Hristofyas'la yolculuk

Sahte  “Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı”  unvanının arkasına saklanan yeni Rum Lideri Dimitri Hristofyas’ın seçimleri kazanmasını  “etekleri zil çalarak”  alkışlayanlar olduğu gibi, aklı başında insanların  “değişen bir şey yok; ancak eski yoldaş CTP eski dostluk adına bir hata yapar mı”  diye endişe beyan edenler çoğunlukta!
 Biz bu değişikliği  “Trio’da başkan değişti; aynı ekip 44 yıllık yola devam ediyor” diye değerlendirdik. Çiçeği burnunda yeni Başkanın seçimi kazandıktan sonra yaptığı açıklamaları görünce “acaba yanıldık mı” diye tereddüt geçirmemize neden kalmadı. Yanılmamışız. “Eski hamam, eski tas”  deyimi ile “yeni hamamcı daha güler yüzlü”  diyebiliriz. Bizi 44 yıldır Rum’a yamalamak için uğraşan taraflar sadece bu dış görüntüye bakarak “meselenin halli için yeni fırsat doğdu; aman siz Türkler bu fırsatı sakın kaçırmayınız” diye, kırk yıldır sık sık oynadıkları rolü, yeniden oynamağa  başladılar.
Hristofyas  “Kıbrıs Cumhuriyeti vardır ve ben bu Cumhuriyetin Cumhurbaşkanıyım”  konumunda “Kıbrıslı Türk, Rum, Maronit, Latin vatandaşlarına yasalar altında eşitlik”  sözü vermektedir ve kimse yanlış anlamasın diye de  “Kıbrıslı Türklerin haklarının, Kıbrıslı Rum, Maronit, Ermeni, Latin vatandaşlarımızın hakları aleyhine olacak şekilde yeniden tesis edilmesi mümkün değildir”  demektedir.
Etekleri zil çalanlar acaba bunun ne anlama geldiğini hiç düşünmüş müdürler? Yeniden tesis edilmesi mümkün değildir sözü, Kıbrıs Türklerine 1960’da verilmiş olan  “iki kurucu toplumdan/halktan biri”  olmak gibi bir statü verilemez anlamına gelir. 1960 Cumhuriyetinde iki kurucu eşit ortak vardı; bunlar azınlık-çoğunluk olarak mütalâa edilemezdi. Bunlar Cumhuriyetin kurulduğu iki temeli teşkil ediyorlardı ve her ikisinin de, diğer toplumlarda olmayan, hak ve yetkileri, özerk kuruluşları bulunmaktaydı. Maronit, Ermeni ve Latin toplumları azınlıklar olarak bu iki kurucu ortaktan birine katılmak hakkına sahiptiler. Yoldaş Hristofyas “bunlar arkada kaldı” diyor. Var mısınız, yok musunuz?
Askersizleştirme (yani Garantilerden kurtulma) Akritas Planının da hedefi değil miydi? AB’ye tek yanlı müracaat Garanti Antlaşmasını delmek ve ortadan kaldırmak için yapılmamış mıydı? 1968’den bu yana yapılan tüm görüşmelerde sonuç alınamamasının nedeni bizim  “Kurucu, eşit-egemen ortak”  statümüzden ve Garanti Antlaşmasından taviz vermemiş olmamız değil midir? Şimdi Yoldaş Hristofyas bunların  “mümkün olmadığını”  beyan etmiş bulunuyor. Var mısınız, yok musunuz?
Buna rağmen Rum tarafında var olan Enosis’çi yer altı örgütleri Hristofyas aleyhine kımıldamaya başladılar bile. Bizdeki muharip dernekler ve halkın çoğunluğu  “Devletim ve garantiler” demektedir.
Askersizleştirme istediğini söyleyen Hristofyas’ın Rum Cumhuriyeti, görülmemiş bir silâh deposu halindedir. Garantisiz bir Kıbrıs’ta yer altı teşkilâtlarının neler yapacağını bilmemek için Kıbrıs’ta yaşamamış olmak gerekir.
Hristofyas 44 yıldır Kıbrıs meselesinin hallini önlemiş olan BM kararlarına ve AB normlarına göre bir uzlaşma istiyor. İşe AB de karışmalı diyor. 8 Mart Antlaşmasını görüşmeye hazır olduğunu söylüyor. Başlangıç noktası budur diyor ve Rum göçmenlerin eski yerlerine dönme hakkında ısrarlı olduğunu söylüyor. İnsan hakları bunu gerektirirmiş! Var mısınız, yok musunuz? Konuşmak zamanı, “kırmızı çizgilerimiz budur” demek zamanı şimdidir.
Yer darlığından bu günlük bu kadar! Hâlâ “eşit egemenlik, KKTC ve Garantiler” demeden, kırmızı çizgimizi belirlemeden masaya oturacak mıyız? Hâlâ devlet kurmuş bir halk olduğumuzu unutarak toplumsal haklardan ve iki toplumlu federasyondan mı bahsedeceğiz? Göreceğiz. Ancak ilgililer şunu bilsinler: KKTC sandıkları kadar ucuz bir meta değildir. Bu halk ve Türk milleti 24 yaşını doldurmuş olan bu devlete sahip çıkmak kararlılığındadır. Hristofyas’a yem olmak kimsenin aklından geçmiyor.

Yazarın Diğer Yazıları