AB, kapatma sonrasına odaklı

Elbette beni AB’nin genişlemeden sorumlu komiseri Rehn ile AB komisyonu başkanı Barroso’nun Ankara’ya kadar gelerek Türkiye’yi yönelik söz söylüyor olması son derece ilgilendiriyor; ama ondan daha önemlisi, bu ziyaretle eş zamanlı olarak AKP eski milletvekillerinden Turhan Çömez’in söyledikleri çok daha ilgimi çekiyor. Çünkü Çömez’in söyledikleri hem içerden birinin tespitlerini yansıtıyor ve hem de adeta ihraç sonrası günah çıkarır gibi gördüklerini itiraf anlamını taşıyor.
Hepsini birlikte değerlendirelim
1. Barroso ve Rehn, Türkiye’ye muhalefetin tepkisini de düşünerek içeriği sert olmayan mesajlar vermeyi uygun gördü. Bu durumda gelmezden evvel dillendirilen tehdit içerikli: “İlişkilerimizi gözden geçiririz” cümlesinin içeriğine uygun davranmadığını söyleyebiliriz.
2. AB standartları arasında laiklik ve türban standartlarının bulunmadığını söylemesi “açık kapı” politikasını gösteriyor. Demek ki AB, her ihtimali göz önünde bulundurmayı tercih ediyor ve eğer AKP kapatılırsa oluşacak yeni siyaseti şimdiden karşısına almak istemiyor. Önceki tehditleri unutmasının asıl nedeni burdur.
3. Esas amacı Hükümete destek vermek olduğu halde, AB’nin öteden beri söyleye geldiklerinin dışında ilk defa duyacağımız şeyler söylenmedi. Bu durum, AB’nin Türkiye’ye bakışını değiştirmediğini gösteriyor.
Öyle ise AB Türkiye’yi öteye iterek Ortadoğu stratejisinde Türkiye kozunu ABD’ye kaptırmak istemiyor.
Barroso ve Rehn AKP’ye büyük desteği veremediler. Yargıya yönelik sözleri tehdit olarak algılanabilir ama bu onların asıl beklenen çıkışı değildir. AB, yargıya ve orduya karşı zaten öteden beri bildik politikalar yürütüyor.  Ve bu konuda hükümetin reformlar yapmasını istiyor. Şimdi söyledikleri üç aşağı beş yukarı eskisinin tekrarı. Demek ki, söylenecek yeni bir şey yok.
Elbette AB’nin Türkiye’yi müstemleke ülkesi gibi yönetmeye kendisini yetkili görmesini istemiyoruz. Ne ordunun ve ne de yargının nasıl şekilleneceğine onların direktifleriyle karar verilmesine itiraz ediyoruz. Bu tamam. Benim söylemek istediğim, kapatma davasıyla birlikte Avrupa’da koparılan  “asarız, keseriz, ilişkilerimizi koparırız” türü söylemlerin önceki gün TBMM’de unutulup unutulmadığıdır.
Bütün bunlar bize gösteriyor ki, Türkiye kocaman güçlü bir devlet. Her şeye rağmen kimse Türkiye’den vazgeçemiyor. En yandaşları bile, kırıp dökülse, sahiplenmeler kuru gürültünün ötesine geçemiyor.
Yargı süreci işlemeye başladıktan sonra ABD’den gelen mesajlar bile değişti.
Gelelim Turhan Çömez’in söylediklerine.
1. CIA’nın yeminli  çevirmeni Türkiye’de meclis üyesi ve üstelik de bakan. Bu adamı da hakkında kapatılma davası açan AKP buraya taşıdı. Bu cümleye yorum gerekir mi?
2.  “En zengin çimento hammaddesi Gabar dağında”. Terör de oralarda geziyor. Ve dağları tutmak istiyor.
3 . “Yıllarca İngiliz tuzu adı altında” Türkiye’nin en mahrem ve en stratejik hazinesi olan  “bor madenleri kaçırıldı”.
4. “Avustralyalılar taş çekiyoruz diye altınımızı götürdü”.
İşte bütün bunlar AKP gibi “sözde” “dindar” geçinen, türban savunucusu olduğunu söyleyen ancak, sıra İslam’ın öteki hükümlerine gelinde her birini elinin tersiyle iten kimselerin idare ettiği ülkede gerçekleşti.
Peki, bundan sonra ayrıca başka yoruma gerek var mı?
Barroso ve Rehn gibiler, 1959’dan bu tarafa Türkiye’yi AB’ye almayan Avrupa’nın uyanık temsilcileri. İstiyorlar ki  emperyal düzen devam etsin. Bu sebeple de dost iktidarları korumak için Türkiye’ye ziyarette bulunuyorlar.

Yazarın Diğer Yazıları