Mançuryalı adaylar...

İnsan beyni müthiş bir bilgisayar; geçmişe ait bazı anılar, şiirler, kitaplar, eski filmler. Birdenbire ve herhalde zamanımızla çağrışım yaptığı için ekseriya, gece yattıktan sonra insanın beynine geliveriyor!
Şu bağlamda bilmem neden 1996 yapımı ünlü bir gerilim filmi ve konusu aklıma geldi. Filmin adı: “Mançuryalı Aday” Aklımda kaldığı kadar mevzuu şöyle: Çinliler Kore’de esir aldıkları bir Amerikan erinin beynini yıkarlar, şuur altına bazı öğeler, talimatlar yerleştirirler... Bu talimatlar, adam (adı galiba Shaw idi)  Cumhurbaşkanı adaylığına kadar yükselir.  Şuurunun altındakı talimatlar, zamanı geldiğinde bazı iskambil kartları, muayyen bir sıraya geldiğinde, “Mançuryalı Aday” Shaw, “tetiklenecek” ve darbe yapacaktır! Ama neyse ki “kahramanlar”, onu son anda deşifre eder, oyunu bozarlar!   

Milliyetçilik düşmanı kadro
Önceki akşam Can Dündar’ın  “NEDEN”  programında RADİKAL yazarlarından,  “RADİKAL” den de daha radikal Ek’inin editörü Tuğrul Eryılmaz öyle bir şey söyledi ki,  “artık saçmalığın bu kadarı olmaz” diye yerimden fırladım...
Bu adamların gözleri dönmüş, öcüden korkar gibi milliyetçilikten - milliyetçilerden korkuyorlar... Çünkü  “milliyetçilik”  emellerine erişmelerinin önündeki en büyük engellerden biri!
Soros denilen adam neden Türkiye’ye muhtelif adlar altında bu kadar büyük paralar döker ve kurduğu TESEV vakfı ve de onunla birlikte AB neden TSK hakkında - aleyhinde,  “milliyetçilik”  hakkında araştırmalar yaparlar... Yaptırırlar, kitaplar raporlar yayınlar ve burslar dağıtırlar! AB’nin, Kürtler dışında diğer azınlık dediklerine, mesela Çerkezlere aşırı ilgisinin sebebi nedir?  Ve cemaatçılar, neden ülkenin bütün kesimlerine, hatta Orduya sızmak isterler? Ve şimdilik, gizli Ordu-Atatürk milliyetçiliği düşmanlıkları nedendir? Bunları, Türk milletinin  “hayrına”  mı yaparlar? En azından şüphe edilmesi, sorgulanması gerekmez mi?
ABD yönetiminin -akademyasının  önemli isimlerinden  “Enterprise Enstitüsü”    “Düşünce Vakfı”  mensubu,  “Middle East Quarterly”   Dergisinin Editörü Michael Rubin, son yazısında şöyle diyor  “Türk resmi makamları da cemaatin bir milyonu aştığını ve fakat bunun da aysbergin sadece ucu olduğunu, Poliste, Yargıda, İçişleri Bakanlığı’nda en önemli makamları işgal ettiklerini kabul ediyorlar”.   Son zamanlarda, bazı olaylar bu kadronun işi!

Bir olay
Tesadüf mü bilemeyeceğim;18 Mart’ta Alanya’da bir gençler grubu, benim 1944’de, milliyetçilik ve ordu aşkı -Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı konulu bir piyesimi sahneye koydular... Alanya Milli Eğitim Müdürü’nün yönlendirmesiyle, Alanya’daki birçok okulların öğrencileri oyunu seyrettiler... Ve hepsi etkilendiler... Çok mutlu oldum; hayatımın son yıllarında benim için büyük bir onur oldu!   19 yaşımda, biraz acemice ve fakat gerçek milliyetçilik ruhuyla yazdığım bu oyunu methedecek değilim... Ancak, Alanya’daki “Ufuk Koleji” öğrencileri oyunun tam yarısında. 2. perdesi esnasında, öğretmenlerinin bir işaretiyle salonu toplu olarak terk ettiler!... Sözde oyunu beğenmemişler! Olabilir, ama oyunun yarısında toplu olarak salonu terk etmeleri, piyesin içeriğine, mesajına protesto ve en hafif deyimiyle, saygısızlıktı! Ben bunu yazarlık gururum yaralandı diye yazmıyorum...
 “Milliyetçilik düşmanlığı”. Organize bir  “Kadro- çete” işi!  Bu “çete” de “zımniden” de öte organize işbirliği var... Bir zamanlar,  “Dikkatli olun, Şimdilik Takıye yapın zemine uyun gerektiğinde -zamanı geldiğinde ortaya çıkarsınız...” uyarısı yapılmıştı... Galiba  “Ergenekonlarından”  çıkmaktalar!

Yazarın Diğer Yazıları