Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Yavuz Selim DEMİRAĞ

Vahşet itiraflarının tezgahı

Yazdıklarımın ve söylediklerimin arkasında durmakla beraber Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın bugün (dün) saat 14.30’da gazetelerin Ankara Temsilcileri’ne neler söyleyeceğini merak ediyorum. Orgeneral Büyükanıt elbette daha önceki açıklamalarını tekzip etmeyecek, geri çekilme olayını belki ayrıntılarıyla anlatırken işin psikolojik savaş kısmındaki eksiklikleri belirterek basının üzerine düşen görevi yerine getirmediğine dair yakınmalarda bulunacaktır.
Yeniçağ’dan Sabahattin Önkibar’ın takip edeceği toplantının perde arkasını bir sonraki yazıya bırakıp ABD’li askerlerin dünya basınına yansıyan itiraflarını mercek altına almaya gayret edeceğim.
 “Elinde kürek olan herkesi öldürdük”  diye son derece soğukkanlı yediği haltları anlatan Coni, vicdan azabı çektiğini söylüyormuş.
Logan Laituri isimli bayan askerin sözleri daha ilginç. “Komutanlarımız bize masum bir sivili öldürdüğünüz zaman korkmayın, yanına bir silah koyup sanki onun ateşine karşılık vermiş gibi ifade verin dedi”  ve Iraklı polisleri nasıl dövdüklerini anlatıyor.
Irak’ta işgalden bu yana 1 milyon insanın katledildiğini bütün dünya biliyor ama sesini çıkaramıyor. Washington Times’ın haberine göre ise sadece 16 bin 960 kişi yanlışlıkla öldürülmüş. Yanlışlıkla yıkılan ev sayısı 28 bin 266 imiş. Yılda bin Iraklının başvurması sonucunda bugüne kadar 33 milyon 650 bin dolarcık tazminat ödenmiş. ABD’nin bu resmi rakamlarının yanına kaç sıfır koyacağınızı iyi bilirsiniz. Ama benim asıl kafama takılan Türkiye basınının bu haberin üzerine atlayış şekli.
Birincisi yanlışlıkla öldürülen insan sayısının çok fazla olmadığı, bireysel suçların tespit edilip cezalandırıldığı ve mağdurlara tazminat ödendiğini duyurmak. İkincisi, öldürülen diğer insanların suçlu olduğu iddia edildiği gibi yüz binlerce evin yıkılmadığı, Irak nüfusundan 3 milyon kişinin yurdunu terk etmek zorunda kalmadığı propagandasını yapmak. Üçüncüsü, büyük Amerikan adaleti suçluları tespit edip cezalandırırken ABD’nin istese çok daha fazla katliamı gerçekleştirebilecek kadar acımasız olabileceği imajıyla direnişçilerin psikolojisini bozmak. Dördüncüsü, 100 Amerikan askerinin itirafları yüzünden ülkede savaş karşıtlığının artacağı, tıpkı Vietnam’da olduğu gibi bir süre sonra geri çekilebileceği umunu vererek oluşan tepkiyi frenlemek. Bu maddelerin altına daha yüzlerce sebep sonuç ilişkisini her okuyucu sıralayabilir. TSK’nın son sınır ötesi harekatına yönelik de ayrı ayrı yorum yapabilir. Ama bir Allahın kulu bugüne kadar yapılan sınır ötesi harekatlarda askerin bir tek sivilin burnunu kanattığını iddia edemez. PKK’nın yayın organları ve Barzani’nin çapulcularının sivil hedeflerin vurulduğuna dair iddialarına bugüne kadar çoğunluk kulak asmıyordu. Ama operasyon sırasında terör kamplarına giden köprülerin havaya uçmasını bütün dünya ekranlarda gördü. Barzani de bu fırsatı kaçırmayıp  “Tazminat talep edeceğiz” diye baklayı ağzından çıkardığına göre  “Ölçüsüz güç kullandınız. Çıkın” diyen ABD, yakında  zararın Türkiye tarafından tazmin edilmesini de isteyecektir. Barzani zaten Irak’ın kuzeyinde inşaat yapan müteahhit firmalara para ödemeyi durdurduğu gibi, tazminat kesintilerini resmiyete de dökecektir. Üstelik bunu, danışmanlık ücreti verdiği malum gazeteciler aracılığıyla da dillendirecektir.
Daha şimdiden  “askeri operasyonların çözüm olmadığını, barışın (hangi barışsa) tesisi için siyasi kararlar almak zorunda olduğumuzu”  seslendiren taife bunun zeminini de hazırlamakta.
Sonuç olarak Mehmetçik’in kanı ve teriyle başarıyla gerçekleşen harekata her halükârda gölge düşürülmüştür. Askeri başarılar siyasi yaptırımlarla desteklenmediği sürece netice almak gittikçe zorlaşır. Milletimizin yaşadığı hayal kırıklığının psikolojik etkisi ciddi bir iz bırakmıştır. Tıpkı çuval acısını unutamadığımız gibi askeri ve diplomatik açıklamalara rağmen ricat işine uygun kılıf dikilemeyecektir. Topu askere atıp, alanı terk eden siyasi yetkililerin toplum önündeki güvenilirlilik katsayısı taban yapmıştır. Muhalefetin iki ileri bir geri tavrı yüzünden de tıkanan çıkış tünelinin ucunda ışık görünmediğine göre yine işimiz Allah’a kaldı. Hepimize kolay gelsin.

Yazarın Diğer Yazıları