Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Durmuş HOCAOĞLU

Durmuş HOCAOĞLU

Hristiyanlık Sonrası Avrupa'da Din, Âile ve Cemiyet

Süphesiz bir dine inanıyor olmak mutlak mânâda bütün problemeleri halletme te’mînâtı değildir; çok dindar olduğu hâlde problemlerini halledemeyen ve hattâ inkırâza uğrayan cemiyetlerin ne kadar bol olduğunu tarih sarâhatle göstermektedir ve meselâ günümüzde gırtlağına kadar batağa batmış İslâm dünyası da bu konudaki en mümtaz nümûnelerden birisini teşkîl etmektedir. Burada aslolan ve mühim olan, cemiyet hayâtı için fonksiyonelliği olan bir din olmaktır ve bu noktai nazardan mes’ele ele alındığında, cemiyetin potansiyellerini harekete geçiren herhangi bir ideal, herhangi bir dâvâ da bir din fonksiyonu îfâ edebilmektedir ve esâsen, en umûmî, yâni - Ahmet Hamdi Akseki’nin tâbiriyle - târifi handiyse imkânsız olan “mutlak mânâda din” [1] de bir bakıma budur ki, “İnsan, yalnız bir ilaha inandığından dolayı dindar değildir, ruhunun bütün güçlerini, iradesinin bütün itaatlerini, tutuculuğunun ateşlerini, bir davanın yahut duygu ve fiillerine rehber olmuş bir kimsenin hizmetine vakfettiği vakit dindardır” diyen Gustave Le Bon’un [2] kastetmiş olduğu ve benim, ilhâmını, “Bir dinin cenneti ancak başka bir dinin cenneti ile yer değiştiriyor, sınıfsız bir cemiyet hayali bile kuvvetini buradan alıyor” diyen Erol Güngör’den [3] alarak “Din’de İkame Prensibi” olarak kavramlaştırmaya çalıştığım da budur. Fakat asıl problem de burada: Hangi yüksek ideal, insanların ruhlarının bütün güçlerini, iradelerinin bütün itaatlerini, tutuculuklarının ateşlerini tek bir hedefe yöneltecek kadar güçlü, veya bir başka dinin cenneti ile yer değiştirebilme iktidârına sâhip olabilir? Tanrı’yı radikal olarak reddettikten sonra, insanlığın bir din olmadan var-olmayacağını farkettiği için tanrısız bir din te’sis etmeye teşebbüs eden Comte’un Mustafa Reşit Paşa’ya yazdığı “hak dine dâvet” mektubunda söylediği, Tanrı’nın yerine İnsanlığı ikame etmek suretiyle kurulacak olan tanrısız “İnsanlık Dini” nin [4] veya “Din, insanın hayalî gerçekleşmesidir, çünkü insanın esas gerçeği yoktur.... Dinsel sıkıntı bir yandan gerçek sıkıntının ifadesi, bir yandan da gerçek sıkıntıya karşı protestodur. Din, aklın içinden atıldığı toplumsal koşulların ruhu olduğu gibi, ezilmiş yaratığın iç çekişidir, taş yürekli bir dünyanın ruhudur da. Din halkın afyonudur.” diyen [5] “Proleterya’nın Peygamberi” Marks’ın sınıfsız dünya hayâli üzerine kurulu dinsizlik dininin bu ihtiyâca cevap veremeyeceği artık sarâhatle anlaşılmış olsa gerektir.
[1] “Eğer dinden mutlak din mefhumunu kasd edersek o zaman bunu tarif etmek hakîkaten kolay olmaz. Çünkü mutlak din, milletlerin vicdani içtimaîlerini iş’ar eden mebâdii külliyeye şamildir. Tarihi edyân erbabının ta’rifinde ittifak edemeyip durdukları da (dini mutlak) tır. Bu ise, hak olabileceği gibi bâtıl da olur. Bu mebâdî gerek hak, gerek bâtıl her ne ise haddi zatinde o milletin hayatının ciheti vahdeti, vicdanı küllisi, dini odur. Her millet böyle bir vicdan ile, böyle bir din ile kaimdir. Bundan dolayıdır ki, geçmiş veya elyevm yaşayan muhtelif milletlere ve cemaatlere aid ve bunların vicdanı içtimaîlerini iş’ar eden bütün dinleri ve din fikirlerini şamil olmak üzere tam bir tarif yapabilmek pek müşküldür. “ [Bkz.: A. Hamdi Akseki., İslâm; Fıtrî, Tabiî ve Umumî Bir Din’dir, Birinci Cild: Din ve İslâm Hakkında Umumî Fikirler., T. C. Diyanet İşleri Reisliği Neşriyatından, Sayı: 15., Matbaai Ebüzziya, İstanbul, 1943., s.5]
[2] Gustave le Bon., Kitleler Psikolojsi., Yayına Hazırlayan: Yunus Ender., Hayat Yayınları., İstanbul, 1997., s.66
[3] Erol Güngör., Türk Kültürü ve Milliyetçilik., Ötüken Neşriyat A. Ş., 4. Baskı, İstanbul, 1980., s.177
[4] Auguste Comte., İslâmiyet ve Pozitivizm., Hazırlayan: Christian Cherfıls., Türkçesi: Özkan Gözel., Dergâh Yayınları., İstanbul, Şubat 2008., s.27
[5] Karl Marx; Friedrich Engels., Din Üzerine [Sur la Religion (Editions Sociales, Paris 1968)]., Çeviren: Kaya Güvenç., Sol Yayınları., Ankara, Nisan 1976., s.37-38

Yazarın Diğer Yazıları