Çözüm var!

ABD eski Başkanı Bill Clinton, Ankara ziyaretinden önce Georgetown Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada,  “20. yüzyılın gidişatını nasıl Osmanlı’nın yıkılışı belirlediyse, 21. yüzyılın şekillenmesinde de Türkiye etkin rol oynayacaktır”  demişti! Clinton, bu sözlerle  “21. yüzyılın şekillenmesi, Türkiye’nin parçalanmasından sonra başlayacaktır”  demek istiyordu ama Türkiye müttefik olduğu için bu kadarını ifade edebilmişti.
Clinton, 1999’un Kasım ayında, TBMM’de yaptığı konuşmada da  “20. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nun kararlarına göre şekillenmiştir, 21. yüzyıl da Türkiye’nin alacağı kararlara göre şekillenecektir”  demişti. 

* * *  

Prof. Dr. Mahir Kaynak,  “Ülkemizdeki gelişmelerin gerçek boyutlarıyla algılandığını düşünmüyorum. Tartışmalar haklılık haksızlık, ülkenin laik ya da İslamcı olup olmaması sınırları içinde sürdürülüyor. Oysa dünyanın nasıl şekilleneceğini belirleyecek olan büyük mücadelenin kaderini belirleyecek muharebe ülkemizde ve günümüzde yapılıyor”  diyor. 
Soner Yalçın da  “AKP davasına yabancılar niye bu kadar tepkili?” başlıklı yazısında Osmanlı’nın son döneminde ülkedeki tarafların İngiliz Partisi, Fransız Partisi, Rus Partisi diye bölündüğünü, iktidarı ele geçirmek için belden aşağı vurmak dahil her yolun mübah sayıldığını hatırlattı: 
“Diplomatik yazışmalarda, Osmanlı’daki gruplaşmalardan ’Fransız Partisi’, ’İngiliz Partisi’, ’Rus Partisi’diye bahsediyorlardı.
Gruplara, yakın oldukları ülkenin adını veren diplomatlar, kamuoyuna yönelik açıklamalarda bu partilere ne isim veriyordu biliyor musunuz:
’Reform Partisi’, ’Yenilikçi Parti’, ’Muhafazakâr Parti’ vs... ’Muhafazakâr-Demokrat Parti’ henüz ’icat’ edilmemişti anlaşılan!”
Ne acı ki ’Bağımsız Parti’ yoktu!

* * *  


Bugün Türkiye’deki siyasi partilere bakalım! CFR memorandumunu program haline getirerek kurulan İkidar Partisi,  “Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınmak” politikasını da benimseyerek, Fehmi Koru’nun  “Türkiye’deki nomenklaturanın değişmesi için dış dayatma şarttır”  fikri doğrultusunda hareket ediyor. CHP’nin ve Deniz Baykal’ın söylemleri iyi de Kemal Derviş gibi Dünya Bankası’nın gönderdiği bir adamı genel başkan yardımcısı yapabilmiştir! MHP ise komünizmle mücadele görevinden sonra 2002 seçim bildirgesine ne olduğu belli olmayan Akdeniz Birliği’ni koyabilmiştir!
AKP, Washington/Brüksel Partisi gibi davranmış, CHP ve MHP ise devlet partisi rolünü üstlenmiştir. CHP, devleti korumak için gerekirse devletin içindeki Washington/Brüksel yapılanması ile mücadele etmek gereğini nihayet anlamıştır. MHP, 2007 seçiminden sonra devlet partisi görünümünden sıyrılmaya çalışıyor ama AKP’ye verdiği destekle, güven kaybediyor. Aslında iki yolun sonu da aynı kapıya çıkıyor. Çünkü devlet, 1950’den beri, zaten ABD yörüngesindedir!

* * *  


ABD, Avrupa Birliği ve Rusya eksenleri olmak üzere üç seçenek bulunduğunu belirten Prof. Dr. Mahir Kaynak’ın önerisi şöyle:
 “Ya ülkemizdeki bütün taraflar bir masa etrafında toplanır ve ne yapılacağına birlikte karar verirler ya da bu taraflar söz konusu alternatifleri gerçekleştirmeye çalışan güçlerle ittifak yapıp ülke içinde çatışırlar.
Ülkemizdeki gerginlikler dünyadaki yeni şekillenme için yapılan mücadelelerin yansımasıdır ve ülkemiz bu konuda anahtar rolü oynamaktadır ve biz, her zaman olduğu gibi, kendi aramızda anlaşmak yerine farklı kanatların peşine takılıp birbirimizl kavga ediyoruz.
Siyasetçi, asker ve yargı anlaşırsa dışardan müdahaleler etkisiz hale gelir.”

* * *  


1896’da ABD Kongresi’nde alınan Türkiye’nin Hıristiyanlaştırılması ve federal bir yapı ile ABD tarafından atanan bir kişi tarafından yönetilmesi kararı, 21. yüzyılın şekillenmesinde de kullanılmak isteniyor.
Türkiye bu badireden herhangi bir dış güce teslim olarak değil, Atatürk’ün dış politika yöntemleri ile kurtulabilir. Atatürk, Sovyetlerle dostluk politikası takip etmiş ama bağımsızlığa leke düşürmemişti.

Yazarın Diğer Yazıları