Benim taksilerim...

“TAKSİ” veya Frenkçe  “Taxi”nin etimolojisi nedir ve dünyada Türkiye’de, Taksinin taksiciliğin tarihçesi nedir? “Google”da, şöyle bir aradım; bulamadım! Şimdi benim hayatımdaki “taksilerden” söz edeceğim... İlk hatırladığım taksiler, ekseriya, Ford marka kapalı otomobillerdi... Ve çoğunlukla, yeşil renkte olurlardı ve sayıları da çok azdı ...Özel otolar da azdı ya... Çocukken, İstanbul’da apartmanın penceresine oturur, plaka numaralarıyla, tek mi çift mi oynardık!
 “Taksimetre” yani sayaç, otonun sağ ön penceresinin yanındaydı ve üzerindeki “serbest” yazılı küçük bayrak, yukarı kalkıksa, boş olduğu anlaşılırdı... Bu sayaçlar, taksi ruhsatını veren Belediyeler tarafından kontrol edilir ve galiba şoför “oynamasın” diye otomobilin dışında dururdu... Ama bunun da bir hile yolunu bulmuşlardı bazı cin şoförler!
Özellikle yabancılara, turistlere taksimetreyi  “bozuk” diye açmayan, turistleri, taşralıları, dönüp dolaştırıp aynı yere getiren ve yüksek ücret isteyenler de yok değildi! Buna karşılık da, tabii dürüst çalışan ve hatta takside unutulan çanta ve cüzdanları, müşteriyi arayıp, bulup teslim eden namuslu taksiciler de çoktu!
Sonraları taksimetre içeri girdi ve bütün taksiler sarı oldu... Buna rağmen korsan taksiler de galiba hâlâ var.
Şimdilerde taksicilikte yeni gelişmelerden, bütün taksilerin klimalı olduğundan söz ediliyor... Ve artık hemen hemen bütün taksiler doğal gazla ve dizelle çalışıyor... Parantez arasında; harp yıllarında taksiler bağaja konulan kömür aygıtları ile çalışırdı...
Taksi, taksici soygunları hatta öldürülmeleri artınca, özellikle büyük kentlerde taksi şoförlüğü tehlikeli bir meslek oldu.
“Taksi” denince aklıma bir de  “semt” taksi duraklarının ve şirketleşmesinin başı olan Ankara’daki Ersan Taksi gelir... Telefonla çağrılır en güvenli “durak” taksileri idi Ersan Taksi! Sahibinin oğlu.  27 Mayıs darbesi esnasında yanlışlıkla vurulup öldürülmüştü!
New York taksileri...
Diğer ülkelerin taksilerine gelince; New York ve Washington taksilerinde, soygunlara karşı şoför mahalliyle müşteri bölümü arasında, demir bir kafes vardı ve galiba şimdilerde kuşun geçirmez cam var. Özellikle akşam saatlerinde New York’ta taksi bulmak bir piyango işidir. Dakikalarca taksi beklemişizdir! Bu konuda benim bir maceram var. New York’ta bir akşam dostlarla tiyatroya gideceğiz. Ana caddeye çıktık taksi arıyoruz. Hep meşgul geçiyor. Nihayet bir tane gördük ve durdurduk.. Tam içine gireceğiz, herifin biri, öteki taraftan içeri girmez mi! “Biz durdurduk” dedik para etmedi... Ben yakasına yapıştım çıkarmaya çalıştım... Şoför de, bizden yana, ama herif çıkmıyor ve birden parmağımı yakaladı ısırmaya başladı... Arkadaşlar gülecekler mi kızacaklar mı şaşırdılar.. Ben herife bir yumruk savurdum, şoför de bu sefer fiziki olarak müdahale etti... Herifi yerde bıraktık kurtulduk!
Paris’te
Dünyanın en kulağı kesik ve küstah taksicileri muhakkak Paris taksicileridir... Zaten Fransızlar, özellikle Parislileri tezgahtarlar da yabancılara karşı küstahtırlar.. Hele Fransızca konuşmaz veya yanlış konuşursanız bir magazda aradığınız yoksa özür dileyecekleri yerde, insanı nerdeyse kovarlar.
İlk olarak Paris’e gittiğimizde, havaalanında bindiğimiz taksinin şoförüne oturacağımız evin adresini verdim. Neuilly mahallesinde, La Sussaye Bulvarı numara fılan! Neuilly seçkinlerin, sinema yıldızlarının vb. oturdukları bir semt! Herif döndü, küfreder gibi, “Pis Burjuva” dedi ve kızgınlıkla, homurdana homurdana yola devam etti.
Rahmetli babam da Cumhuriyetten hemen sonra eşi Füreya ile Paris’e gitmiş. O zaman da Ermeniler, Türklere karşı ayaktalar... Babam üvey anama,  “İnşallah Ermeniler geldiğimizi haber almamışlardır” demiş... Şoför dönüp kendilerine has o Ermeni şivesiyle ,  “Neree gidoorsunuz beyim”  demez mi!
Ama Paris’te bıze en fazla yardımcı olanlar da buradan gıtme Errmenı dükkancılar ,pazarcılar oldu..Paris Türk derneği başkanı iken yardımcım Tosunyan adlı Türkiye’ye bağlı bir Ermeni idi!... Ve diğeri de Osmanlı Hanedanından Sabiha Sultan! 
Londra
Dünyanın en rahat taksi arabaları muhakkak ki Londra taksileridir ve en iyi yol bilen taksi şoförleri de Londra şoförleridir. Arabalar, girmesi, inmesi kolay, oturacak yerleri geniş ve özel olarak taksi için yapılmış arabalardır. Şoförler ehliyet almadan önce Londra’nın yolları vb.. özel eğitim ve kurs görürler.
İstanbul’da ise yol iz bilmeyen taksiciler o kadar çok ki! Anadolu yakasındaki taksiciler Rumeli yakasını, Rumeli yakasındakiler de Kadıköy tarafının yollarını bilmiyorlar!
Dünyanın her tarafında, dürüst olmayan taksicilerden fazla dürüst olanlar var. Mesela New York gibi bir şehirde benim bir tecrübem; New York’a yeni gitmiştim ve elimde içinde bütün belgelerimin bulunduğu bir çanta var... O sırada yakın bir dostumun sağlığıyla meşgul oluyordum. Teşhis kötü olduğu için üzüntüyle hastaneden çıktı mı ve çantayı bindiğim takside unuttum... Bulunması mucize, büroda kara kara düşünüyorum... O sırada bir telefon: “Burası filan yerdeki (Manhattan’ın öteki ucundaki) polis karakolu.. Size ait bir çanta var burada... Kimliğinizle birlikte gelin alın” ... Taksi şoförü çantayı karakola teslim etmiş!

*****

Amerika bütçesinde
açık var!

Kapakta; Bütçe yazan tamtakır kasanın karşısında kara kara düşünen Sam Amca(!) tasvir edilmiş. Karagöz ise bu durumu şöyle yorumluyor: Hey gidi hey, bir zamanlar fazla parasını koyacak yer bulamayan şu banker Amerika’nın haline bak, bütçe açığını kapamak için ne yapacağını düşünüp duruyor. Bundan ibret alıp biz yine halimize şükredelim yahu!
Aradan 77 sene geçmiş, Amerikan ekonomisi yine Sam Amca’yı(!) kara kara düşündürüyor...

*****

FIKRA

İngiltere’de İşçi Partisi (Clement Attlee) iktidarda... Muhafazakarlar (Winston Churchill) muhalefette... Atllee bütün işletmeleri devletleştiriyor ve Avam Kamarasında bu konuda hararetli tartışmalar olmakta... Attlee tuvalette işini görmekte... İçeriye Churchill giriyor ve uzakta bir yere gidiyor... Attlle bağırıyor: Winston içeride kavga ediyoruz gel yanıma da sohbet edelim; Churchill: “Olmaz gelmem Clement. Sen her büyük ve iyi işleyen şeye el koyarsın!”

Yazarın Diğer Yazıları