Evet; imandır, iman!

Sayın Başbakan “Seyit Onbaşıyı ‘Seyit Onbaşı’ yapan imandır. Haydi buna da laikliğe aykırı desinler” buyurmuş...
18 Mart Deniz Savaşı sırasında, Rumeli Mecidiye Tabyası’nda ayakta kalabilen tek top vardı. Onun da mermi kaldıran vinci bozulmuştu. Seyit Onbaşı büyük bir güçle 215 okkalık mermiyi üç kez kaldırarak namlunun ucuna sürmüş ve bu kahramanlığı ile İngiliz “Ocean” dretnotu büyük bir yara almış, batmıştı...
Seyit Onbaşı 1934’te vefat etti ama menkıbesi, Türk milletinin “imanının” ve kahramanlığının simgesi olarak, Gelibolu’daki heykelinde anıtlaştı!
Erdoğan, bu kahramanlık menkıbesini, Çanakkale Zaferinin 93.Yıldönümünü fırsat bilerek, siyaseti için ve de “laikliğe” karşı koz olarak kullanıyor, “laikliği” adeta “küçümsüyor”. İnanç, iman ayrıdır “laiklik” ayrı şeyler... Ve iman ve inanç “laik” devlet anlayışıyla, birbirlerine karıştırılmamalı. Kısacası dindar (dinci değil) din, iman sahibi kişiler de “laiklik” ilkesine inanırlar... Asıl çelişki, “dincilerin” dini politika amaçlarına alet edenlerin kafalarındadır. Çanakkale Zaferi, elbette ki Mehmetçiğin, iman ve inancıyla  kazanılmıştır... Ancak o “iman”, Türk Müslümanlığın, başka hiçbir Müslüman ülkede olmayan “milli imanıdır” ... Türk milletinin, ölüme “Allah Allah” diye koşan Türk askerlerinin imanıdır!
Ve Çanakkale Savaşı evliyalar tarafından değil, işte Türk Müslümanlarının ezeli “imanı ve kahramanlığıyla” kazanılmıştır. Ve Yarbay Mustafa Kemal de azim ve imanıyla, savaşın seyrini değiştirdiği için, bu zaferin simgesi olmuştur! Mustafa Kemal ve Seyit Onbaşı, düşmana karşı, aynı cephede idiler ve “imanları” da aynı “Türk imanı” idi!
Çanakkale’de yarım milyona yakın vatan şehit verdik... “Seyit Onbaşı” kahramanlardan biri idi..Ve aynı imanla, vatanı kurtarmak için Çanakkale’de şehit olanlar arasında “Darülfünunlu” (Üniversiteli), liseli yedek subaylar vardı ve çok da Galatasaraylı... Mesela Hasnun Galip ve hatta İngiliz asıllı ‘Robiınson kardeşler’!  
Kısacası “Seyit Onbaşı menkıbesınde imanın önemini ileri sürerek” dindarlık ve imanla, laiklik inancını karşı karşıya göstererek, Türkiye’yi bölmek, Sayın Başbakanın büyük hatasıdır!

Ve Bahçeli...
MHP Genel Başkanı Devle Bahçeli, gene güya AKP’yi kınarken kapatma davasıyla onlara ipini uzatıyor... “Kapatmak yanlışmış” ve başka bir formül bulunmalı, yani özürlü kusurlu olan siyasiler cezalandırılmalı, siyasetten men edilmeli ve bunun için de, “dokunulmazlık” konusu, yeniden ele alınmalıymış.
Sayın Başkan, türban konusunda ölü doğan, “çene altı” formülünün yani, üniversitelerin “çene altı baş örtülü genç kızlara açık olması” formülünün mucidiydi... Şimdiki önerisi de buna benziyor; aylarca sürecek kişisel davalar! Bazı politikacılar siyasetten men edilecekler -o da belki- ama gerici parti “işine” devam edecek!
Sayın Bahçeli “ateşle oynamayın” demiş, ama sonunda “AKP’nin kestanelerini” ateşten, o çıkaracak...
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın sözlerinden anlaşılıyor ki,  bu dava, en az 6 ay sürecek ve AKP o sırada, Anayasal ve kanuni “kaleleri” değiştirerek malûm yolunda yürüyecek. Cumhuriyetin “bütün kaleleri”  düşürülecek. Demokrasi icabı!

Yazarın Diğer Yazıları