Tonlarca vatan haini iş başındayken bu tavır niye paşam?!..

Benim azîz dostlarım, evvel emirde bir tespit yaparak başlamalıyım...  Kahraman ordumuza hakaret edenler, sadece günümüzde değil asırlardan beri karşılarında zaten “ordu millet” olmayı kendisi için gurur kaynağı sayan Müslüman Türk Milleti’ni bulmuşlardır.
Bugünlerde ve eğer devletimiz içten içe  “hile ve desiselerle” işgal edilip, bu çilekeş millet “öz vatanında parya” haline getirilmez ise; istikbâlde de ordumuza, devletimize, dinimize ve tarihimize hakaret ve kast eden vatan hainleri, karşılarında yine milletimizi bulacaklardır. Milletimiz “Peygamber Ocağı” bilerek askere yolladığı “Mehmetçik”  evlatları vasıtasıyla sınır boylarının “iman dolu göğsümüz gibi serhadler” olmasını sağladığı gibi, içimize sızdırılan kahpe ve sinsî düşmanın, ordumuz dahil bütün millî ve manevî değerlerimize hakaret etmesi karşısında “iman dolu göğsünü serhad” kılmıştır ve kılacaktır.
Türkiye’nin “sorumsuz yetkilileri”nden,  “yetkisiz etkilileri”ne ve bilcümle hainlerine kadar herkesin bunu böylece bilmesi lazımdır. Milletimiz ordumuza uzanan “hakaretâmiz dilleri” münasip yerlerine sokmak gibi bir haysiyetli sorumluluğu yerine getirme kudretini de damarlarındaki asîl kandan ve gönlünde yücelen imandan almıştır, alacaktır. Böylece Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en üst seviyede görev yapan komutanlarının konuşma, hele hele ağız dalaşına girme zahmetine katlanmalarına, hatta bu yolla yıpranmalarına, dolayısıyla ordumuzun yıpratılmasına fırsat vermemiştir, bundan sonra da inşallah vermeyecektir.

Eğriye eğri, doğruya doğru...
İşte bu çerçevede şimdi inandığımız doğruları samimiyet çerçevesinde söylemek mecburiyetindeyiz. Türkiye’de vatanın bölünmez bütünlüğü üzerinde birleşen hiçbir siyasî parti genel başkanının taşıdıkları sorumluluk gereği yaptıkları konuşma ve açıklamalarla ordumuza hakaret ettikleri kanaatinde değilim. En ağır kış şartlarında, kar ve tipi altında, yatak bir yana dinlenme yüzü görmeyen Mehmetçiğimizin, Irak’ın kuzeyindeki terör çetesi inlerine düzenlenen operasyon sırasında gösterdiği kahramanlığı, ısrarla tekrar ediyorum, vatanın ve milletin birliğinde birleşen siyasî parti genel başkanlarından hiçbiri, görmezden gelmemiş, yok saymamış, tabiî olarak alkışlamıştır.
Özellikle milletimizin manevî değerlerine takındığı hasmâne tutum dolayısıyla her zaman tenkid ettiğim CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın veya MHP’yi 57’nci çarpık koalisyon döneminde ve sonrasında Ülkücü Fikriyat’tan ve ülkücülerden ayrıştırma miskinliği yüzünden en ağır muhalefeti yaptığım MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin avukatlığına soyunacak değilim.
Ancak herkesin kendi üzerine düşen mesûliyeti yerine getirmesi gerektiği kanaatindeyim. Eğriye eğri, doğruya doğru deme cesaretini göstermez de eyyamcılığa yelken açarsam, Allah’ın (cc) milletimize hizmet emaneti olarak bahşettiği bu sütunda doğruları yansıtmazsam, mensubiyetlerini şerefle taşıdığım gazetecilik mesleğine, milletimize, devletimize, ordumuza ve elbette insanlığıma da ihanet etmiş olurum.

’Yamuk mutabakat’
İşte bundan hareketle diyorum ki...
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Irak’ın kuzeyinde yaptığı “sınırlı harekât” Genelkurmay e-sitesinden verilen bilgiler ışığında başarıyla tamamlanmıştır. Ancak “Zap bataklığını” hedef aldığı sonradan anlaşılan bu “sınırlı harekât” sırasında, belki bu tür askerî operasyonların selameti bakımından verilen “sınırlı bilgilendirmeye” rağmen, milletimiz özellikle  “Türkiyeli Medya”nın manşetleri ve ekranları vasıtasıyla daha geniş bir beklentilere yöneltilmiştir.
Halbuki herkesin ta başından beri bilmesi gereken husus, Irak’ın 5 yıldan beri işgal altında olduğu, işgal kuvvetleriyle ve bölgedeki diğer çapulcu sürüsüyle çatışmamak, dolayısıyla sivil halka zarar vermemek adına ve başka bazı yamuk sebeplerle, Türkiye’nin “vaziyet idare edici” siyasî yönetiminin, bu harekâtın öncesinde, “yamuk - yumuk”  bir mutabakat sağlamış olmasıydı. Nitekim aylar öncesinden, ABD’nin Başkenti’ndeki “yamuk ofis”te, “Bush oğlu Bush”  ile  “Türkiyeli Teslimiyet’in Başını Çekenler”  arasında “sınırlı bir operasyon” ve ardından icra edilecek “yamukluklar” üzerinde görüş birliğine varıldığı da artık ortadadır.
Büyükanıt Paşa’nın; “Aksini ispat eden olursa üniformamı çıkarırım” iddiasıyla milleti inandırma gayretini sırtlandığı üzere, bu harekâtın  “askerî çerçevede”  sınırını ve süresini Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesi tayin etmiş ve Mehmetçiğimiz operasyonu başarıyla tamamlayıp, yine başarıyla çekilmiş olabilir. Ama bu  “ani ve çok hızlı çekilme”  konusunda kamuoyuna doğru bilgileri zamanında verme konusunda beklenen başarıyı göstermemiştir. Bunun yanında Büyükanıt Paşa’nın dünkü terör toplantısında yaptığı konuşmada şikâyet ettiği gibi; terör çetesi ve Irak’ın kuzeyindeki çapulcu yönetimin  elemanları, dünya kamuoyuna yalan yanlış birçok bilgiyi internet vasıtasıyla aktarmış, yanlış haberlerle bilgi kirliliğine sebep olmuşlardır.  “Türkiyeli Medya” nın “federasyon özlemcisi önde gidenleri” ile yapılan telefon sohbetlerini bir kenara koyacak olursak, Genelkurmay ilk geniş bilgilendirmeyi, operasyonun tamamlanmasından birkaç gün sonra düzenlediği brifingle yapabilmiştir.
Çekilmenin hemen öncesinde yaşanan kötü “tesadüf” elbette milletimizi üzmüştür ve maalesef kamuoyumuz, ordumuzun kahramanlığını takdîr ederken, bu “tesadüfü de içine sindirememiştir”. Bu arada “en kısa sürede çekilin” diye Büyük Okyanus’un güneyinden bağırmaya başlayan ABD Savunma Bakanı’nın “Bush oğlu Bush” Başkanı, diğer okyanus ötesinden “Derhal çekilin” yankısı vermiş, dolayısıyla atı alan Üsküdar’ı değil okyanusları aşmıştır.

Mehmetçikle gurur  duyunuz!..
Muhalefetin yaptığı tenkîdîn muhatabı elbette mevcut siyasî iktidardır. Ne CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, ne de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne hakaret kastı olmamıştır, olamaz. Ayrıca Devlet Bahçeli’nin “bazı askeri terimler kullanılarak PKK çapulcu çetesinin savaşan gerilla ordusu gibi tanıtılması yanlışına” işaret etmesi de isabetli bir tespittir.
Kanaatimce Yaşar Büyükanıt Paşa’ya düşen esas görev, kahraman ordumuzun Irak’ın kuzeyinde terör çetesi inlerini yok etmek üzere yaptığı başarılı operasyonu gerçekleştiren Mehmetçik’e acımak değil, onunla gurur duymaktır.
Peki Yaşar Büyükanıt Paşa, Sevr’in yeniden dayatılması olan şu Vakıflar Kanunu’nun 8 günlük Harekat sırasında, TBMM’den jet hızıyla geçirilmesi konusunda ne düşünüyor acaba...
İşte “sınırlı askeri harekât” tamamlandıktan sonra  “siyasî çözüm”  diye köşelerden, ekranlardan fırlayan “Vahşî Batı Borazanı”  tonlarca vatan millet haini, artık “ayrı dil, ayrı millet” diye dayatıyor...
Anlayamıyorum, Siyasî İktidar’la muhalefet arasında gerçekleşmesi gereken bu hesaplaşmada niçin taraf oluyorsunuz Paşam?.. Ordumuzu, milletimizi yıprattığı için artık küllenmesi gereken bir atışmayı, bir de isim vererek niçin alevlendiriyorsunuz Paşam?..  Üstelik PKK Yüce Meclis’te iken, tonlarca hain iş başındayken, bu tavır niye Paşam?..  

Yazarın Diğer Yazıları