Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Yavuz Selim DEMİRAĞ

Susma erdemi yerine konuşma hastalığı

Milletimizi derinden üzen tartışma çok şükür sona erdi. Ama malum basın bunu kaşıyarak gündemde tutmaya, bilgi kirliliği ile  “yıpratma” görevini yerine getirmeye devam edecek gibi görünüyor. Baksanıza eski Genelkurmay Başkanları konuşturularak komuta kademesinde fikir ayrılıkları, şahsi problemlerin olduğu yönünde askeri hedef alan haber ve röportajlar yayınlanıyor. Yok efendim, Kıvrıkoğlu, Özkök’ü istemiyormuş, dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz şöyle demiş, böyle yapmış gibi bulanık suda balık avlamanın nafile çabaları var.
Söz konusu tartışmalar devam ederken Ankara’da ihmal ettiğimiz dostlarla bir araya gelme fırsatı buldum. Siyasi makamları bir kenara her daim  “ağabey - kardeş” ilişkisiyle onur duyduğum ilkeli, idealist siyaset adamı (politikacı değil) Oktay Öztürk ile mütevazı bir sofrada yemek yedik. Tek kişilik ordu İrfan Topçu ve vefa abidesi Sedat Yazırlı ile nostalji tünelinde tur atmaktansa gerçek gündem üzerine kafa yorduk. Aydınlık Türkiye Partisi Genel Başkanı Oktay Öztürk geçmişten bu yana asker muhasebesi yaparken son derece önemli hususların altını çizdi.  “Susma erdemi yerine konuşma hastalığı”  olarak özetlediği görüşlerini okuyucularımızla paylaşmak istedim.
 “Eskiden asker konuşmazdı, yorum yapmaz, fikir beyan etmezdi. Ülkenin alî menfaatleri konusunda yazılı açıklama yapar, kenara çekilirdi. Bu bir ordu kuralı mıydı bilmiyorum fakat aynı şey emekli askerler (komutanlar) için de geçerliydi.
Bu aralar en fazla konuşanlar onlar, emekli komutanlara siyasetçi hastalığı mı bulaştı? Kendi aralarında, o konuştu, ben de konuşayım diye bir yarış mı başladı anlamak mümkün değil. Usta gazetecilerin tuzağına mı düşüyorlar, gelenekleri mi değişiyor anlayamıyorum.
Asker, nam, şöhret ya da aferin ihtiyacını, harp okulu ve teğmenlik rütbesinde yeteri kadar tatmıştır. General rütbesine ulaşmış bir askerin, kimin takdirine ihtiyacı var ki? O makamlar zaten takdir gören değil, takdir eden makamlar değil midir?
Eskiden asker konuşmazdı, siyasetçiler de askeri konuşturmamak için çok dikkat ederlerdi, gazeteciler komutanlara ulu orta sorular sormazdı, bu aralar her şey değişiyor.
Bugün devletimiz seksenli yaşlarda, ama ordumuzun yaşı binin üzerinde. Hükümet partisinin yaşı on bile değil. Ordumuz bin yaşını geçti, gazetecilerin ve gazetelerin yaşı ordunun yaşıyla kıyaslanamaz bile. Bunca tecrübe ve birikimin sahibi ordumuzun bin yıldan fazladır süre gelen susma erdemini, konuşma hastalığına terk etme sebebi nedir?
Konuşan emekli subaylar listesine, emekli genelkurmay başkanlarının katılması, o makamlarda bulunmuş insanların, konuşma hastalığına yakalanması hiç de hayra alamet değil.
Ben çocukken, babam çocukken, dedem çocukken, herkes çocukken Türk ordusu büyüktü. Büyük gelenekleri olan ordunun komutanları da büyüktü. O büyüklük, Mete Han’dan, Atatürk’e, oradan da kışlaya girmişti.
Kışlanın kurmayları, aldıkları eğitim ve terbiyenin gereği, devletin çizgisine yön vermiş, milletimiz düştüğü her zorluktan çıkmıştı. Eğer bu konuşma hastalığı bir strateji gereği değilse, sorumlu makamlarda bulunmuş kişileri geleneklerine sahip çıkmaya çağırıyorum.
Eskiden herkes konuşur, ordu susardı. Ordu konuşunca da herkes susardı, şimdilerde her fırsatta konuşan ordu kimseyi susturamıyor.
Yeniden susma erdemini yakalamak gerekiyor. Tarihin ve tecrübenin emri bu olsa gerek”
Tarihin ve tecrübenin ışığında değerli ağabeyim ATP Genel Başkanı Oktay Öztürk’e teşekkür ediyorum. Merhum Alparslan Türkeş’in fikir ve düşüncelerini en iyi özümsemiş güzel dostlardan, Başbuğ Türkeş’in böylesi durumlarda nasıl davranacağına dair önemli bilgiler de aldım. Vefatının onuncu yıldönümü yaklaşırken Türkeş’in yokluğunun her geçen gün daha da hissedildiği Türk Milliyetçiliği camiasının mevcut durumu hak etmediği kanaatim depreşti.

Yazarın Diğer Yazıları