Yalaka geceleri!

“Yalaka Geceleri”  mi, yoksa  “Yalakalar Gecesi”  mi? Geçen Cumartesi gecesi Başbakan Erdoğan, Ordu ve milliyetçilik düşmanı TESEV’in Başkanı, Soros’un temsilcisi Can Paker’in  evinde, akşam yemeğinde  “dost”  (yalaka) bir ortamda ağırlanmış... Paker’in evi nerede? Baltalimanı’nda. Damat Ferit’in yalısı mı? Menüde neler vardı, bilmem; yedikleri, içtikleri onların olsun! Ancak konuşulanlar... Erdoğan’ın  “off the record” söyledikleri, Mehmet Ali Birand’ın, programında (Kanal D) deşifre ettikleri enteresan; çelişkili olmakla beraber Erdoğan’ın kapatma davası konusundaki  “yol haritasının”  ipuçlarını veriyor. Başbakanlığın sert tepkisinden belli ki, Sayın Başbakan, bunların açıklanmasından rahatsız olmuşlar! Allah onları Birand’ın kaleminden korusun!

Genişletilmiş konsey
“Can Paker daveti” Başbakan uçağındaki yalaka medya toplantılarının yemekli “genişletilmiş” şekli! Bundan önce, hiçbir Başbakan döneinde, İktidarın çanaka ve yalakaları, hatta “besleme basın” dedikleri, bu kadar ayukka çıkmamıştı! Her ülkede, hükümetler, her zaman medyayı basını idare etmeye -manipüle etmeye- hatta satın almaya çalışmışlardır, ama bu “iş” bu sırada, biraz fazla “kör gözüne parmak” oluyor! Başbakanın söyledikleri hatta söylemedikleri gündeme oturdu!  Bu “Yalaka” sistemi, zaten yanlış. Ertuğrul Özkök’ün yazdığı gibi, Başbakan bu “sistemden” vazgeçmezse, sonunda, medya da, kamuoyu da ondan “vazgeçer”. 

AB komiserleri konuştu
Gene şu son günlerde, AB komiserlerinden Olli Rehn ve Joost Lagendijk’in söyledikleri, uyarı ve tehditleri gündeme, “lök gibi” oturdu. Bunları, parti kapatma konusundaki sözleri ve “eniştemiz” Joost’un, İzmir’de, CHP’ye hakaretlerini tekrar etmeyeceğim! CHP, Sosyal Demokrat Enternasyonal örgütüne “yakışmıyormuş” ve örgütten atılmalıymış! Hak ettiği sunturlu cevabı öncelikle CHP’den muhakkak almalıdır! Ben Baykal olsam ona derdim ki;  “CHP’nin önceliği, o örgütte üye kalmak, hatta Sosyal Demokrat olmak değil, Atatürk Milliyetçisi, milli bir parti olmaktır” .
Lagendijk “eniştemiz” olduğuna ve bir Türk hanımla evli bulunduğuna ve işlerimize böyle, devamlı burnunu soktuğuna göre bari adını ve soyadını da kolay yazacağımız okuyacağımız şekilde değiştirse! Fakat asıl soru: “Eniştemiz bizi neden öpüyor ve buna hakkı var mı? Asıl maksadı ne?”
Brüksel yaranı Birand, Çandar ve şürekâsı, derler ki “Mademki AB sürecini kabul ettik bir kere; bu tehdit ve eleştirilere de katlanmalıyız, itaat etmeliyiz!” Tam “mütareke işbirlikçileri söylemi ve mantığı” .
Bu sömürge komiserlerine itaat etmek de vatana ihanet! Zaten, asıl yanlış  “AB sürecine girmekten ve kriterlerini” kabul etmekten ve Atatürk’ün emanetine ihanet etmekten başlıyor! O haltı neden yedik?
AB’nin Türkiye’yi asla tam üye yapmayacağı ve asıl maksadının, bu sürede Türklüğü  “bitirmek” olduğu, her gün biraz daha anlaşılıyor! Bunu anlamak için, iki anahtar soru var: AB neden, “TCK’nın, 301. maddesini kaldırmak ister? Neden TSK’yı etkisiz kılmak ister?”  Güzel gözlerimiz ve hayrımız için mi? Güldürmeyin beni! AB’nin, Kıbrıs, Ermeni konularındaki tavrı, Güneydoğuda  “eyalet sistemini” istemesi hatta hazırlıklarını yapması da hayrımıza mı? Eski Komiser, Karen Fogg hanımın Kıbrıs’taki entrikalarını unuttuk mu? 

Vasi - mahcur 
Onlar, Oktay Ekşi’nin yazdığı gibi, Türk milletinin, “vasileri”... Biz de, sanki kendi başımıza hareket edemeyecek, karar veremeyecek “mahcurlarız”, hacir altındayız! 
Türk siyasetini dost düşman yabancılar ve yazarlar tenkit ederler. Hatta bizim onların işlerine karışmamızdan ve tenkit edebileceğimizden daha fazla olsa da! Ama bunu Lagandjik, Rehn vb. yapınca anlamı değişiyor. Kim bu adamlar?  Herhalde, Türkiye’nin  “seçilmişleri”, devletimizin memurları değiller! Bu kadar ahkâm kesebilmek için milli davalarımızı, değerlerimizi, kitaplarda, şöyle bir okumuşlarsa bile, tarihimizi bizden daha mı iyi bilirler? Haydi, Lagendijk şimdi  “yabancı damat” ama bu da ona, bizi böyle  “öpmek” (!) hakkını vermez!
Ali Babacan, AB’lilere, “Bizi tam üye yapacağınız teminatını verirseniz, ev ödevlerimizi daha iyi yaparız” demeye getirmiş! Kaç sene bekleyeceğiz sonucu? On, on beş, yirmi yıl mı? O sürede neler olur! Türkiye emir kulu, “mahcur” olmaktan kurtulursa, belki o zaman AB, Türkiye “sürecine”girer!
Bugünkü “Ali Kemaller”,Türklerin nasıl çıldırdıklarını ve ağababalarının acı akıbetini hatırlamalılar!

Yazarın Diğer Yazıları