"Pax-ı Kürdi"

“Pax Romana”,  “Pax Ottomana” , Romalıların ve Osmanlıların egemenlikleri, himayeleri altındaki bölgelerde  “barışı” şu veya bu yöntemlerle sağlamalarına verilen isimler! Şimdilerde sözde, özellikle Orta Doğu’da güya, “Pax Amerikana” var. Bu, sözde  “barış” aslında, Amerikalıların kendi çıkarlarına göre tasarladıkları  “BOP -Büyük Orta Doğu Projesi-”. Bu “Amerikan Barışının”  en önemli öğesi,  “Pax-ı Kürdi”.  Kürtlerin  “Büyük Kürdistan” ı kurmaları, Türklerin de Anadolu’nun bir köşesine sıkıştırılmaları... Hepsi de 19. Yüzyıl sonralarında Orta Doğu ve Orta Asya’da oynanan  “Büyük Oyunun” parçaları... Bu oyunu çok yazdım ama şu sırada  “Barışçı Çözüm” , yani, aslında  “Kürt çözülmesi” gündeme geldiği için, öncelikle hatırda tutulması gerektiğinden tekrarlıyorum; bu değişmez hakikatleri bildikçe gerisi ayrıntı, laf-ı güzaf ama şeytanlar, o ayrıntılarda!
Kürt aydınları açıkça;  “Harekâtın sona erdirilmesi siyasi çözümün yolunu açtı”  diyorlar... Bizim aymaz aydınlar ve hatta iyi niyetli aydınlar da,  “artık sıra siyasette. Yıllardır süren bu kısır döngüyü kırmak lazım”  diye yazıyorlar!
“Siyaset”  dedikleri de, tabii  “Barışçı-diplomatik çözüm”  ve bu  “çözümle”  iç içe  “AB”  yolunda ilerlemek!


Sıra barışa geldi mi?
Kürt PKK sorunu konusunda  “iyi niyetli”  arkadaşlarımızın düşünceleri, kötü niyetlilerin söyledikleriyle örtüşüyor. Yani harekât bitti sıra barışta! 
Mesela Milliyet Başyazarı,  “Harekât geride kaldığına göre, şimdi asıl kritik soruyu yöneltebiliriz; Bu sonuncusu muydu? Şimdi bu çabanın bir fırsata dönüştürülmesi ve askerin cephede kazandığı başarının, hükümetin Kürt sorununun çözümü için sivil alanda, siyasetin görev sahası içinde atacağı adımlarla tamamlanması gerekiyor. Hükümet zaman geçirmeksizin, bu kısır döngüyü kıracak siyasi, kültürel ve sosyal alandaki hamleleri hayata geçirmelidir.”  Yazar haklı;  “Şimdi barışı inşa etme zamanıdır. Artık bu kısır döngünün kırılması gerekiyor.” Ama nasıl ve ne pahasına?
Bu “bedeli”  Kürtçüler adeta dayatıyorlar:  “Askeri yöntemler terk edilmeli... Kürt sorunu özgürce tartışılmalı... Bir genel af çıkarılmalı... Demokratik yeni bir anayasa ile legal Kürt siyasal partileri, dernekleri ve kültür kurumları önündeki tüm engeller kaldırılmalı... Kürt dili yayın alanında tümüyle serbest olmalı... Kürtçe eğitim dili olmalı.” Bir analarımızın nikâh kâğıdını da istemeleri kalmış! Bunlardan bir tekinin değil kabul edilmesi, hatta tartışılması bile caiz değil!
 Ve şeytanlar da bu taleplerde: Kürtçüler ve  “dâhili bedhahları”  açıkça,  T.C.’nin kurucusu Atatürk’ün temel ve değiştirilemez umdelerinin terk edilmesini istiyorlar. Anayasa’da yapılması istenen değişiklerin de amacı bu... Bunu, AKP’nin yeni  “Yüksek Eğitim Komiseri” , YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan formüle etmiş;  “Anayasanın değiştirilemez ilkeleri, hak ve hürriyetler engel olamaz”  diye... Aynı zihniyetle,  “üniter devlet”  ilkeleri de, Kürtlerin  “haklarını”  engellememeli!
 Sözde  “Aydınlarımız” ın maksatları malûm da, acaba bazı  “iyi niyetli yazarlarımız” , bu talepleri yerine getirecek  “barışın”  bütün barışlara son verecek, T.C.’yi bitirecek bir  “barış” olacağını görmüyorlar mı?


Haksızlık; asimilasyon 
Bizim iyi niyetliler, bu talepler karşısında galeyana gelecekleri yerde,  “Kürtlere çok haksızlık edildi”  diyesiler. Haksızlık ne imiş;  “Kimlikleri inkâr edilmiş... Kürtçe yasaklanmış... Kürtler zorla asimile edilmişler!” Bu konu ayrıca ele alınmalı, ama sormak gerek: Türkiye’deki diğer etnik gruplar neden isyan etmediler ve Türklüğü gönülden benimsediler? Benimsemişler de acaba Kürtçüler buna mı isyan etmişler! 1919’da Güney Doğu’ya gelip Kürtleri isyana teşvik eden İngiliz Yüzbaşısı Noel’in raporu hatırlanmalı:  “Kürtlerin -milli- milliyetçilik duyguları yok, ama biz biraz iteleterek (İngilizcesi: With a  little push) bunları uyandırırız.” !..  Şimdi “iteleme”  Amerika’dan!  “Pax Americana”,  “Pax-ı Kürdi” icabı.
Mutabakat filan, son harekâta yardım ve icazet tamam ama şimdi ABD  “Tamam; bundan sonra Kürtlerle uzlaşın, PKK ile müzakere”  edin derler! Bunu ABD Merkezi Kuvvetler Komutanı Amiral Fallon açıkça, söylüyor...  “PKK ile masaya oturun”  dedi ve ABD Savunma Bakanı Robert Gates ile Ankara’da birileri sivil çözüm paketinde mutabık kalmışlar...
Ve süreç, “Pax-ı Kürdi”  süreci,  Talabani’nin Çankaya’da merasimle karşılanmasıyla başladı... Arkasından da Barzani gelecek...
Devletler hukukundaki teamüle göre barış harpteki  “zafer” den sonra, kazanan tarafın koşullarının mağluplara dikte edilmesiyle imzalanır... Ancak  PKK devlet değil, tenkil edilmesi gereken  “eşkıya”! T.C., eşkıyayı nasıl muhatap kabul eder? Sonra, bu mücadelede kim galip, kim mağlup?
 Ama ne var ki Kürtçü talepleri, Talabani, Barzani ve ABD tarafından Türkiye’ye dikte edilmekte ve bunlar gafıller -hainler- tarafından müzakereye şayan bulunmakta! Yani ilkede mutabakat var, mesele ayrıntılarda! 
Benim sorum:  “Barış Konferansı, Sevr şehrinde mi toplanacak ve Antlaşmayı Türk tarafından kim imza edecek?”
NOT: PAX kelimesini, alfabemizde olmayan  “X”  harfiyle yazdım. Taleplerden biri bu. Kürtçenin resmi dil olması ve Q-X-W harflerinin alfabemize eklenmesi!  “Teferruat”  ama önemli!

Yazarın Diğer Yazıları