Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Aç kapa yola devam

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı iki kez uyardı, sonra da iktidar partisi AKP’nin kapatılması istemiyle dava açtı. Böylece AKP, askeri darbe dönemleri dışında tek başına iktidar iken kapatılma riskiyle karşı karşıya gelen ilk parti unvanını almış oldu.
Halktan yüzde 47 oy almış tek başına iktidar olan parti için kapatılma talebiyle dava açılması beklendiği gibi tepkilere neden oldu. Kimisi bu durumu “üçüncü sınıf bir hukuk anlayışı”na bağladı. Kimisi “en iyi en sağlam yol halkı kapatmak” sitemini yaptı. Kimisi de “demokrasiye”, “milli iradeye müdahale” olarak nitelendirdi.
İktidar yanlısı, iktidarı besleyen ve iktidardan beslenen taife bu durumu beklendiği gibi “demokrasiye müdahale” olarak nitelendirdi ve zinhar bu dava açılmamalıydı görüşünü ileri sürdü. Bu grup bu davanın açılmasını neredeyse demokrasinin sonu olarak açıkladı. Gerçekte iktidarın her yaptığını büyük bir vecd içinde alkışlayanlar ortaya çıkan bu sonuçtan büyük bir pay sahibiydi.
İktidarın uygulamalarından rahatsız olanlar ve müzmin AKP karşıtları ise kapatma davasını “çok geç kalmış” eski bir hikâye olarak nitelendirmişlerdir.
Öncelikle belirtilmesi gereken husus şudur; dava Anayasal bir kuruluşun yetkilisi tarafından Anayasa Mahkemesi’ne açılmıştır. Yüce mahkeme iddiaları inceleyip nihai kararını da verecektir. Kapatılsın demekle Türkiye’de parti kapanmıyor. Kaldı ki, henüz Başsavcının yüce mahkemeye sunduğu “iddianamenin kabul edilip edilmeyeceği” de ancak yapılacak “ön inceleme” ile belli olacaktır.
Yani AKP’nin kapatılmasıyla ilgili Başsavcının talebi henüz masadadır. Buna rağmen kopartılan yaygaranın mantığını anlamak mümkün değildir. Durum ortada iken Türkiye’nin “yargıçlar devleti” olduğunu savunacak kadar sağduyu yoksunu değer-lendirmeler yapılmaktadır. (Mukayesesi mümkün değil ama sorumluluk anlamında hatırlatmakta yarar vardır: Demokrasiyi kullanarak iktidara gelen Hitlerin uygulamalarına geçit veren Alman yargıçlar 2. Dünya Savaşının sonrasında Nürmberg Mahkemelerinde yargılanmışlardır!)
Başsavcının açtığı davayı ima eden bir bakan “Türkiye’nin iyiye ve ileri gitmesini istemeyen kişiler çok önemli yerlere sızmışlardır” şeklinde bir değerlendirme bile yapmıştır. Bu söylem sayın bakanın tam tersini AKP iktidarı için iddia edenleri haklı çıkaracak niteliktedir!
İktidarla yakın olanlar galiba bu ülkeyi altı yıldır AKP’nin tek başına yönettiğinin -daha doğrusu tasarruf ettiğinin- farkında değiller. Yargıtay Başsavcısının neden, altı yıl bekledikten sonra malum iddialarla AKP’nin kapatılması davasını açtığını hiç düşünmüyorlar. AKP’nin yetkilileri mahkemeyi, yargıcı suçladıkları kadar, kendi tutum ve tavırlarını gözden geçirmiş olsalardı bu tür davalar belki de hiç açılmazdı. Bir zamanlar AKP lideri için -bir anlamda- seçim yapılması hatta başbakanlığa giden yolda önünün açılmasını, şimdilerde eleştirilen yargıçların sağladığını unutmuş görünüyorlar. Bir AKP’li yetkili böyle bir davanın açılmasında kendisinin de payının olmasından dolayı “büyük şeref duyduğunu” açıklıyor. Kapatma davası sonrasında söylenenler savcının iddialarının haklılığını göstermiyor mu?
Siyasilerin parti kapatma davasından rahatsızlık duymaları, böyle bir davanın açılmamış olmasını arzu etmemelerinden daha doğal bir şey olamaz. Partilerin çoğunluk oyuyla iş başına gelmeleri kadar anayasaya ve yasalara uygun bir biçimde iktidarlarını sürdürmeleri de esastır.
Demokratik kurallarla iş başına gelen siyasi partilerin faşist ve totaliter yöntemlere kaymaları ya da rejimi rayından çıkarıcı uygulamalara yönelmelerini engelleyecek olan regülatör kurumlar da demokratik yapının parçalarıdır.
Demokrasi bağlamında parti kapatma davalarından rahatsız olmak son derece normaldir. Ancak bu durum anayasal kuruluşların görevlerini yapmış olmalarından dolayı suçlanmalarına neden olmamalıdır. Onları suçlamak yerine anlamaya çalışmak daha akıllıca olur. Demokrasi kadar hukuk da herkese lazımdır. Hiç kimse değerin birini diğerini hırpalamakta kullanmaya kalkmamalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları