Şanlıurfa'ya yerleşen Yahudiler

Hep  “İsrail’in Arz-ı Mev’udundan söz ediyor ve Yahudilerin Şanlıurfa ve çevresine yerleştiğinde ısrar ediyorsunuz, lâkin resmî kayıtlar sizi doğrulamıyor”  diyen ve Nesim Levi’nin gerçekten  “Türkiye’den İsrail’e göç eden ailelerin bir bölümü geri dönerek Şanlıurfa’ya yerleşiyor”  dediği doğru mu sorusunu soranlar sebebiyle bâzı bilgileri tekrarlamak zorunda kaldığımız için kusura bakılmasın.
İsterseniz  sondan başlayalım.
On dört yıl önce,  23 Ekim 1994 gecesi Kanal D’de  “Azınlıklar”  ile ilgili bir program yayınlandı. (Kanal D’nin herhalde bir arşivi vardır ve meraklılarından bu bilgileri gizlemeyeceklerdir.) Nesim Levi de işte o programda söyledi,  “Türkiye’den İsrail’e göç eden Yahudi ailelerin bir bölümünün geri dönerek Şanlıurfa’ya yerleştiklerini.”  Program yaklaşık bir buçuk saat sürdü. Sunucusu Rüstem Batum’du. Konuşmacı olarak katılanlar arasında Ermeni Cemaatinden Av. Diran Bakar, Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı Başkanı Kirkor Ağabaloğlu, Ara Koçunyan ve Anna Turay da vardı. Musevi vatandaşlarımızı temsilen katılanlar ise Slivo Ovadya, Alper Bulut ve Nesim Levi idi. Nesim Levi o gün itibariyle Profilo Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısıydı.  Şarkıcı Fedon da Rüstem Batum’un konukları arasında bulunuyordu. Nesim Levi gibi ne söylediğini ve ne yaptığını çok iyi bilen ve bırakınız Türkiye’yi mason kimliği dolayısıyla uluslararası bir etki ve şöhrete sahip bir kişi ortada fol yok yumurta yokken niye  “Yahudiler İsrail’den geliyor Şanlıurfa’ya  yerleşiyor”  desin ki..
İsrail’in Türkiye’deki görevlileri yazdıklarımızdan tedirginlik duyuyor, bazen açıklamalar gönderip, “Arz-ı Mev’ud’un 3700 yıl önce söylendiği ve zaman aşımına uğradığını” söylüyorlar.Bu konularda bir şey ne kadar eski ise o kadar köklüdür. Bu söz gerçekten “zaman aşımına uğramış” olsaydı dünyanın dört bir yanına dağılmış Yahudileri 3 bin 700 yıl sonra Filistin’de toplayıp bir devlet kurmalarını nasıl sağlayabilirdi? Onun için,  “Arz-ı Mev’ud” kavram olarak telaffuz edildiği sürece, tedavülden kalkmamış demektir. Kalkmadığı o kadar belli ki, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak Tansu Çiller İsrail’e ayak bastığında, “Arz-ı Mev’ud’ta bulunmaktan çok mutluyum” diyebilmiştir. Çiller kimdir ve o sözleri yazıp Çiller’in eline tutuşturan dışişleri görevlisini siz olsanız merak etmez misiniz?
Bize, İsrail bugün içinde bulunduğu resmî sınırlarda bile can güvenliğine sahip değil diyorlar ve böyle bir devletin Arz-ı Mev’ud hayali kurması mümkün mü diye soruyorlar. Yani bizim bu kadar basit bir şeye aklımız ermiyor mu! Asıl mesele biraz da zâten İsrail’in mevcut sınırlar içersinde kendini güvende hissetmemesinden kaynaklanıyor. Öyle olduğu için Nesim Levi’nin dediğini yapıyor,  gözünü GAP’a dikmiş bulunuyor. Siz zannediyor musunuz ki, AB  Türkiye’ye kendiliğinden,  “GAP sularının kullanılmasında İsrail’in de söz hakkı bulunsun” önerisinde bulundu? Türk sularının ve GAP’ının İsrail’le ilişkilendirilmesinin AB üyeliği gereklerinden olan Kopenhag Kriterleri ve Uyum Sözleşmeleri ile bir ilgisi olabilir mi?
 Ne kadar inkâr edilirse edilsin İsrail’in Irak’ın her yerinde ve özellikle de kuzeyinde Barzani ile işbirliği içersinde olduğunu ve bu yolla Türkiye’nin komşusu haline geldiğini bilenler biliyor. Irak üzerinden Türkiye’ye sokulan İsrail, Türkiye üzerinden de Irak’a işte Nesim Levi’nin itiraf ettiği metotlar ve AB kanalıyla ilerliyor.
Dahası da var..
Diyarbakır’daki misyonerlerin bir kısmı Evangelist. Yani İsrail’e çalışan Bush’un mezhebinden. Adamlara,  “Türkiye İsrail’le savaşa girse siz kimin tarafında olursunuz?” diye sorulduğunda, dini inançları doğrultusunda hareket edeceklerini söylüyorlar. Bu da yetmedi ise, hani PKK gösterilerinde elinde Kur’an-ı Kerîm ile ayrılıkçıları azdırmak isteyen sakallı, emekli müftü vardı ya, o da şu günlerde Türk Kürtlerine İsrail ve Yahudi propagandası yapıyor.
Siz bütün bunların  “kendiliğinden”  olduğunu mu sanıyorsunuz!

Yazarın Diğer Yazıları