içinden çıkılmaz bir vaka haline gelmesinin baş sorumlusu olmaktadır!
Anayasa Mahkemesi değişiklik için iptal kararı verdiğinde üniversiteye girişte Kapa-Aç-Kapa sistemine yeniden dönülmüş olacaktır. Bu sonuçtan iktidar yetkilileri “denedik olmadı”, “şeriatın kestiği parmak acımaz” türünden açıklamalarla kurtulabilecek midir? Yapılan düzenlemeyi bir meydan okumak biçiminde değil de daha yumuşak bir üslup; daha uygun bir zaman ve daha ılımlı ilişkiler kurup, yöneterek sonuç almanın mümkün olup olamayacağı da tartışılmaya devam edecektir! İktidar, toplumsal ve kurumsal bir mutabakatla, germeden, ortak akıl ve vicdanı harekete geçirerek çözülmesi mümkün olabilecek bir sorunu tam anlamıyla içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Sonuçta bütün bunlar yargı ile yasama arasına yeni bir  “kan davası” daha ilave etmekten başka bir işe yaramayacaktır. Devlet ile halk arasındaki küskünlük ise giderek artacaktır.
Bütün bu olup bitenler kurumları, toplumu ve ülkeyi yeni karşıtlıklar içine sokmuş olacaktır. Birileri de bu durumda  “Dimyat’a   pirince giderken evdeki bulgurdan olmak”  tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Türban “bumerang” etkisi yaparak siyasilerin suratına çarparken yine olanlar, bu değişikliklerden bir şeyler uman genç çocukların    hayallerine olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları