Dam üstünde saksağan

Mehmet Ali Şahin bu veciz ifadeyi boşa seçmemiş. Meğer devamı gelecekmiş. Yargının beline kazma vurmak için fırsat kollayanlara bundan iyi zemin yaratılamazdı

Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun muhtırasına en iyi yanıtı AKP’nin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin verdi bence:
“Bildiri bir dam üstünde saksağan olmuştur...”
Çok değerli bir hukuksal yorum, öyle kolay hukuk adamı olunmuyor demek ki. Bizler hukukçu olmadığımız için bu tür bildirilerin ne anlama geldiğini bilemeyiz.
Ama kendi adında da bir kuş yer alan Şahin bakınca tanıdı:
“Bu saksağan...”
Sözün devamını getirmek ise vatandaşlar olarak size düşer, lafın arkasını bilirsiniz:
“Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı...”
Nitekim yargı bildirisinden hemen sonra, hukuk devleti endişesi olan yüksek yargıçlarımızı azarlayan karşı bildiri geldiğinde, anladık ki yargının beline kazma vurma operasyonu başlamıştır.
(.........)
Çünkü kendi “ılımlı İslam” rejimini kurmak isteyen AKP’nin önündeki tek engel yargıdır.
Misal; YÖK ile üniversitelerin, Türk-İş ile sendikaların, hileli ihalelerle medyanın ele geçirilmesinden, Ordu’nun sessizleşmesinden, Cumhurbaşkanı engelinin ortadan kalkmasından sonra AKP’nin önündeki tek engeldir:
Yargı... Ve yürekli yargıçlar...
AKP kendi amaçladığı düzeni kurmak istiyor. Ama her seferinde yargıya takılıyor. İşte; yargı ile sorun çıkması bu yüzdendir.
Ve hedef gösterilen, dinlenen, izlenen, sindirilmek istenen, altı-üstü oyulan yargı tepki gösterince... Görevi yargının bağımsızlığını ve devamını sağlamak olan Adalet Bakanı’nın aklına dam üstündeki saksağanın gelmesi...
Fırsat bu fırsattır; vur beline kazmayı...
Kazmanın bir de sapı vardır. Öyle her kalas kazmaya sap olamaz.
Hayatında bir işe yaramamış, yeteneksiz, kimliksizler bir yere yamandıklarında bu yüzden seviniriz.
 “Bir kazmaya sap oldu” diye... Ama ben böyle kazma görmedim... Ne de böyle kazma sapı...
* Bekir Coşkun Hürriyet

+++++++


Yuh artık!

Ankara’da bir belediye, medya   grupları arasında bir futbol turnuvası düzenlemiş...
Barış, kardeşlik falan amacıyla...
Bu turnuvada...
“Vakit Gazetesi”nin takımı ile “Kanal D”nin takımı karşı karşıya gelmiş...
Vakit, bu maçı 5-1 almış...
Ancak...
Vakit’in takımı, Enver Ören’in İhlas Grubu’nun takımı karşısında aynı başarıyı gösterememiş ve yenilmiş...
Vakit’in Ankara Temsilcisi olan ve seçimden önce AKP’den milletvekili olmak için epey yaltaklanan “meczup kişi”, bu olayı şöyle yorumluyor:
“Rakip İhlas olunca ’bunlar da bizdendir’ diye gevşeyen Vakitspor, Doğan’ın takımını ezim ezim eziyor...”
Ardından da ne de olsa “mümine müşfik” olduklarını hatırlatıyor...
“Mümine müşfik” cümlesinin devamında “kâfire şiddetli” cümlesi vardır...
Yani gözü milletvekilliğinde olan bizim meczup, “Kanal D kâfir / İhlas Müslüman” demeye getiriyor... Kanal D kâfir olduğu için aslan kesilmişler, İhlas Müslüman olduğu için de gevşemişler...
Ne diyeyim bilmiyorum ki...
En iyisi iki noktaya parmak basmakla yetinmek:
BİR: Bir yazarı çocuk tacizinden içeride olan, bir yazarı “Tacizcimiz mümindir” diye yazabilen bu gazete, nasıl oluyor da bunca meczubu bir araya getirme başarısı gösterebiliyor?
İkİ: Bu kafadaki adamları “rakip” kabul edip, onların yer aldığı turnuvaya katılmak ne türden bir ay mazlığın ürünüdür?
*Ahmet Hakan / Hürriyet


+++++++


Alternatif program

 “SINIRLAR Arasında” programı tarihe karıştı.
Ne gam?
Onun yerine “Avrupa’nın Türkiye’deki işbirlikçileri” adlı, Soros destekli bir program koyarsınız, olur biter.
Türk halkının uyanmaya değil, uyutulmaya ihtiyacı vardır.
“Dönek” makamından “liberal fasıl” fena gitmez.
* Hasan Pulur / Milliyet


+++++++



HARAMDIR...
Paraları NE YAPTIN
Ne olacak bu memleketin hali ve bu kimin umurunda?
* Mehmet Barlas / Sabah
Bu soru her yazını okuduğumda benim de aklımdan geçiyor. Sen 950 milyar ‘Turkish liras’ını ne yaptın onu bir anlatsana! Bu arada Engin ne yaptı? Bitmedi değil mi, 500 milyar?
Özetle memleketin hali benim umurumda Sayın Barlas ve onca para TMSF’nin kasasından çıktıysa, yetimin, öksüzün hakkını yiyorsanız, haram olsun!



+++++++



Anılar bitti biraz da ders verelim
Hukukçu Cemal
Anayasa’nın 138. maddesini okuyun. ’Mahkemelerin bağımsızlığı’yla ilgili başlığın altında, “tavsiye ve telkinde” bulunmanın anayasaya aykırılığı açıkça belirtilir. l Hasan Cemal / Milliyet
Bu hatırlatmayı, yasaları ondan iyi bilen Yargıtay Başkanlar Kurulu’na değil de, Anayasa Mahkemesine AKP kararını nasıl alması gerektiğini tarif eden, 301 ve Vakıflar Yasası değişikliklerine müdahil olan ve son olarak da Ergenekon soruşturması talimatları sıralayan AP üyelerine ve AB komiserlerine yapsa daha faydalı olmaz mı?


+++++++


Sabah ‘Taraf’laştı

Değirmenin suyu...
- Türkiye’de kitap basmak, satmak bir gazete kuracak kadar kârlı bir iş mi peki? Perde arkasında başkaları var mı?
- Kaç para koyuyorlar bilmem.
Nasıl onların bana bazı sorular
sormaları yasaksa ben de onlara
bazı soruları sormam!!!
* Ahmet Altan
Bize soru sorma yasağı koyan bir fon yok arkamızda. Onun için soralım:
Nereden ve neden geliyor bu değirmenin suyu?


+++++++


Bu kadar da alçalmayın
O sandalyeyi müzelik eser haline getirene tüh!
Eğer gerçekten yapan varsa, sandalye ile hatıra fotoğrafı çektirmeye kalkanlara iki kere tüh!
Ama en büyük tüh de, bu olayı matah bir şeymiş gibi, “Türk Zekası” diye haberleştirenlere.
Hâlâ ‘Türk’ün aklı’, ‘Türk yaparsa’, ‘Türk kafası’ gibi etiketlerle yaşamaya bayılan, kendini hor gören, yapabileceklerini küçümseyen mandacı, zavallı, kompleksli zihniyete tüh!
Kraliçe bir tarafını değdirdi diye, hangi Türk iki tahta parçasını kutsanacak bir metaya dönüştürür. Bunun önder saydıkları din simsarlarının elini ayağını öpenlerden veya kendi yaptıklarına tapan putperestlerden ne farkı vardır?
Bu övülecek değil, ayıplanacak bir haberdir.
* Akşam


+++++++


Osteoporozun sonu

Demokrasinin önünü kesmek üzere dizayn edilen kurumlarla donatılmış bir ülkede bakın demokrasiye nasıl kavuşacakmışız:
Ortadoğu’da demokratik değişimi hızlandırmanın tek etkin yolu olarak dış müdahale görünmektedir. Bush’un Irak’a müdahalesi bunun bir denemesidir. Maliyeti yüksek, bedeli ağırdır ama gerek Kürtler, gerek Şiiler açısından özgürleştirici sonuçları olduğu inkar edilemez.
* Ergun Babahan / Sabah
Sömürgeliğin mi darısı başımıza Ergun, kaçma, ’şarap ve zeytinyağının anavatanı Toscana’daki tatilini kısa kes de cevap ver.


+++++++



MİNİ YORUM
Lüks, görgüsüzlük değildir
Gazeteye gelirken, İstanbul trafiğinden alıştığımız bir manzaraya denk geldim. 34 TA 92... gibi bir plakalı 4x4, siyah, koca lastikli bir Dodge. Resmen kamyonet işte. İçindeki bir şantiye şefi filandır diye düşündüm. 25-30 yaşlarında, sarı boyalı kafalı, abartılı makyajlı bir kadın. İstikamet Taksim. Kış kıyamet değil, dağlık arazide değilsin, yaz sıcağında, Taksim’de piyasa yapmak için neden kamyonete biner insan? Para insanı ancak bu kadar görgüsüzleştirebilir. Bu ve İstanbul’da bu türe mensup olan yüzlerce jip-kamyonsever hanımefendiye bir tavsiye: Birkaç gün önce Hasan Pulur’un yazdığı ‘Lüks Nedir’ yazısını okuyuversinler.
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları