Psikolojik harekât ihmal edildi!

Türkiye, Dağlıca baskını ile Irak’ın kuzeyine ani bir kara harekâtına zorlandı. ABD’nin Türkiye’ye istihbarat vermesi, Afganistan, Filistin ve İran ile ilgili politikalarına destek sağlamak içindi. Fakat Türk Silahlı Kuvvetleri, beklenmedik bir zamanda, kış ortasında Irak’a girdi. PKK, böyle bir saldırıya hazırdı ve her türlü tuzağını kurmuştu. Ancak  “derin kar” , yol üzerindeki patlayıcıları etkisiz hale getirdi. Kimse, Türk ordusunun iki metre kar varken kara harekâtına girişeceğini öngörmemişti. 
Zap kampında Mehmetçiği başka bir tuzak bekliyordu. Komando birlikleri, patlayıcı deposunun bulunduğu yere çekilip imha edilecekti.
Bu da tüm dünyaya, Hizbullah’ın Lübnan’da İsrail’i mağlup etmesi gibi sunulacaktı. Fakat özel birlikler, bu ihtimali hesap ederek, Amerikan ordu depolarından çıkmış C-4 ve A-4’leri imha etti. İmha sırasında diğer Türk birlikleri bölgeden uzaklaştırıldı.
Patlayıcıların kendi ordu depolarından çıktığını Amerikalı yetkililer de kabul etmişti biliyorsunuz. Tabii, bunun bir yolsuzluk sonucu olduğunu ileri sürdüler ama soruşturmadan bir sonuç çıkmadı!

* * *

Bu arada Türk Silahlı Kuvvetleri, Afganistan’a operasyon birliği göndermeyi reddetti. İran ve Filistin konusunda da Amerikan taleplerine yanaşmadı. Üstelik Irak’ın kuzeyinde de Türk ordusu tuzağa düşmedi!
Pentagon dedi ki,  “Biz bu Türklere niçin destek verelim. Taleplerimizi reddettiler. Irak’ta tuzağa da düşmediler. Böylece Türkler ile Iraklı Kürtler arasında çıkabilecek bir çatışmayı, Türkiye içinde Türk-Kürt çatışmasına dönüştürüp müdahale etme şansımız da ortadan kalktı. O halde bir an önce bölgeden çıkmaları için baskı yapalım.”
Fakat, Türk Silâhlı Kuvvetleri, kara harekâtını kısa süreli olarak planlamıştı. Ağır kış şartlarında böyle bir harekâtı daha fazla sürdürmek mümkündü ama faydasızdı. ABD Başkanı,  “Türkler, Kürdistan’dan çekilin”  dediği zaman, çekilme başlamıştı ama TSK çekildikten sonra Dünya Bankası’nın 6 milyar dolarlık krediyi serbest bırakması kafaları karıştırdı.
Genelkurmay’ın önceki bildirilerinde, televizyonların arşiv kasetlerini kullanarak beklentileri abartması üzerinde durulmuştu ama, çekilme tamamlandığı gün bir gazetenin manşeti  “Kandil düşene kadar geri dönmek yok”  şeklindeydi. Yani kamuoyuna bu beklenti hakim kılınmıştı.
Harekatın psikolojik boyutu ihmal edilmişti. Beklentinin bu kadar yüksek tutulması, kimin hatasıydı?

* * *


Hüseyin Kocabaş adlı okurumun değerlendirmesi ise şöyle:
 “Harekât başlamadan Youtube’a bir telefon dinlemesi düştü. Aslında bu her şeyi anlatıyordu ama biz oyunu okuyamadık. Birileri önceden yapılan hava harekâtını gölgelemek, dünya kamuoyunda hafife aldırmak istiyordu. Başarılı olundu. Şimdi sıra kara harekâtını gölgelemeye gelmişti. Uydudan ve mahallinden alınan veriler birleştirildi, harekâtın sonuçlanacağı kestirildi. Ankara’ya ziyaret plânlandı, ’harekat uzamasın’ mesajı verildi. Hatırlarsınız aynı sahne Kıbrıs Barış Harekatı’nda da yaşanmıştı. Önce Makarios’u devirmek isteyen ABD, Türkiye’nin harekât yapmasına yeşil ışık yaktı. Türkiye’nin Ada’nın hakimiyetini tamamen ele geçireceğini görünce, durdurmak için silah ambargosunu devreye soktu. Şimdi de durum aynen böyledir.
Aslında şans Türkiye’den yanaydı ama bir şey unutulmuştu. Harekat öncesi iç ve dış kamuoyunun hazırlanması, harekat sonrası psikolojik harekâta karşı koyma faaliyetleri dikkate alınmamıştı. Daha doğrusu bunun hangi yollarla yapılacağına dair bir altyapı hazırlığı yoktu. Şimdi ne iç kamuoyuna ne dış kamuoyuna anlatamazsınız! 
Kara harekâtı yüzdeyüz başarılıdır. Psikolojik harekât ise kaybedilmiştir. Bu bir tecrübe olmalıdır. Harekâttan bir görüntünün Youtube’a düşmesi, etkili, bilinçli bir karşı psikolojik harekattır.”

Yazarın Diğer Yazıları