TRT'nin 'T'si değişti mi?

TRT’yi yağma Hasan’ın böreğine çevirenler sadece adına dokunmadılar. Ya da biz öyle zannediyoruz. “TRT”nin Türkiye Radyo Televizyon Kurumu değil de ’Tarikat Radyo-TV’ veya ’Tayyip Radyo-TV’ olmadığını nereden bileceğiz?

TRT Ankara Televizyon Prodüktörü Osman Gökmen terfi etti. Yeni Asya Gazetesi ve Köprü Dergisi’nde de yazılar yazan Gökmen, ayrıca Said Nursi hayranı. Gökmen, Cumhuriyet aydınlarını eleştirerek, onlar için, “Gerçek anlamda Allah’a kul olacaklarına, Çankaya Köşkü’ne kapı kulu olmayı benimsemişlerdi” ifadesini kullandığı ’Trajik ve Taklit üzerine’başlıklı yazısında, özetle şunları kaleme almıştı: “Bediüzzaman Said Nursi böylesi bir kültürel yangının içine geldi. Dinin yerine başka hiç bir şeyin ikame edilemeyeceğini, dinsiz bir milletin olamayacağını bütün dünyaya işittirecek bir sesle haykırdı.” Gökmen, ’Üstad’dediği Said Nursi’den, yazılarında, “Türkiye’ye ilişkin düşlerimi diri tutan bir isim” sözleriyle bahsediyor.

Nursi’ye hayranlar

TRT 1’de yayımlanan Ezberbozan programının yapımcısı Sadık Yılmaz da, Sadık Yalsızuçanlar takma adıyla yazdığı kitaplarda, Said Nursi’ye hayranlığını dile getiriyor. Yılmaz, Said Nursi’yi, Küba devriminin öncüsü Che’ye benzetiyor. Halen TRT Ankara Televizyonu Eğitim Kültür Programları Müdürlüğü’nde prodüktör olarak görev yapan ve Ezberbozan adlı programın yapımcılığını üstlenen Sadık Yılmaz, Sadık Yalsızuçanlar takma adıyla ’Namaz Risalesi / Bediüzzaman Said Nursi’gibi kitaplarını yazdı.            
* Umut Erdem Hürriyet


++++++


Şeyh ayağı öpenler “kapıkulu” bile olamazlar
TÜRKİYE’de artık kamu yönetiminde yükselmenin yolu belli:
Eğer fırsatını bulup, az satan yayınlarda Atatürk’e, Cumhuriyet’e küfür ettiyseniz bunu da özgeçmişinizde mutlaka belirtmelisiniz.
Nitekim TRT Ankara Televizyonu yapımcısı Osman Gökmen de terfi etmiş.
Hayırlı uğurlu olsun. Kendisi “Nurcu” olması ile iftihar ediyor ve belli ki bu özelliği AKP’li TRT yönetiminin gözünden kaçmamış!
Hep bildiğimiz kadrolaşma öyküleri.
Ben size şimdi bir cümle aktaracağım.
Bu cümle Osman Bey tarafından yazılmış. Ben ne demek istediğini anlayamadım. Ya arkadaşın kafası karışık, ya da Arapça düşünüp Türkçe yazıyor.
Buyurun okuyun, bir şey anlarsanız bana da haber verin:
“Cumhuriyetin aydın kadroları bu itikadi anlayışın günde beş vakit tekrar edilerek pekiştirildiği bir toplumdan; sahipsiz, hamisiz bir dünya görüşünün sonucu olan dramı ve nefsin ve şeytanın da kendi ölçülerinde paylarının ve güçlerinin vehmedildiği bir kozmos tasarımının neticesi olan trajediyi üretmeye kalkıştılar. Çünkü gerçek anlamda Allah’a kul olacaklarına Çankaya Köşkü’ne kapı kulu olmayı benimsemişlerdi.”
* Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet


++++++


Enişteliğin hakkını veriyor
BÜtÜn dünya, Türk yargısını didikleyip, iktidarın pençelerini Anayasa Mahkemesi’ne uzatmışken bu sözleri söylemek, ikinci karısı kontenjandan AKP Milletvekili oluveren Türköne’den başkasına yakışmazdı:
Üstelik ortada bir anayasa tartışması yokken, olmayan bir tartışmanın tarafı olmak, yargı erkinin tarafsızlığını yitirmesine yol açmaz mı?
* Mümtaz’er Türköne / Zaman


++++++


Bakan kene denesin
Radyasyon oluyor...
Ticaret Bakanı, sorun olmadığını göstermek için, kameralar önünde imrendire imrendire çay içiyor.
Kuş gribi
oluyor...
Başbakan, sorun olmadığını göstermek için, kameralar önünde tavuk yiyor.
Ahali ishal
oluyor...
Belediye başkanı, sorun olmadığını göstermek için, kameralar önünde çeşmeden doldurup doldurup su içiyor.
Şimdi ben vatandaş olarak, Sağlık Bakanı’nın koluna kene yapıştırıp basın toplantısı düzenlemesini bekliyorum...
* Yılmaz Özdil / Hürriyet


++++++



Dindar dediğin
Dinci basın Bunu da yazın
Dinci olmayan basına dinsiz dense hoş mu olur?
* Vakit
Dinci; din üzerinden geçinen, olmaktan gurur duyan dindar varsa  gülerim. İktidara methiyeler düzen ’dinci gazete’ olmakla övüneceğine, müslümanlara bomba yağdıranlara “dur” diyen ’dinli gazete’ olmayı tercih eder dindar dediğin...


++++++


Dost Gazeteci olmaya bir adım daha yaklaştım
Otağtepe’ye aday
Bazı yazarların dümen suyunda akma becerisine şaşıyorum. Aşağıdaki satırlar, AKP’nin iktidar tarihine altın harflerle yazılan Erdoğan incilerini andırmıyor mu? Böyle devam edersen, bundan sonraki Otağtepe zirvesi kadrosuna kesin girersin:
Kıbrıs, merhum Ecevit’in inanılmaz tarihi ve siyasi aymazlığı
sonucu, sırtımıza otuz beş senedir yapışmış kalmış bir kamburdur.
* Engin Ardıç / Sabah


++++++


Kekeç ün peşinde
Hürriyet’in Yeniçağ’laştığını yazan Sabah Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan’a cevabını vermiştik. Şimdi de Ahmet Kekeç, Star’da “Aydın Doğan’ın Yeniçağ olma yolunda hızla ilerleyen amiral gazetesi...” diyerek aynı nakaratı tekrarlıyor.
Kekeç oğlan, televole kültüründen çok etkilenmiş. Şöhret peşinde koşan adı sanı bilinmemiş kızların, devleşmiş isimlere sataşıp, polemikle ünlü olma sevdasına kapılmış. Yazık. Podyumdan sahneye transfer olan karga seslilerin “ben de şarkıcıyım” çırpınışlarını andırıyor yazdıkları. Fikirleri ve kalemi hayal ettiği yere ulaşmak için yeterli değilse, satır aralarında Yeniçağ’a laf atmak ancak Ergun Babahan’laştırır insanı.
Bu da ne demek mi?
Anladın sen onu, anladın!


++++++



MİNİ YORUM
Tercihim darbeden yana
Darbeler tecrübesi olan bir çok asker gibi Alparslan Türkeş de, “en kötü demokrasi, en iyi ihtilalden iyidir” demişti.  Dün, toplumu ürkütmek için yargıya postal giydirip, “cüppeli darbe” başlıkları atanları gördüm. Darbe dedikleri, hukuk adamlarının iktidar sahiplerine “mağrur olma padişahım senden büyük Allah var” demesiyse, ben korkmuyorum. Kalaşnikofla, kannasla, mayınla, devlete karşı terör demokrasisi oluşturmaya çalışılan bir ülkede ben cüppeli darbe istiyorum.          
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları