Genleri izin vermez

Hâlâ soruyorlar: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan demokrasi reformu yapabilir mi? Yapamaz.. Neden mi?
Hıncal Uluç Sabah’ta soruyor: Bunlar mı demokrat!   Hasan Cemal Milliyet’te yazıyor: Erdoğan demokrasi reformu için düğmeye basabilir mi?
Basamaz..
Basamaz değil basmaz..
Böyle bir niyeti yok..
O, Putin gibi olmak istiyor.. Hedefi, niyeti, amacı bu..

* *

Siz bakmayın Fehmi Koru’nun minareye kılıf hazırlama çalışmalarına.. Efendim batıcı diye baktıklarımız yani laikler Orta Doğu’cuymuş, şeriatçı dediklerimiz de batı demokrasisini istiyormuş..
Çarpıtma, saptırma gördüm de bu kadar büyüğünü görmedim..
Tarih bize gösteriyor ki.. Bir ülke en az 100 yılda 150 yılda demokrat oluyor..
İngiltere’de demokrasiye atılan ilk adım Magna Carta değil mi?
Yani büyük özgürlükler sözleşmesi.
Yıl? 1215..

* *

Türkiye’nin sıkıntısı burada..
1950’yi baz alırsak, 58 yıldır kesintili demokrasilerle debelenmesinde..
Peki, bir ülkenin demokrasi çıtasını yükseltecek, toplumu bir noktadan bir noktaya taşıyacak, eşik atlatacak olan kimdir?
O ülkenin seçimle gelen başbakanı..
Bir soru daha..
Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu seçim değil mi? Evet..
Seçimle gelen başbakanın genlerinde demokratlık yoksa ne yapacağız?
50 yılını baskıcı, itaatkâr; lidere karşı gelmeyi, büyüğüne ses çıkarmayı yasaklayan bir kültür anlayışı içinde geçirmişse.. Biat kültürünü baş tacı etmiş bir gelenekten geliyorsa.. Bu geleneği bir yılda, iki yılda, beş yılda değiştirebilir mi?
Hayır..
Genleri izin vermez..
Tayyip Erdoğan’a da genleri izin vermiyor.. Kendisini ne kadar zorlarsa zorlasın, olmuyor..
Hâlâ soruyorlar: Erdoğan demokrasi reformu yapabilir mi?
Yapamaz.. Neden mi?
Bir başbakan.. Türban meselesine karşı fikir beyan eden rektörlere; ’oturun oturduğunuz yerde, size ne’ diyorsa..
(Aslında bu konu birinci derece onları ilgilendiriyor.. Çünkü üniversiteleri onlar yönetiyor.)
Bir başbakan.. Hak aramak için, 65 yaşına kadar çalışamam diyebilmek için sokağa dökülen işçiye, memura, esnafa fırça atıyorsa, bu yaptığınız kanunsuz diyorsa..
(Demokrasilerde başka türlü hak arayışı var mı ben bilmiyorum.)
Bir başbakan.. Hukuka zarar vermeyin diyen hukuk fakültesi dekanlarına sana mı kaldı diye bağırıyorsa..
(Hukuka hakim, savcı, avukat yetiştirenler sahip çıkmayacaksa kim çıkacak?..)
Daha ötesine gitmeyeyim..
Polis devleti kurma özlemine falan girmiyorum..
Sadece yukarıda saydıklarıma bakın..
Sizce Başbakan demokrat mı değil mi?

* *


Son sorum şu:
Üç seçim üst üste kazanan.. İngiltere’yi resmen zenginleştiren Tony Blair neden üçüncü dönemini dahi tamamlamadan evine gönderildi..
Orada da mı şer güçler var..
Daha geriye gidelim..
Demir leydi dedikleri Margaret Thatcher da evine yollanmadı mı?
Hem de hiç yenilmeden..
Thatcher..
Kadın 1979’da geldi, 1990’da seçim kaybetmeden başbakanlığı bıraktı..
Blair..
1997’de geldi 2007’de gitti..
Seçim kaybetmeden..
Peki niye gittiler?
Demokrasi olduğu için..
Bunu bir öğrenseler..
Öğrenseler diyorum da..
Çok ama çok zor!
* Mehmet Tezkan/Vatan


+++++


‘Yılın Bürokratı’ Ertürk zorda
Sabah Gazetesine geçişi sırasında 900 bin YTL transfer ücreti aldığı öne sürülen gazeteci-yazar Mehmet Barlas’ın yanı sıra, bu işlemi engellemeyerek devleti zarara uğrattığı gerekçesiyle, TMSF Başkanı Ahmet Ertürk hakkında da suç duyurusunda bulunulacak. RTÜK üyesi Şaban Sevinç, Barlas’a devlet kaynaklarından miktarı tam olarak bilinmeyen ancak 900 bin YTL olduğu öne sürülen miktarda transfer parası ödendiğini belirterek, “Devlet kesesinden bu paranın ödenmesi suçtur. Bu duruma engel olmayan TMSF Başkanı da görevini suiistimal etmiştir. Barlas’ın yanı sıra TMSF Başkanı hakkında da önümüzdeki hafta suç duyurusunda bulunacağım” dedi. Sevinç, GAZETEPORT’a yaptığı açıklamada, Barlas’ın bir TV kanalındaki açıklamasının ihbar kabul edilmesi gerektiğini vurguladı ve şunları söyledi:
 “TMSF, Sabah-ATV ihalesinin onaylanmasının ardından paranın ödenmesi için Çalık grubuna 21 Şubat’ta, 60 günlük süre verdi. Mehmet Barlas da bu aşamada Sabah Gazetesine transfer oldu. Barlas bu geçiş karşılığında transfer ücreti aldı. Bunu da 2 Mart günü çıktığı Haber 24 TV’de açıkladı.  Barlas o TV programında ’Sabah ve ATV’ye transfer görüşmesini işadamı Ahmet Çalık ile yaptığını belirterek, 3 yıllık mukavele karşılığında transfer bedeli aldığını ve paranın Çalık’ın onayıyla Sabah-ATV’nin ortak bütçesinden ödendiğini’söyledi. Sabah ATV henüz Çalık grubuna devredilmedi. Grup resmi olarak TMSF’nin, yani devletin bünyesinde. Buna rağmen Çalık, bu transferi nasıl yapmış ve TMSF’nin sahip olduğu Sabah-ATV ortak bütçesinden, Barlas’a bu para hangi yetki ve yasal dayanakla ödenmiştir? Bu konuda hem Barlas hem de devlet kaynaklarının da paranın ödenmesine göz yuman TMSF Başkanı hakkında suç duyurusunda bulunacağım”
* Gazeteport



+++++



Savcıya serzenişim var
Şimdi gelin AKP’yi kapatma davası ile Ergenekon soruşturmasına bakalım.
AKP destekçisi medya ile diğer medyanın iki olayın savcısına yönelik tutumlarını değerlendirmek için, uçtakiler hariç, koyalım gazeteleri yan yana.
Ergenekon savcısının adı neredeyse hiç anılmıyor, fotoğrafları hiç basılmıyor, hakaret yok; sadece gözaltı biçimi eleştiriliyor.
Kapatma davası savcısına yapılanların ise bini bir para.
Ergenekon savcısına benimse bir küçük serzenişim var.
Gazetecilikte atlatma haber kadar keyif veren başka bir şey yoktur.
O nedenle keşke savcı, bazı köşe yazarlarına, gözaltıları önceden bilen yazılarının keyfini hiç değilse 24 saat yaşamaları için izin verseydi.
Ama, şükür ki onların atlatma keyfi hálá devam ediyor; daha kimlerin gözaltına alınacağını bilerek bizi çatlatmayı sürdürüyorlar!
Ne garip ki aynı kişiler, İlhan Selçuk’un kapatma davasını önceden bildiğini, davanın açılması için baskı yaptığını da savunuyorlar.
Merak ediyorum, acaba İlhan Selçuk, savcıya gidip kanıt da sundu mu?
İktidarla bağlantılı bazı özel kesim ve birimlerin gücünden eminim.
Eğer böyleyse somut kanıtları, yakında Youtube’da yayınlanır.
Bu vesile ile aklıma geldi.
Sık sık kapatma davasının arkasında askerler var mı, yok mu sorusuna muhatap oluyorum; her seferinde de şu yanıtı veriyorum:
 “Eğer varsa, kanıtlarını mutlaka Youtube’da görürsünüz.”
Artık Genelkurmay önünde sarı zarf verme devri sona erdi de.
Yalnız, Youtube’u kullanan AKP dostları, düşman görünerek, tersten AKP’ye çalışan bazılarının seslerini niye kıstı anlayamadım.
Akıllılarsa bunu Üniversitelerarası Kurul Başkanı’na da yapmazlar.
* Hürriyet / Şükrü Küçükşahin



+++++


Fişçi Fehmi
Daha evvel orada burada “Ben biliyorum, şu isimler gözaltına alınacaktı” diye konuşurken ihtimal verilememişti. Sonradan fısıldadığı isimler gözaltına alınınca yakınındakiler ona kulak kesilmenin öneminden bahsetmişti.
Koru, bu iddiaları yalanladı. Böyle bir sorumluluğu kabul etmedi ama köşesinden fişlediği isimlerden İlhan Selçuk’un sabaha karşı gözaltına alınışa bütün ülke tanıklık etti. Koru, dün de kendisinin “hedef gösteren” değil, bizzat “hedef” olduğunu yazmış; kendini hem işten sıyırıp hem de mağdur gibi göstermeye çalışan acıklı bir tavırla...
Yalanlamasının üzerinde durmadım, çünkü ikimiz de biliyoruz ki Koru kendini bu güce sahip göstermekten son derece hoşnut. İstediği kadar da yalanlayabilir ama gerçeği ikimizin de bildiğinin farkında...
Nitekim yazımın çıktığı 3 Mart sabahında da gazetedeki odasında öfke saçtığını, “Çok sert bir yanıt yazacağım” diye çevresine hislerini aktardığını duydum. O sert yanıt özlemi fişleme tutkusuyla birleşmiş, benim kapıma çarpı koymayı ihmal etmeyip Ergenekon’un tetikçisi gibi göstermeye kalkmıştı. Savcılara da haber yollayarak.
Koru’ya fişlemelere katkıda bulunduğu için en yüksek nişan neyse onu verir belki bu hükümet. Zaten “Taha Kıvanç” mahlası bir süredir fişleme operasyonlarının bir numaralı adresi. Bunu görmek için istihbarat akışına sahip olmanıza da gerek yok, Fehmi Koru gibi derin bağlantılarınız olmasına da. İyi bir gazete okuru olmak yeterli.
Koru 27 Şubat’taki yazısında da türbana karşı olan rektörlerin isimlerini ve görev sürelerinin biteceği tarihi veriyor. “Yukarıdakiler” bu yazıyı da kesip dosyaya kaldırmıştır mutlaka, olası bir fişlemeye daha güzel bir katkı olamaz çünkü.
İstediği kadar bağırıp çağırsın, kendisinin Türkiye’de olan biten süreçle ilgili etkisinin gazetecilikle sınırlı olduğunu hiç kimseye inandıramaz bu aşamadan sonra. Ben bu gönüllü propaganda bakanlığının kendisine pahalıya mal olacağına inanıyorum. Tarih boyunca kendisiyle aynı işlevi gören muadillerine öyle oldu çünkü. Umarım güçten iyice gözü dönmeden önce makuliyet sınırlarına geri döner Koru.
* Oray Eğin / Akşam

Yazarın Diğer Yazıları