Muhtıra mı muhtıra! Darbe mi darbe!

Yargıtay Başkanlar Kurulu, sert bir bildiri yayınladı! Bu sert “Bildiriye” hükümetin tepkisi de sert oldu! Ne var ki Yargıtay Başkanlarının bildirisi, kelimeleri özenle, zarafetle seçilmiş ve -adını koyalım- bir “Muhtıra” idi... Cemil Çiçek’in okuduğu yanıt da suçluların telaşıyla, alelacele hazırlanmış bir savunma! İktidarın “zarafeti”, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in “Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı” sözlerinden büsbütün belli oldu. Bakan, MHP’li Oktay Vural’ın dediği gibi “hem kel, hem fodul”... Kendisine sormak lazım; “Hangi dam, hangi kazma ve saksağan kim?” Çiçek’e gelince, o da “hem suçlu, hem güçlü!”

Gerçekler ve palavra

Yargıtay Bildirisindeki öğeler gerçek, AKP Hükümetinin tepkisi ise hukuk ve siyaset “palavraları...” AKP, iktidarı, devletin bütün erklerini ve kadrolarını  avucunun içine aldıktan sonra sıra Yargıya gelince Başkanlar, “Yetti gayrı” dediler ve görevlerini yaptılar! Çünkü sonunda Türk milletine karşı sorumludurlar! Evet, bu “Y-Muhtıra”  ise “muhtıra”  Yargıya  “darbe” tehlikesine karşı bir “önleyici” darbedir! Yargıtay Başkanlar Kurulu “Yargı Bağımsızlığının takipçisi olacağız” diyor. Söyledikleri özetle: Yargı bağımsızlığı hazmedilemiyor... Mensupları hedef gösteriliyor. Kapatma davası açan Yargıtay Başsavcısı ile toplum arasında husumet yaratılmaya çalışılıyor, türbanla ilgili düzenleme eleştirilere ve toplumsal mutabakat oluşmamasına rağmen engellenemeyen bir hızla yasalaştı.
Hazırlanan Anayasa taslağı bir siyasi görüşün direktif AB kriterlerini bile karşılamıyor.
- Yargı ve mensupları yabancılara şikâyet ediliyor. Hazırlanan düzenlemeler bizden önce onlara gösteriliyor. Bu hiçbir devlet ciddiyeti ile bağdaştırılamaz... Bütün bunlar uydurma mı?
Bu gerçeklere karşı Cemil Çiçek’in söyledikleri; Yargıtay’ın millet adına konuşma yetkisi yoktur, dava sürecini etkilemek istiyorlar. Bildiri demokrasi ve hukuk sistemi adına büyük bir talihsizlik olmuştur... Bildirinin, demokratik, hukuki bir dayanağı yoktur, siyasi bir bildiridir. Anayasa sürecini tartışmak ve siyaset Yargıtay’ın işi değildir. Gerçeklerle ilgisi olmayan, bir sürü, “lafı güzaf.”  Sormalı;  Anayasa Mahkemesinin kararını kim, hem de yabancıların yardımıyla ve telekulak ve  “yakın takiple”, etkilemeye çalışıyor? Erklerin ayrılığından söz edenlere de; “Bugün Türkiye’de yasama, yargı ve yürütme erklerinden başka ve hatta” “Dördüncü Kuvvetten” de daha güçlü bir Beşinci Kuvvet (5.Kol) -AB-ABD Gücü” yok mu?. Sayın Çiçek ve şürekâsı, son olarak, AP’nin raporuyla belgelenen bu “gücün” Kapatma Davasına, “Ergenekon Davası”na vs açıkça müdahale etmelerine karşı acaba neden, aynı “şiddet ve celalle” karşı çıkmaz?
Bugünkü “ahval ve şerait”, akademik hukuk tartışmalarını çoktan aştı. Amerikalılar, Avrupalılar “kendi işlerine yarayan” bir partinin kapatılmasına, söz ve güç birliğiyle karşı çıkıyorlar ve milli yargımıza da müdahale ediyorlar!
Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti, Vural Savaş’ın dediği gibi, süratle “takkeli” bir faşizme doğru sürüklemekte iken, onlar konuşacak fakat Yargı ve Ordu konuşmayacak! Öyle yağma yok! 
 AKP iktidarı AB’nin ABD’nin etkisi altında gene, “Barışçı Çözüm” oyununa geldi. Bu oyun icabı Kürtçü liderler, PKK gene teröre devam ededursun, “Le Monde” ve  “International Herald Tribüne” gazetelerinde Barışçı Çözüm “Çağrısı” yaptılar;  Fransa Dışişleri Bakanı Kouchner, eski İngiltere ve İspanya başbakanları, Blair ve Gonzalez, eski Fin Cumhurbaşkanı Ahtisaari vb. “arabuluculuk” yapmalarını istiyorlar... Leyla Zana, Avrupa’da dolaşıp aynı türküleri çığırıyor!... Sanki Büyük Kürdistan kurulmuş, TC Devleti ile bu devlet arasında arabuluculuk yapacaklar... Bunun da sonu nedir bilir misiniz; terör eylemleriyle TSK tahrik edilecek ve sonunda Güneydoğuya BM Mavi Bereliler getirilecek!
Sayın Başbakanın gözü inşallah tez iyileşir de  bu asıl tehlikeyi görür ve Yargıtayla uğraşacağına, bunlarla uğraşır!
 Son tahlilde gerçek şu ki Türkiye’de, frekanslar ayrı “erkler” arasında, halk arasında ipler iflah olmaz şekilde kopmuştur!
Liderlerin sinirleri bozulunca bu sadece sağlık durumlarını etkilemiyor. Hatırlamak gerek; yakın tarihimizde, “Kara cüppeliler” demenin sonunda neler oldu! Hatırlamalı!

Yazarın Diğer Yazıları