Ne zaman bu topraklarda İngilizleri görsem...

Ne zaman bu topraklarda İngilizleri görsem aklıma Osmanlı devletinin sonları gelir. Ne zaman İngilizlerin adı geçse, ister istemez milli hafızam bilinçaltından bana dikkat işareti çakar. Horlanışımı hatırlarım. Lloyd Georg’ların bizden söz ederken alaycı alaycı ağız büküp burarak  “onlar insandan sayılmaz”  deyişlerini hatırlarım.
İngiliz dümen suyunda giden devlet adamlarının çapsızlığı sayesinde koca imparatorluğun yerle bir oluşunu nasıl unutabilirim?
İşte kraliçe hazretleri yine buyurdular.
Biliyorum.
Diyeceksiniz ki gelmesin mi?
Tarihe bakarak bir daha savaştıklarımızla diplomatik ilişki kurmayalım, siyaset yapmayalım mı? Bunu biliyorum.
Amma affedersiniz, bu böyle diye de en başından söylediklerimi unutmamı isteyemezsiniz.
Elbette devletlerarası ilişkiler duygusallıkla yöneltilmez. Elbette yeri ve zamanı geldikçe herkesle diplomatik ilişki kuracağız.
Bu da tamam.
Ancak Türkiye’nin genel siyasi tablosu dikkate alındığında içinde bulunduğumuz vaziyetin ahval ve şeraiti size geçmişi hatırlatarak tedirginlik yaratmıyor mu?
İşte benimkisi de öyle bir duygu.
AB’nin içişlerimize müdahale etme hakları olduğundan söz edildiği ve bunu destekler nitelikte yerli hükümetin “madem AB’ye giriyorsunuz öyle ise elbette karışır” anlamında beyanatlar vererek, dışarının içeri müdahalesini gerekli gördüğü bir ortamda İngiltere, Türkiye’ye İngiliz Meclis Başkanını değil, başbakanını da değil, en üst düzeyde İngiltere devletini doğrudan temsil edebilen Britanya Kraliçesini gönderiyorsa kimse kusura bakmasın, işkillenirim arkadaş.
Hatta bu bağlamda ortaya atılan teorileri önemserim.
Zaten önemsenmesi için kraliçe geliyor diyebilirsiniz. Benim önemsemem, o anlamda değil, sonunda ne olacağı ile ilgili. Gelen heyetin, kraliçenin gölgesinde verilen sözlerin, atılan imzaların, yapılan anlaşmaların niteliği beni hem ilgilendirir ve hem de endişelendirir.
İlgilendirir; çünkü ülkenin sahibi ve yurttaşıyım.
Endişelendirir; çünkü mevcut hükümete güvenmiyorum.
Hükümetin AB hayranlığı, Amerikan işbirliği beni korkutuyor. Geçmişte Mustafa Reşit Paşa ile başlatılan Gülhane Hatt-ı Hümayunu ile aleme duyurulan Tanzimat ve bu çerçevede özellikle “Balta Limanı’nda Reşit Paşa’nın yalısında yapılan” ticaret anlaşmaları, borçlanmalar ve sonrası ap-açık ortada duruyor.
Hele İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ni nasıl unutabilirim? O günkü Türkiye’nin İçişleri bakanı aynı zamanda gazeteci Ali Kemal’in de içinde bulunduğu hükümetleri ve İngilizseverliklerini unutursam tarihin benim için ne anlamı kalır?
Damat Ferit gibi başbakanın, Dürrizade gibi Şeyhülislam’ın taparcasına İngiliz hayranlığı içinde olduklarını bildikten sonra,  “AB bize karışır” diyenleri de gördüysem elbette İngiltere Kraliçesinin gelişi beni tedirgin eder arkadaş.
İşin içinde bir de strateji lafı var ki, ben daha çok işkilleniyorum.
İngiltere’de yayımlanan The Times gazetesi, İngiltere Kraliçesi’nin Türkiye ziyaretine geniş yer verdi. Gazete, Türkiye ile İngiltere arasındaki ilişkilerin “stratejik bir köprü”  oluşturduğunu, Kraliçe Elizabeth’in Türkiye’yi resmi ziyaretinin iki ülke arasındaki bu ilişkiyi güçlendirmesi gerektiğini yazıyor. “Stratejik köprü kurmak.”
Al sana bir cümle.
Şimdi kraliçe böyle bir cümle kurduktan sonra haliyle ben düşünüyor ve soruyorum:
Önceden yok muydu bu köprü?
Eğer yok idiyse, şimdiye kadar köprüsüz mü ilişkilerimizi sürdürüyorduk? Var idiyse daha ne köprüsü kuruyoruz?
İşte size bir cümleden pek çok soru.
Gördünüz mü?
İşte size bir işkillenme daha.
Önce haberi okuyalım:
 “Üzerinde, 1 milyondan fazla Iraklı’nın kan lekesi bulunan İngiliz uçak gemisi ” HMS İllustrious “, gösterişli bir davete sahne oldu! Kraliçe Elizabeth’in konukları Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa’yı ağırladığı savaş gemisinin, 1918’de İstanbul’a giren İngiliz işgal gemisiyle aynı yere demir atması manidar bulundu.”
Nasıl? Demirlediği yer de geminin geçmişi de aynı. İngilizler değişmemiş.
Kim değişmiş?
Bizimkiler.
Buyurun, haberin devamını okuyalım.
“Gemide, Kraliçe ve konukları onuruna askeri tören düzenlendi... Davete, Dışişleri Bakanı Ali Babacan, AKP Genel Başkan Yardımcısı Egemen Bağış, AKP Milletvekili Cüneyd Zapsu ile bazı işadamı ve medya mensupları katıldı.”
 “Zapsu” soyadı size bir çağrışım yaptırıyor mu? Hani caminin birinde kadınlar  “cuma namazını illa erkeklerle yan yana kılacağız” demişlerdi. Hani, ABD’de Türkiye’nin Başbakanı için “deliğe süpürmeyin” denmişti.
Kusura bakmayın, yazının başına dönüyorum.
Ne zaman bu topraklarda İngilizleri görsem aklıma Osmanlı devletinin sonları gelir.

Yazarın Diğer Yazıları